What You Say??

138 15 4
                                    

Çığlık atmamak için kendimi tutuyordum. Evet ona aşıktım. O beni süzercesine bakıyordu. Konuşmayı unutmuştum. O kadar harika gözleri vardı ki...Allah'ım sen bunu Nike ve Puma'nın birleşimi gibi yaratmışsın da biz neden kardeşler kundurayız diye geçirdim içimden. Annem şapşal şapşal Niall'a baktığımı gördüğünde içeri almayı unuttuğumu anladı. "Kusura bakmayın kızım şoka girdi. Siz içeri geçin o ayılınca gelir." Dedi sırıtarak. Niall'da tebessüm etti ve içeri geçti.Kapıda durmayı kestim ve titrek adımlarla salona geçtim.Niall oturmuştu bile. Odaya girdiğimde şirince sırıttım. Bana bakarak gülümsedi. "Bir numaralı hayranım gerçekten de çok güzel ve sevimliymiş"

Sanki kafama tava indirmişlerdi. Benim güzel olduğumu mu düşünmüştü. Tanrım cennette miydim? Cevap vermediğimi düşündüm ve gülümseyerek "İdolüm sensin bu çok normal" Dedim. Tanrım kızarıyordum. Onun karşısında bir domatese dönüşemezdim. Elimle çaktırmadan yüzümü gizledim. Anlamış olmalı ki kafasını yere eğerek gülümsedi. "Dışarı çıkalım mı? Bana semtinizi gezdirirsin." Dedi içtenlikle. "T-tabiki çok isterim. Ama biraz bekler misin yukarıdan birşey almam gerek?"

Onaylarcasına kafa salladı. Yukarı çıktım. Hayır tabiki birşey almayacaktım. Makyajımı tazelemem lazımdı. Odaya yöneldim ve kapı kolunu indirdim. Pembe parlatıcımı elime aldım,kapağını açıp dudağıma değdirdim. Rimelimi alıp gözüme sürdüm. Aynaya baktım. Fena değildim. Aşağı inmek için kapıya yöneldim açıp aşağı indim. Niall salonda yoktu. Mutfaktan sesini şişttim ve mutfağa geçecekken konuşmaları dikkatimi çekti. Dinlemek için biraz yaklaştım. "Hayır tabikide bir hayranıma aşık olmam. Hem hiçbiri benim için birşey ifade etmiyor. Hayır saçmalıyorsun. Evet nefret ediyorum memnun oldun mu?"

Afallamıştım. Hayranlarından, benden nefret mi ediyordu? Onun için o kadar şey yapmıştım, o kadar çok ağlamıştım ki kendimi aptal gibi hissediyordum. Öfke çoktan bedenimi istila etmişti ve mutfağa girip ağzıma geleni saydım

"Sen kendini ne sanıyorsun? Seni düşünen insanlar var diye onları bir hiç gibi görüyorsun. Fakat sende olmayan o kalp bizde var haberin olsun. Zaten sen kimsin ki bizden nefret edeceksin. Ne yapmaya çalıştığın bile belli değil!"

Sesim tahmin ettiğimden daha yüksek çıkmıştı sanırım. Şaşırmıştı kekelemeye başladı. "Ben...a-aslında..." Dedi duraksayarak. Arkamı döndüğümde bileğimde bir el hissettim ve beni kendine çekti. "Ne yapmaya çalışıyorum biliyor musun? Bunu"

Belimden sarıp dudaklarıma yapıştı. Nefesini hissedebiliyordum. Dudakları sıcacıktı. Resmen ayaklarım yerden kesilmişti. Dizlerimin bağı çözülmüştü. Geri çekildiğinde yüzündeki pişmanlığı okuyabiliyordum. "Beni neden öptün. İstemediğini biliyordum."

"Yanılıyorsun istiyordum."

"Ama telefonda-" Sözümü kesti

"Telefonda senin hakkında konuşmuyordum. Ciddi bile değildim" Dedi. Gözlerinden pişmanlık akıyordu. "Neden o şekilde konuştun o zaman. Kalp mi kırman gerekiyordu" Dedim sinirle. "Hayır...Hayranlarla samimi bir ilişki kuramıyoruz sebebi bu anladın mı?" Dedi. Ne dediğini anlamamıştım. Nasıl yani? Peki sebebi neydi? Anlamadığımı sezmiş olmalı ki devam etti.

"Bak. Benim hiçbir sorunum yok ama işletme böyle. Ben istediğim birine aşık olmak istiyorum. Sınır koymaları benimde hoşuma gitmiyor. Kompozisyon falan bahane normal biriyle evlenip normal bir hayat yaşamak istiyorum. Aradığım herşey sende mevcuttu ve seni seçtim. Biraz ani olacak biliyorum ama b-ben s-ana karşı birşeyler hissediyorum. Karen bu konuda çok ciddiyim. İlk görüşte aşka inanmayabilirsin ama sende birşey var ve bu hoşuma gidiyor.
"Hah cidden mi? Buna inanacağımı bekleme!"

"Hayır bak ciddi olduğumu kanıtlayacağım. Karen benimle Londra'ya gelmeni istiyorum."

Kesinlikle bu zihnimin bir oyunuydu. Çünkü bu imkansızdı. Cevap vermediğimi anladığında tekrar etti ve ben put gibi ona bakıyordum. Kalbim göğsümü delip çıkacaktı, ellerim buz kesti sonra silkindim ve cevap verdim. "Ben istesem bile annem izin vermez Niall"

"Öyle mi? Bizde ikna ederiz" Salona gitti. Annem öylece oturmuştu. Niall annemin karşısına oturdu ve konuşmaya başladı. "Bayan Blank kızınızı Londra' da okutmak istiyorum. Ders notları ve kompozisyonundan sonra bu okulda harcanmasına sizde istemezsiniz. Zaten yeterli miktarda bir gelirinizde yok."

Annem şaşkınca yüzüne baktı birkaç dakika sonra konuşmaya başladı.

"Ben buna izin veremem. Olmaz"

Niall yardım istercesine yüzüme baktı. Kollarımı yana açarak elimden birşey gelmediğini belirttim. Niall umutsuzca devam etti.

"Bayan Blank bu büyük bir fırsat lütfen izin verin."

"Biliyorum ancak biz bu yıl Türkiye'ye taşınacağız"

Nasıl yani buna bensiz mi karar vermişti. Kaşlarımı çattım ve ağzımı konuşmak için araladım.

"Benim düşüncemi almadan Türkiye'ye mi götüreceksin beni? Ben gelmiyorum. Türk olan sensin git ve yerleş." Dedim bağırarak.

"Kızım dinle okul masraflarını karşılayamıyorum. Baban öldükten sonra zorlanmaya başladım."

"Sanki Türkiye'de birşey mi değişecek. Türkiye'ye gelmek istemiyorum. Ben artık on sekiz yaşındayım ve kendi kararımı kendim veririm."
Boyun bükerek laflarımın altında kaldı. Ben kalbini kırmak istememiştim.

"Anne üzgünüm, haklısın ben bencilin tekiyim. Pekala gidelim hem dedemler bize kesin yardımcı olur."

"Hayır asıl ben bencillik ettim. Bay Horan'ın teklifi bizim açımızdan daha iyi ama güvenebileceğim konusunda kararsızım."

"Hayır! Gitmem zaten, güvensende gitmem. Seni, babamı bırakmam anne. Herşey bir tarafa benim tek ailemsin."

"Karen bu konuyu biz ayrı konuşuruz. Sen çık odana benim konuşmam lazım. İzin ver bize." Odadan istemeyerekte olsa çıktım. Niall'ı seviyordum ve herkesi kapak etmek için elimdeki fırsatı tepmemeliydim ama annem vardı burda, bırakamazdım. O benim hayatımdı. Merdivende dikilmeyi kesip kapıyı dinlemeye başladım. Fakat hiçbirşey duyulmuyordu. Konuşmaları uzun sürer diye umarken kapı birden açılınca kendimi Niall'ın kollarında buldum. Yere kapaklanmadan tutmuştu beni. Yine gözlero gözlerime ultra yakındı ve ben yine araftaydım. Ondan kopup hemen kollarından ayrıldım.

"Kapıyı mı dinliyordun?"

"Kim? Ben mi? Yoo sadece...sağlam mı diye bakıyordum." Annem lafa girdi.

"Bilmen gereken birşey daha, berbat bir yalancıdır." Müzik misali bir kahkaha attı. Sanki Mozart'ın elinden çıkmış bir müzikaldi onun kahkahası.

"Nasıl yani? Hem anne ağladın mı sen?"

"Kızım niye ağlayım durduk yere iyi değilsin sen bugün." İnandırıcı değil, "Git bavulunu hazırla itiraz etmeni bile istemiyorum sabah uçağınız kalkacakmış."

"Ne? Hayır! Bu kadar erken mi? Anne gitmek istemiyorum."

"Seni duymuyorum Karen git hadi."

İstemiyordum, annemi bırakmak istemiyordum ama annem bu durumdayken okuyamazdım onu da biliyordum. El mecbur gidecektim herhalde ama her ne olursa olsun annemi burda bırakmayacaktım.

-REAL DREAMS-Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin