Düşünüyorum bazen, yaşam neden var? Neden bu maraton? Herkes sürekli bir yerlere yetişme derdinde, herkesin içinde sakladığı acıları var. Kimileri hayattan artık bir ümidi kalmamış insanlar, kimileriyse ümidini yeni bulanlar. Yaşamak yorucu bir hediye. Yaşamak tehlikeli, yaşamak acı verir ama insanlar yaşamaktan değil ölümden korkar. Sizcede yaşamak daha ürkütücü değil mi?
Harry'i normal odaya almışlardı. Tanrıya şükürler olsun ki herhangi kalıcı bir hasar kalmamıştı. Polisler ifade almaya geldiğindeyse tereddüt etmeden 'merdivenlerden düştüm.' demişti. Neden beni korumuştu anlam veremiyordum. Eline bir fırsat geçmişti. Bunu kullanabilirdi ama yapmadı. Kafamı o kadar karıştırıyorlardı ki, neye inanacağıma dair hiçbir fikrim yoktu. Harry'le konuşmam gerekiyordu. Sakin kafayla tekrar sormalıydım olanları. O yüzden uyandığını öğrenince odasına girdim.
"Ne o? Yarım bıraktığın işi mi tamamlayacaksın?"
Zorlukla gülümsemişti ve gülümsemenin ardından suratını acıyla ekşitti.
"Ben kardeşimin arkasından iş çevirmem, o senin işin!"
Hala iğneleme çabaları içerisinde olduğumun farkındaydım ama banada hak verin yediğim darbe çok büyüktü.
"Ah! Pekala buraya gel sarı oğlan. Sana herşeyi anlatacağım."
Yavaşça doğrulmaya çalıştı ancak bu acısını büyültmekten başka bir işe yaramamıştı anlaşılan çünkü pes ederek tekrar uzandı. Yavaş adımlarla yatağının yan tarafında oldukça konforlu duran bordo koltuğa oturdum.
"Anlat bakalım ama eksiksiz!"
'Eksiksiz' kelimesini vurgulu söylemiştim çünkü olaylardan yeterince dışlanmıştım ve bu kadarı yeterdi.
"Sana yemin ederim Karen'ın bir suç-"
"Hayır hayır bana olayı anlat. Kimin suçlu olup olmadığı umrumda değil."
"Peki. Ben Karen'ı en başlardan beri çok güzel buluyordum. Evet lanet olası bir pisliğim. Kardeşim dediğim adamın sevgilisini öptüm. Hemde onun bunu istememesine rağmen. İlk günler sadece güzel buluyordum ama sonra daha da dikkat çekmeye başladı. Bunun bir sebebide ulaşılmaz olmasıydı belki. Sana yemin ederim kendimi dizginlemek için herşeyi yaptım fakat başaramadım. O beni kendine çekmişti bir kere. Niall ben ilk kez aşık oldum be. Şu sikik hayatımın en doğru, en temiz şeyiydi Karen. Ben ne kadar ona yaklaşsamda bana sürekli seni sevdiğini söylüyordu, her seferinde, o lanet ismin düşmüyordu sevdiğim kızın ağzından."
Yumruklarımı sıkıyordum ve bunun farkında bile değildim. Hazmedemiyordum. Bu ihanet çok büyüktü. Ne yapacağımı neye karar vereceğimi bilmiyordum. Aklımda oturtamadığım taşlar var desem, yoktu. Herşey gayet netti. Gerçekler acımıydı? İnanın nefesimi kesen bir acıydı gerçekler.
"Karen'ın suçu yok bu hikayedeki kötü karakter ben olmalıyım senin gözünde."
"Neden sürekli Karen'ı koruyorsun?"
"Benim yaptığım şerefsizliğin tek masum noktası o. Seni çok seviyor. Sana olan sevgisine hep imrendim ben."
"Şuan yüzünü dağıtmayı herşeyden çok istiyorum."
"Dağıt, sonuna kadar haklısın ama önce Karen'a git."
"Nerde bilmiyorum."
"Nasıl!?"
"Sabah tartıştık ve ona herşeyi bitirdiğimi söyledim o da çıkıp gitti. Muhtemelen evdedir."
"Seni mankafa! Şuan onun ne halde olduğu umrunda değil mi gerçekten."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
-REAL DREAMS-
Fanfictionİlk aşk farklıdır. Yaşanmaya değer olan, karışık duygulara kapı açan aynı zamanda en çok acı veren ilk aşktır. Aşk imkansızı ister evet, peki ya ilk aşkın imkansızı seçerse? Ulaşılması en zor olanı. İşte o zaman sadece bakar ve onun başkasına gülüms...