Sedye hastanenin içinde ilerlerken Özde yetişti ve Kerime bakmaya çalıştı. Hem ağlıyor hemde kerimin ismini tekrarlıyordu. Sedye kapılar ardından geçtikten sonra Özde girmeye çalıştı. Babası Özdenin yanına geldi ve sarıldı."Tamam birşeyi yok...Sakin ol."
Özde kendi suçu olduğunu düşündüğü için gözyaşlarını tutamıyordu. Ayhan ve annesi sandalyeye oturdular. Kimse nasıl tepki vermesi gerektiğini bilmiyordu. (Bu yüzden dama erkek atmak tehlikeli.) Yaklaşık 10 dakika sonra Sude Özdegilin yanına yaklaştı ve Özde kalkıp ona sarıldı.
"Sorun ne babam arkadaşın hastanede çabuk gel dedi apar topar geldim."
"Kerim yaralandı..."
Annesi ve babasına Kerimin nasıl oraya çıktığını anlattığında çok aşırı tepki vermediler. Nişanlılardı sonuçta. Bir kaç saat sonra doktor yaklaştı. Herkez ayağa kalktı ve beklediler.
"Hastanın ciddi bir durumu yok. Kafasında çatlak ve kolunda incinme var. Çarpmanın etkisiyle bitkin düştü. Şu an istiraat ediyor. Bu yüzden teker teker girin."
Herkes Özdeye baktı. Oda duraksamadan odaya girdi. Hemşireler kontrol ettikten sonra dışarıya çıktılar. Özde Kerime baktı ve gözünden birkaç yaş aktı. Kerimin kafasında ve kolunda sargı vardı. Özde yanına oturdu. Dudağını ıssırdı Kerimin elini tuttu ve
"Özür dilerim... Uyansaydın sana bir tokat atardım...Neden bu kadar salaksın?Kim sana beni kurtar dediki. Kim sana gel dediki. Kim sana yıldızları görmek istediğimi söyledi. Uyansana... "
Özde kerimin biraz bile tepki vermesini o kadar çok istiyordu ki sadece ona baktı. Gözünü hiç çevirmedi ve Kerimin elini biraz daha sıktı.
-----------------------
Özdenin annesi, babası Ayhan ve Sude sandalyede sessizce oturuyorlardı. Sude sessizliği bozmak için ayağa kalktı.
"Hepinize birer su alayım ben... Bunun üstüne sağuk bir su içilir."
Dedi herkes ona garip garip bakarken babası
"Kızım sen burada durmak zorunda değilsin istersen git eve dinlen..."
"Yok yok amcacım ben iyiyim. Hem Özdeyi böyle bırakmak olmaz, o zaman ben suları alıp geleyim."
Diğerleri kafa sallarken koridorda ilerledi. Resepsiyonun yanından geçti ardından Sarp koşarak resepsiyondaki kadına yaklaştı. Kerimi sorduktan sonra kadın yerini gösterdi. Sarpta Sudenin tersi yönünde koşmaya başladı. Odaya yaklaşırken odanın önünde Özdenin ailsiyle karşılaştı. Annesiyle babası merakla Sarpa baktılar.
"Siz...Kerim?"
"Ben Kerimin kayınpederiyim, sen?"
"Ben Kerimin arkadaşıyım. Memnun oldum efendim ama o nasıl?"
"Durumu kritik değil dinlenmesi gerekiyor. Kafasında çatlak var. Düşerken taşa denk gelmiş. Koluda incinmiş. Bir kaç gün burada istiraat edeceğini söylediler."
Sarp kafasını salladı ve nefes aldı.
"İçeri girebilir miyim?"
Babası onay verince hemen kapıyı açtı. Özde arkasını döndü gözleri hafif kızarmıştı. Ayağa kalktı.
"Kimsiniz?"
"Ben Sarp, Kerimin arkadaşıyım. Sen Özdesin herhalde..."
"Evet, ama sen burada olduğunu nasıl öğrendin?"
"Kerimin adının geçtiği her şey bana bildiriliyorda. Hastane kayıtlarında adı çıkınca hemen koştum geldim."
Sarp konuşurken gözleri Özdenin ayaklarına kaydı ve sırıtmamak için dudaklarını birbirine bastırdı.
"Sende baya endişelenmiş olmalısın..."
Özde ayaklarına baktı. Bir ayağında ayakkabı diğerinde çorap ve üstüne terlik vardı...
"Korktuğum için..."
Gerisini getiremeyecek kadar bıkkın hissediyordu. Sarp Kerimin yanına geçti ve yastığı iyice düz yaptı.
"Sana bir dip not vereyim...Eğer Kerim uyurken yastığı tam bu noktasından içeri"
Parmağıyla boynuyla kafası arasını gösterdi ve
"...bükmessen, gece önce yastığı yataktan fırlatır. Sonrada kendisi atlar."
Önce yastığı feda ediyor. Diye düşünde ardından sırıttı ve kafasını salladı.
"Ne zamandan beri arkadaşsınız?"
"Doğduğumuzdan beri diyebilirim...Babalarımız bir dönem ortaklık yapmıştı. Biz daha bebekken tanıştık o zamandan beri tek dostum Kerim. Arkamı toplayacak tek kişi o."
Özde kerimin yanına oturdu. Sarpsa diğer tarafta oturup Kerime bakıyordu.
"O olaydan sonrada onu teselli edecek tek kişide bendim. Ne kadar beceremesem de yinede onun yanında olmaya çalışıyorum. Ama galiba o zamanlar seni teselli edecek pek kişi yoktu..."
Özde az önce Kerimin başından geçenleri sormayı planlıyordu ama onu teselli etmek için biri mi? Ne demek istediğini anlamamıştı. Onlar ne biliyorlardı ki?
"Ne?"
"Hani şu eski okulunda olanlardan bahsediyorum..."
Özde iyice meraklanmıştı. Nasıl öğrenmişti , Sarp' ı daha önce hiç görmemişti. Ona ne olduğunu bilmesi imkansız sayılırdı. Sarp, Özde ne dediğini anlamayınca Kerimin anlatmadığı sonucuna vardı ve
"Aaoov, galiba sana bundan bahsetmemiş."
"Neyden bahsetmemiş?"
Dedi Özde sesi yükselirken. Bu konulardan nefret ediyordu. Düşündükce bile yoruluyordu zaten. Sarp konudan çıkmak için elinden geleni yapmaya çalışıyordu ama konuya zaten balıklama atlamıştı.
"Yok birşey, bu aralar kafam karışıkta..."
Sarp yavaş yavaş odadan tüymeye hazırlanıyordu. Özde hızlıca onu tuttu ve sert bakış bir attı.(Dökülmezsen deşerim bakışı).
----------------------
Sude suları getirmiş ve telefonla konuşuyordu arayan annesiydi. Sonrasında bir an durdu klasik soruyu sordu
"Ne?"
Diğerleri ona bakarken Özdenin annesi
"Ne oldu Sude?"
"Hazal teyze, teyzemin evine hırsız girmiş. Hemen gitmem lazım..."
Özdenin annesi ona cüzdanını verirken Ayhan kalktı ve tuvalete gitti. Sude koştu ve asonsörü bekledi ardından kapı açıldı. Sarp kafasını hızlıca kaşıdı ve dudaklarını sıktı. Özdenin annesine döndü teleşlıydı.
"Sorun ne?"
"Bizim Özdenin arkadaşıda burdaydı. Cüzdanını aldı ama çantasını unuttu. Daha yeni aşağı indi..."
Sarp Özdenin annesinden çantayı aldı ve
"Ben götürürüm saç rengi felan nasıl?"
"Kahverengi saçlı Sude diye seslen dönerse odur zaten..."
Sarp hemen asansörün önüne geldi. Sude önceden binmişti. Asansör uzatınca merdivenlere doğru koştu ve hızlıca indi. Zemin kata geldiğinde kapıdan geçti. Etrafa baktı bir kız taksiye biniyordu. Sude taksinin kapısını kapadı Sarp seslensede duymadı. Sarp nefes nefese çantayı hafif salladı. Ve içeri yürüdü...
(Bölümler geç geliyorsa üzgünüm ödevler yüzünden vakit olmuyor yinede OY CANAVARI SİZDEN YAĞMUR İSTER :D)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ELVEDA İNEKLİK
Teen FictionGeçmişten uzaklaşmak o kadar zordu ki. Onca yaşanmışlığı unutmak güç istiyordu. Ne kadar onlar unutmaya çalışsalarda yakalarını hiç bırakmıyordu. Ağladıkları, bağırdıkları, utandıkları, kızdıkları bazen de güldükleri, sevdikleri, iç geçirdikleri...