SİNİRLER TAVAN

603 49 9
                                    

"Bu suratla nasıl gezerim ben ya, off Özde off"

"Daha ne kadar söyleneceksin. Kulağım paslandı."

Elini çantasına attı ve peçeteyle sildi o arada telefonu çıkardı. Sonra hafif panikledi çünkü Kerim dibine kadar sokulmuştu telefonu dikizliyordu.

"Damat... ney?"

"Yaa, ne yapıyorsun?"

Dedi elini kaldırdı ve Kerimi alnından ittirdi.

"Meraklı melahat"

Buda Kerimde şok etkisi yaratmıştı.

"Melahat o kim? Özdee...Bak yine yanlış sıfat kullanıyorsun. Her neyse damat? Ne damadı?"

"Arkadaşım, evlenecekte kocasıda arkadaşım sayılıyor ölesine kaydettim..."

Kerimin suratında "bende çok inandım" bakışı vardı.

"Hıım, demek öyle"

"Bu arada sanane, sana ne oluyo sana açıklama yakmak zorunda değilim!!!!"

"İyi o zaman" dedi Kerim

"İyi...Bakıyomda o kadarda ağrın kalamamış"

"Aslında hala sızlıyor off..."

Kerimin numara yaptığını salak herhangi biri anlayabilirdi.

"Kerim, fazla abartmıyor musun?"

"İyi, iyi git o zaman. Sana ihtiyacım yok. Benim kimseye ihtiyacım yok."

"Dramamı çekiyoz yaa?"

Dedi ve iki parmağını burun kemerine götürdü. İyice saçmalıyorlardı. Özde pes etti ve çantayı kaptı ayağa kalktı söylene söylene yürümeye başladı. Kerim cidden Özdenin gittiğini görünce kendi haline bıraktı.
Aslında tek niyeti eve biraz daha geç gidebilmekti. Özde arkasını döndüğünde telefonunu çıkardı heycanlanmaya başlamıştı sonunda görüşeceklerdi. Nasıl giyinecekti? Tipi nasıldı? Koskoca şirketin varisi o kadar
internette görüntüleniyordu. Özde hiçbirine bakmamıştı. Hatta fotoğrafını göstermeye çalıştıklarında gözlerini kapatırdı. Bu sefer vazgeçti ve google'ı açtı. Biraz düşündü ve son günden sürprizi bozmamaya
karar verdi. Geri mesajlara döndü.

"Seni kafede nasıl bulcam?"

O arada Kerim Özdenin arkasından bakmayı bırakmıştı. Oda telefonunu çıkardı ve mesaj atmaya başladı

"Rezarvasyon yaptığımda masanın numarasını atarım."

Aslında Kerimin planı farklıydı. Kafeye önceden gidecek ve kız geldiğinde tipine bakacaktı. Çirkinse direkkaçacaktı.
İkiside heycanlılardı. Elleri ayakları durmuyordu. Kerim gine kendini tutamamış ve ayakları yeri delecek
gibi oynamaya başlamıştı. Heralde En çok bu özelliğinde nefret ediyordu. Aynı anda ikiside nefes verdiler ve telefonu kapattılar. Özde eve vardı ve kapıyı açtı. hemen önünde Ayhan resmen pusuya yatmış ablasının gelmesini bekliyordu.

"Ablacım, evine hoşgeldin. Günün iyi geçti mi?"

Özde afalladı. Kardeşi bu aralar çok değişme uğruyordu

"Bu ne Ayhan, sen bu aralar düzenli olarak bozuk şeyler mi yiyon?" dedi ve elini Ayhanın alnına götürdü.

Ayhan sinrleniyordu ama belli etmemeye çalışıyordu. Şu an olabildiğince yağ çekmeliydi.

"Ablacım senin hayranınım, sonuçta milyoner olacaksın arkadaşlarıma hava atmak istiyorum. Bana bir imza verir misin?"

Elini cebine götürdü ve katlanmış bir kağıt çıkardı ardın kalem. Özde birşeyler sezsede kalemi aldı, imzaladı. Ayhan imzanın son rütuşunu izlerken gözleri yerinden çıkacaktı. Kalemi Özdenin elinden sert bir şekilde aldıktan sonra gülmeye başladı. Masum gülüşü değildi bu kötü karekterlerin birşey başardıktan sonraki gülüşlerindendi.

"Yes, işte bu kadar. Abla bozuntusu teşekkür bile edemeyeceğim."

"Ne, Abla bozuntusu!!?Seni küçük **** *** *****. Neden bahsediyosun sen gine?"

Ayhan kağıdı açtı ve yazılı bir şey çıktı bu odayı devretmekle ilgili bir şeydi. Resmen Özdeye sözleşme imzalatmıştı.

"Seni küçük şeytan, demek arkamdan iş çevirirsin haa."

Ayakkabılıktan bir terlik çıkardı ve peşinden koşmaya başladı.

"Benim evleneceğimi duyunca baya üzülmüştün bide!!"

"O annem odayı vermeyeceğini okuma odası yapacağını söylediği içindi, sonradan bunu teklif etti bende durur muyum?  Tabikide saftirik ablama imzalattım."

"Seni ben..."

-----------------------------

Kerim parmak uçlarında koridordan geçti evleri resmen labirent gibiydi. Koca bir labirent. Tam başardığını
düşünmüştü sonunda farkettirmeden odasına girebilmişti. Kapıyı açtı derin bir nefes verdi ve içeri girdi.
Kravatını araladı ve lambayı açtı. O anda irkildi büyükbabası karşısındaki koltukta oturuyordu.

"Büyükbaba...burda ne yapıyorsun?"

"Seni küçük velet...bu saatte mi eve dönüyorsun? Şirkete uğradım herkes senin odanda çalıştığını sanıyordu ama nedense bizim prensimiz odasında yoktu. İşlerini bitirene kadar çıkmıycaksın o odadan."

Büyükbabası bağırdıkca tüyleri diken diken oluyordu. Ne zaman siniri bozulsa hep hıncını ondan çıkarırdı.
Buna mahküm olmak zorundaydı Kerim hep odasında o dört duvar arasında beyaz kağıtlara imza atmak zorundaydı. Bitirmeden uyuyamaz, yemek yiyemez, kıpırdayamazdı. Cehennem gibiydi küçüklüğünden beri hapsolduğu 4 duvar arası bir cehennem. Niyeyse büyükbabası işlerini bitirse bile o odada kalmasını istiyordu hep ondan. Aslında sebebini biliyordu anne babasının ölümünden Kerimi sorumlu tutuyordu.
Nasıl sorumlu tutmasın? Kerim bile kendini sorumlu tutuyordu. Hepsi onun aptal ödülünü almak istemesi yüzüdendi. O aptal saçma ödülünü almak istemesi yüzündendi. Kendini tutamıyordu artık bağırmak
istiyordu. Birşeyler kırmak istiyordu. İçinde tuttuğu herşeyi kusmak istiyordu.

"Sanki aylaklık yapmaya çok zamanın var gibi? Saçma sapan işlere zamanın olmadığını çok iyi biliyorsun."

Büyükbabası konuştukca yumruğu dahada sıkışıyordu. Elinde tuttuğu anahtar elini delmeye başlıyordu.
Kanamaya başladığında eli kan ile dolmaya başladı. Büyükbabası konuştukca daha da kötüye gidiyordu.

"Biliyorum... Çok iyi biliyorum. Ben herkesden daha iyi biliyorum. Küçüklüğümden beri bana bunu söylemeye asla üşenmedin. Bende her seferinde bundan bıktığımı kendime söylemeye üşenmedim.
Artık dur. Anne ve babamın benim yüzümden öldüğünü senin biricik oğlunun benim yüzümden öldüğünü biliyorum. Hep hatırlamaya devam edeceğim asla unutmayacağım. Asla unutturmayacaksın. Benden
nefret etmeye devam edeceksin bende kendimden... Ama yorulmaya başladım hergün senden kaçmaktan yorulmaya başladım. Zor geliyor artık."

Büyükbabası tek kelime edemiyordu. Kerim içinde tuttuklarını bir bir söylüyordu. Onca yıl boyunca içinde
tuttuklarını bir bir döküyordu. Belkide bu en uzun acı mohabbetleriydi. Kerimin gözleri dolarken Büyükbabası artık pes etmişti.

O kendi torununa eziyet mi ediyordu? Aslında tek istediği onunda bunlara alışmasıydı. Zaten hayatında bir bu bide ev hayatı olacaktı. Gece gündüz böyle olacaktı. Onu çok mu zorluyordu? O zaman bunca yıl
boyunca ondan nefret ettiği için mi böyle yaptığını sanıyordu? Hayır nefret etmiyordu edemezdi o biricik oğlundan kalan tek hediyeydi. Ondan asla nefret edemezdi.

Kerimin gözyaşları dökülürken arkasını döndü ve kapıyı açtı.

"Lütfen artık dur."

Kapıyı geçti ve kapattı. Koridordan geçerken duvara vurdu. Gözlerini kapadı tekrar açtı. Şimdi tek yapabildiği gitmekti. Uzağa gitmek.

ELVEDA İNEKLİKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin