Bölüm 7

106 3 0
                                        

''Emre. Emreee.'' diye seslendim yokluğunu farkedince. Gözlerimi açtım ve onu göremedim. Sonra uzaktan gelen bir adamı ona benzettim. Evet bu Emre'ydi. Yürüyüşünden tanıdım sevdiğimi. Kahvaltı için bir şeyler almış gelmişti. Kalktım hemen rahatsız yatağımızı topladım ve koltuğu kaldırdım. Ön koltuğa geçtim. Birlikte kahvaltı yaptık ve yola koyulduk. Bolu'nun çıkışındaydık ve yolumuz az sayılırdı. Bu sefer şarkılarla değil sohbetlerle geçti yolumuz. Ailesini anlattı bana. Annesi, babası ve üç kardeşi. Dört kardeşlerdi, iki kız iki oğlan. Emre üçüncü çocuktu. Çocukluğu Kırşehir'de geçmişti. Bir çok anısını anlattı. Uzunca bir süre konuştuk ve tabelalarda Kızılcahamam yazısı çıkmaya başlamıştı. Yani çok yaklaşmıştık. Benim ailem Balgat'ta, Emre'nin abisi ve yengesi Söğütözü'nde oturuyorlardı. Birbirimize çok yakındık. Kolay buluşabilecektik. Ve bu yolculuğun sonuna gelmiştik. Beni eve bıraktıktan sonra o da eve gidecekti.

Bizim mahalleye girdik ve apartmanımızın önüne geldik. Bavullarımı indirip yanağına masum bir öpücük kondurdum.

''Teşekkür ederim Haki. Bana bu mutluluğu yaşattığın için. Çok teşekkür ederim.''

''Benim güzel Cemre'm. Senin varlığının yansımasıydı bu mutluluk. Ben teşekkür ederim.''

Ve birbirimize sarılıp ayrıldık. İkindi vaktiydi. Saat 17.00 civarıydı ve ben birazdan aileme kavuşacağım için heyecanlıydım.

***

''Ben papatyaları severim bayım. Kalbim papatyalara eşdeğerdir. Seviyor sevmiyor diye mırıldanırken kopmuştur tüm yaprakları. Koruyan bir dikeni yok diye midir papatyanın cefası? Onun yaradılışı naif diye midir? Sorarım size suçlu kimdir bu durumda? Kendini koruyamadığı için papatya mı yoksa onu savunmasız yaratanda mı yoksa onu bu hale getiren insanoğlunda mı?'' yazmıştı Cemre en sevdiği mavi defterinin baş köşesine. Evet Cemre haklıydı, o bir papatyaydı ve hiç koruyanı yoktu. Kendini koruması gerekiyordu çünkü onu koruyan dikenleri yoktu. Hayat Cemre için çok farklı planlar yapmıştı. Bir gün öyle güçlü olacaktı ki evrim geçirip Kardelen'e dönüşecekti. Bunun o bile farkına varmayacaktı.

***

Cemre'nin Anlatımı

Bavullarımı alıp merdivenleri tırmanmaya başladım. Evimiz üçüncü kattaydı. Çıkarken alt komşunun oğlu Hakan beni gördü ve yardıma geldi. Birlikte çıktık eve kadar. Benden iki yaş büyüktü. Esmer tenli, yeşil gözlü ve karizmatikti. Bende buğday tenli, siyah saçlı ve tatlı biriydim. İnsanlar hep tatlı olduğumu söyler ego falan değil yani. Bu yüzden bizi birbirimize çok yakıştırırlardı ama biz hiç öyle düşünmemiştik ve hep arkadaş kalmıştık. Hakan'ı çok severim ve çok iyi anlaşırız. Can yoldaşımdır bir nevi ama öteki türlü hiç düşünmedim onu. Onunda beni öyle düşündüğünü hiç sanmam.

''Cemre seni çok özlemişim yarın dışarı çıkalım mı?'' dedi o güzel sesiyle.

''Olur hakan ama benim erkek arkadaşımda geldi bu kez. Onunla konuşayım bakalım. Akşam mesaj atarım.''

''Tamam haber bekliyorum. Aslında şöyle yapalım mı? Ben Merve'yle geleyim ve eniştede gelsin. Çift olarak takılalım. Merve uzun zamandır dışarı çıkalım diyordu ve işlerden dolayı çıkamamıştık. Hem bende seninkiyle tanışmış olurum.'' dedi ve göz kırptı.

''Çok iyi fikir. Akşam Emre'yle konuşayım ayarlayalım.'' deyip yanından ayrıldım.

Eve girdim ve seslendim ama kimse yoktu. Sanırım annem çalışıyordu ve kardeşlerimde okula gitmişlerdi. Ev biraz dağınıktı. Başımı bağladım ve temizliğe başladım. Sıla'dan aslan gibi şarkısını açtım. Oh be özüme döndüm. Temizlik yapan, yemek yapmaya çalışan, açtığı müzikle mutlu olan ve kolay kolay evden çıkmayan.

3 Saat sonra

Saat 20.00 olmuştu ve herkes evdeydi. Masayı kurdum hemen. En sevdiğim yemekleri yapmıştım ve ailecek çok mutluyduk. Babam, annem ve kardeşlerim hepimiz bir ağızdan konuşuyorduk. Evimi, ailemi öyle özlemişim ki... Aynı evde yaşarken ne çok kavga ederdik oysa ki. Ne çok gitmek isterdim bu evden. Onsekiz yaşıma kadar gün saymıştım. Üniversiteyi kazandığımda ailem beni bırakmak için İstanbul'a gelmişlerdi ve annem giderken şöyle demişti: ''Artık 18 oldun. Gideceğim demiştin. Dediğini yaptın. Gittin.''

Gözleri dolmuştu annemin ama ağlamaya hiç niyetim yoktu o yüzden anneminde ağlamaması gerekiyordu.

''Anne ağlatma beni. Sanki temelli ayrılıyoruz. Geleceğim tatillerde yanınızdayım.'' dedim ama içim bir burkuldu anlatamam. Bir yandan dediğini gerçekleştirmenin verdiği gurur bir yandan annemin sözü, öyle karışık duygular yaşamıştım ki. Neyse ki ağlamadım. Sapasağlam ayakta kaldım. Kendimi idame ettirebildim. Tek başıma yaşayabildim ve hâlâ yaşıyorum. Bu yaşta bunu yapmak çok güzel bir duygu. Kolay oldu diyemem ama değdi diyebilirim yüzümde kocaman bir gülücükle. Şimdi o kaçtığım evi nasıl özlemiştim bir bilseniz. Özlemek iyidir. Hayatımdaki en güzel duyguları özlediğimde öğrendim ben. Tabi özlenmekte gerekiyor. Neyse ki şu an ikiside mevcuttu. Özlemiş ve özlenmiştim.

Yemek bittiğinde odama geçtim. Nasıl özlemişim ya anlatamam.Duvarımda bensizlikten eskimiş yazılarım, panomda benim için başkaları tarafından yapılmış edebiyatlar, öteki duvarımda hayat felsefemi oluşturan notlar...

''Benim odam tapınaktır.

Huzura taparsın bu odada.

Bir mum yakarsın ve kendini ararsın.''

Kırmızı kağıdıma bilmem kaç yılında yazmışım. Hâlâ aynı düşüncedeyim. Yatağıma uzanıp biraz odamla özlem giderdim. Şimdi Emre'yi arayıp konuşmak istiyordum. Ve aradım.

''Sevgilim napıyorsun?''

''Eve geldim aşkım sonra abimi bekledik. Biraz öncede yemek yedik. Sohbet ediyorduk.''

''Bende geldim temizlik yaptım, yemek yaptım falan. Sana bir teklifim var.'' derken nasıl mutluyum nasıl gülüyorum. Sesimin en neşeli halini duyuyor şu an.

''Söyle sevgilim.''

''Aşkım benim burada çok yakın bir arkadaşım var adı Hakan. Sana hiç bahsedemedim çünkü bunları hiç konuşmadık. Her neyse işte ya Hakan yarın hep birlikte dışarı çıkalım diyor ne dersin?''

''Cemre sana kimseyle tanışmak istemediğimi söylemiştim. Öyle hatırlıyorum.''

''Ama Emre Hakan benim çocukluk arkadaşım ve ondan zarar gelmez. Bizi bilmesi çok farketmez.''

''Yine beni dinlemedin. Neyse bir şey demiyorum. Yarın ilk ve son. Bir daha biriyle tanışmak istemiyorum. Anlaştık mı Cemre?''

''Bu kadar kızacağını tahmin etmemiştim. Tamam anlaştık artık kimseyle tanışmayacaksın sana söz veriyorum.''

''Tamam. Şimdi ben içeri geçiyorum sonra görüşürüz. Yarını planla ve bana mesaj at tamam mı?''

''Tamam Emre. İyi eğlenceler. Hoşça kal.'' dedim ve telefon kapandı. Neden böyle yaptığını anlamadım ve bilmiyorum. Neyse melankoli sırası değil bugün benim mutlu olduğum günlerden biri olacak. Mutlu uyuyacağım. Mutlu uyanacağım. Yatağıma oturup plan yaptım. Sabah 11'de buluşacaktık. Herkes kahvaltısını evde halledecekti ve direk gezmeye başlayacaktık. Tabelalara göre yön belirleyecektim ve bakalım nerelere gidecektik.

J7/OrLd�$5߅��

HAKİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin