BetlAyka'ya ithaf ediyorum başından beri verdiğin oy ve desteklerin için teşekkürler...
Hayat hiçbir zaman istediklerini vermez öyle değil mi? Herzaman bir yerden patlak verir. Birşey armağan ederken başka bir şeyi elinizden alır. Öyle bir an gelir ki bazen aldığınız nefesi geri veremezsiniz. Şuan öyle anlardan birindeyim. Kalbimden, en derinlerden koparılan parça kanıyor. O kadar acıyor ki nefes alamıyorum. Ağlamak, haykırmak, 'neden ben?' diye bağırmak istiyorum. 18 yıldır heryerden, herkesten yediğim darbeler yetmedi kalbimin ortasına bir bıçakta hayat sapladı. Annemi de aldı be. Annemi, canımı, nefesimi aldı benden. Kim anlayabilir ki bunu. Eskiden düşüp canım yanmasın diye elimden tutardı. "Düşersen ben seni tutarım meleğim." Derdi. Öylede olurdu. Annemin elini bırakıp koştuğumda kesin düşüp dizimi kanatırdım. Ama annem elimden tuttuğunda düşmeden kurtarırdı beni. Şimdi düşmemem için kim beni tutacak ki. Canım yanar benim annem. Düşerim sensiz ben kanar elim ayağım. O gitti dimi? Sonsuza kadar hemde. Ona son kez sarılmak elini sımsıkı tutmak istiyorum. Sıcaklığını hissettmek istiyorum. 'ANNEM' demek istiyorum. 'ANNEM BEN GELDİM!' diye bağırmak istiyorum. Ne pahsına olursa olsun onu son kez görecem. Niall'a dönerek zorlukla konuşmaya çalıştım. "Harry'e sor. Eğer tamam derse bana bugüne uçak bul Niall. Yalvarırım. Benim bugün yola çıkmam gerekiyor." Yüzüme kızaran gözleriyle baktı. Kafasını onaylar biçimde sallayıp çıktı. Odada yanlız kalmıştım. Duvarlar üzerime geliyordu. Daralıyordum. Annemin sesi kulaklarımda çınlıyordu. 'Annecim' diyordu sanki. Sanki bir yerden çıkıp şevkatli kollarıyla beni tüm kötülüklerden çekip çıkaracak gibi hissediyordum. Aldığım nefesi zorlukla geri verirken kapı aralandı. Kapıdan giren Niall'a dikkat kesildim. "İşlemlerini Liam halletti. Üzerini giyin eve gidip eşyalarını topla. Louis bugün akşam sekize bilet bulmuş. İnternetten satın aldı. Akşam yola çıkıyorsunuz." Minnettarlığımı belli eden sahte bir gülücük armağan ederek uzandığım yataktan kalktım ve kıyafetlerimi alıp lavaboya ilerledim. Attığım her adım zorluklaydı. Yapımı yeni başlamış inşaatken birden yıkıldım. Bu sefer toparlanmam kolay olmayacaktı.
Harry'nin Ağzından;
Karen'ın annesinin ölmesine hala inanamıyordum. Benim küçük prensesim bu yükü taşıyamazdı. Onun yanında ben olacaktım. Yüzünü bu sefer ben güldürecektim. Akşam için hazırlıklarım bitmişti. Evden çıkarak siyah Porshe'me atladığım gibi Niall'ın evinin yolunu tuttum. Sevgilime destek olmam lazımdı. Ev görüş alanıma girdiğinde arabayı basitçe park edip kapıya ilerledim. Kapıyı Niall açtı. "Karen nerde? O iyi mi?" Kapıyı açar açmaz ilk sorduğum şey bu olmuştu. "Hayır iyi değil Harry. Ve ben hiçbir bok yapamıyorum. O üzülemez anlıyormusun? Onun gözlerinden gözyaşı gelemez. İzin veremem. Ama ağlıyor ve hiçbir sikim yapamıyorum o kadar koyuyor ki dostum. O ağladıkça benim canım yanıyor." Lanet olsun. Her ne kadar kız arkadaşına aşıkta olsam da o benim kardeşimdi. Onu ağlarken görmek... berbattı. Elimi omuzuna koyup sertçe kendime çektim. "Ağlama sarı yelloz seni" dedim sırıtarak "... herşey düzelecek sen üzülme. Karen görmesin daha kötü olur. Gözlerin maymun poposu gibi dostum kendine gel. Hadi Karen'ın sana ihtiyacı var." Diyerek içeri geçtik. Karen kanepede oturmuş gözü bir noktaya dalmış orayı izliyordu. Acı çekiyordu. Gözleri ağlamamak için bağırıyordu. Gözyaşlarıyla savaş veriyordu. "Karen..." dikkatini bana verdi ve gözlerimin içine baktı. İlk defa o gözlerde nefretten farklı bir duygu gördüm. Minettarlık... Acıyla karışık olsada anlaşılıyordu. "Hoşgeldin. Niall yola çıkalım mı?" O kadar boğuk çıkıyordu ki sesi, gözlerinde o kadar acı besliyordu ki... "Çocukları bekliyorum güzelim Louis ve Liam gelmekte ısrar ettiler." Dedi Niall zorlukla gülümseyerek. Karen'sa tekrardan az önce daldığı gibi belli bir noktaya bakıyordu. Gözyaşlarını burdan görebiliyordum. Yanağına süzülen damlalar kalbime asit gibi düşüyor düştüğü yeri eritiyordu. Kapının çalınmasıyla açmak için odadan çıktım. Gelen çocuklardı. "Karen iyi mi?" Dedi heyecanla Liam. "Hayır değil." İç geçirdiğimi yeni farketmiştim. Niall'a seslendim. Karen'la beraber görüş alanıma girdiler. Bavulu Niall'dan aldım ve arabaya taşıdım. Bagajı kapattığımda herkes çoktan yerini almıştı. Niall ve Karen arka koltukta el ele tutuşuyordu. Sessizliği bozan Karen oldu. "Ben yokken Niall size emanet çocuklar. Kızlara bakmasın ona göre." Sesini her ne kadar enerik çıkarmak istesede tam olarak başaramamıştı. "Merak etme biz ona at gözlüğü takacaz sağa sola bakamaz." Dedi Louis. Karen ise gülümseyebilmişti. "Niall arayacam seni hep cevap ver merakta bırakma tamam mı?" Niall dudağından öpünce direksiyonu daha sert sıktım. Liam anlamış olacak ki kafama sertçe vurdu. "Adam ol Harry adam!" Diye tısladı. Bense kafamı ovuyordum. "Beynimi deldin amına koyayım." Liam sert bakışlarını bana gönderince çenemi kapattım. Bana öyle bakmayın elbette ondan korkuyordum. Belki aynı güçte olabiliriz ama o kaç yıldır boks eğitimi alıyordu. Daha isabetli ve sert yumrukları vardı. Havaalanına vardığımızda uçağın kalkmasına yarım saat vardı. Gözlerimi devirerek arabadan indim. Gözlerimi devirmemin sebebi Niall ve Karen'ın el ele tutuşmasıydı. Ama Türkiye'ye Karen için gidiyordum. Onu biraz da olsa mutlu etmek için. Ona elimi sürmeyecektim sadece destek olacaktım. Buna ihtiyacı vardı ve bunu ona ben verecektim. Uçak anons edilince Karen ve Niall'ın konuşmasına yöneldim.
"Karen en kısa zamanda dön. Beni sensiz bırakma."
"Merak etme erken dönmek için herşeyi yapacağım." Uzanarak Niall'ı öptü. Niall ise bırakmadı öpücüğü derinleştirdi. Yumruğumu sıktığımı farkettim. Kaşlarım çatıktı. Dakikalardır öpüşüyorlardı. Hadi ama kız boğuldu anasını satıyım ne ciğer var bunlarda. Ah sonunda dudakları ayrıldı. "Hadi Karen." Diye isyan edince Liam "Sus lan iki dakika ağzını yüzünü dağıtacam Harry!" Dedi ne gıcık çocuk bu ya. Küçükkende böyleydi bu. Karen ve Niall dudakları birbirine yaklaştırıp
"Seni seviyorum..."
"Seni seviyorum..."
"Seni seviyorum..."
"Seni seviyorum..."
Lan yeter saydım yeminle her biri yirmi defa söylemediyse 23'ümü köpeklere yem yapsınlar. Uçağımız son kez anons edilince tanrıya şükür ayrılmışlardı. Bunun şerefine kiliseye gidecem söz. Karen arabaya ilerlerken hala Niall'a bakıyordu. Bense kapıdaki büyük göğüslü hostese 'ne bakıyon it gibi amına koyayım' bakışları gönderiyordum. Aslında çok güzel tavlardım ama Karen'dan başka kimse olamaz artık. Yerimize geçip oturduk. Karen kulaklığı kulağına takarken dürttüm. "Yol boyunca ne yapacaksın?" Ha gerizekalı ne yapabilir sana aşkını ilan edeceğini mi sandın? Müzik dinler en fazla. İç sesimden nefret ettiğimi birkez daha hatırlayarak iç geçirdim. "Müzik dinliyecem ne yapmamı istersiniz ekselansları!" Gözlerini açarak bana baktığında irkildim. "H-hiçbirşey sadece bana sarılabilirsin?" Yanlış anlamazsın ne olur yanlış anlamasın. Derken yüzüme tokadı yemiştim. "Benim annem öldü annem sen hala ne derdindesin! Neden kabul ettiğini tahmin etmiştim zaten çıkarcı pislik!" Söyledikleri kalbimi parçalara ayırırken ilk defa bir kız için gözlerimin dolduğunu farkettim. Gözümden akan gözyaşını görmemesini dileyerek elimin tersiyle sildim. "B-ben m-mutlu olman için geldim. Başka bir amacım yok Karen yemin ederim." Yüzüme bile bakmadan küçük cama doğru döndü. O bana bakmasada ben ona bakıyordum. Gözleri kızarmış yanakları sırılsıklamdı. Durmadan ağlıyordu. Onu kolarımın arasına alıp orada korumak istiyordum. Kimse üzemesin hep benim olsun. Tek benimle gülsün. Şuan yaptığım aptalca biliyorum ama elimden hiçbirşey gelmiyordu. O benim nefesimdi adeta. Yaşama sebebimdi. Kalbimin ilk ve tek sahibi. Aşk bu kadar kötü müydü? Hep acı mı vardı? Ben aşık olmayı hakketmiyor muydum? Lanet olsun kalbim beni dinlese ona 'Karen'ı unut' derdim. Ben çok mu istiyorum Niall'a ihanet etmeyi. Elbette hayır ancak lanet olası aşk bula bula kardeşimin kız arkadaşını bulmuştu. Söz dinlemiyordu. Onu görünce bu kadar hızlı atma kalbim desem dinlermiydi? Ya da bu kadar sesli soluk alma desem akciğerlerime dediğimi yaparmıydı? Hiç sanmıyorum. Aşk kahrolmaksa Karen için kahrolmaya hazırım.
Karen'ın ağzından;
Ağlamaktan ne hale geldiğimi bilmiyordum. Saat dört gibi uyumuştum ama Harry bütün gece uyumamıştı. Şuan umrumda değildi zaten tek isteğim annemdi uçaktan inip bir taksiye binmiştik ve şuan hastaneye varmak üzereydik. Taksi durduğunda huzursuzca hareketlenip taksiden indim. Harry ise taksiciye o iğrenç aksanıyla "kac para tuduyo?" Diye sordu. Adama parayı vererek yanıma geldi. "Hazır mısın?" Dedi. Gerçekten hazırmıydım? "Bilmiyorum." Gözleri rahatlamamın tek yoluydu. Hastaneye girdik bir hemşire bize morga kadar eşlik etti. Orada bulunan doktor yanıma geldi. "İki kişi girecek değil mi? Dedi Harry rahatsız olacağımı düşünerek hayır diyecekken elini tutup "Evet." Diye onayladım. Aynı adımlarla annemi koydukları yere geldik. Burası çok soğuktu. "Karen iyi hissetmediğin an çıkıyoruz tamam mı?" Onaylayarak kafa salladım. Doktor pencere açar gibi kolu çevirdi ve yatağı aşağı indirdi. Örtüyü yavaşça kaldırınca annemin beyaz suratını görmemle dizlerim boşaldı. Harry kolumdan tutup destek olurken gözyaşlarım deli gibi akın etmişti. "Anne. Anne ben geldim. Meleğin geldi Annee!! Kalksana anne sarılsana bana!!" Uyan soğuk burası. Sen soğuğu sevmezsin ki. Kalk diyorum aç gözlerini bırakmazsın sen beni. Bırakmazsın meleğini. Annee!!" Diye bağırdığımda Harry kolumdan tuttu. "Hadi Karen yeter." Dedi. "Bırak!! Bırak beni o beni bırakmaz Harry o annem benim. İnsanın annesi bırakır mı hiç çocuğunu? Anneler ölmez ki Harry ölemez. O beni bekliyor uyanacak bak şimdi sarılacak bana 'hoşgeldin annecim' diyecek." Bir elimle anneme yapışmışken diğer elimle elini tuttum. "Tutsana sende elimi anne. Tut hadi. Düşerim ben anne tut elimi hadi." Deli gibi ağlarken doktor 'yeterli' dedi. Bense hala diretiyordum ki Harry beni kucakladı. "Anne bırakma beni anne ses ver kızım desene!! Konuşsana anne. İnsanın annesi ölür mü hiç?"
Evet millet bu bölümde biraz ağlatmak istedim başarmayı umuyorum. Bu arada telefondan yazdığım için ithaf yapamıyorum ama en başa kullanıcı adını girmeyi plamlıyorum oy veren veya yorum yapan herkesi (isterse 100 kişi olsun) hepsine yer verecem. Yorumlara cevap veriyorum bu arada. Şimdiden teşekkürler Hepinizi Seviyoruuuuuuuumm ^_^
ŞİMDİ OKUDUĞUN
-REAL DREAMS-
Fanfictionİlk aşk farklıdır. Yaşanmaya değer olan, karışık duygulara kapı açan aynı zamanda en çok acı veren ilk aşktır. Aşk imkansızı ister evet, peki ya ilk aşkın imkansızı seçerse? Ulaşılması en zor olanı. İşte o zaman sadece bakar ve onun başkasına gülüms...