Niall'ın ağzından;
Loş ışıklı bir ortamdaydık. Ben ve Karen. Arkamızda kuyu görünümlü ucu görünmeyen bir delik vardı. Elini o kadar sıkı tutuyordum ki düşmeme imkan yoktu. Tam o sırada annesinin de yan tarafımızda olduğunu gördüm. O da Karen'a tutunmuştu. Ama sevgilim ikimizide taşıyamıyordu. Beni bırakması lazımdı. Beni bırakıp annesin i kurtarmalıydı. Ama yapmadı. Karen tam aşağı düşücekken annesi ateşe atlar gibi karanlık tünele atladı. Tanrım! Beni hiç bırakmayacakmış gibi tutuyordu. O anda Harry önümüzde belirdi. O, kuyu görünümlü delikten oldukça uzaktaydı. Elini Karen'a uzattı. Eğer Karen elini tutarsa ben boşluğa düşecektim. Karen beni bırakmazdı. Öyle değil mi? Hayır yanılmışım Karen elini Harry'e uzattı ve beni bıraktı. Lütfen bırakma beni diye bağırdım. Kuyunun köşelerine tutunuyordum. Harry ve Karen'sa karanlıkta kaybolmuştu. Düşmek üzereydim. Kurtulamayacaktım. Daha fazla dayanamadım ve elimi bıraktım. Düşmeyi umuyordum. Ama bir el beni yakaladı ve yukarı çekmeye başladı. Kimin çektiğini göremedim. Ama çıktığımda onun Karen olduğunu farkettim. "Geri döndün." Dedim fısıltıyla. Belli belirsiz kafa salladı. Ona sıkıca sarıldım ve birden heryer aydınlık oldu. Karşıda bir beden vardı ve kanlar içindeydi. Kim olduğuna bakmak için ilerledik. Aman tanrım!! Bu Harry'di. "Dostum iyimisin?" Dedim eğilerek. O ise "Karen beni bırakma." Dedi. "... bırakırsan ölürüm." Anlamsızca Karen'a bakıyordum. "Senin ilacın olamam." Dedi ve kolumdan çekerek kapıya ilerledik. Kardeşimi bırakamazdım. Onu ölüme terk edemezdim. "Niall kendine gel sevgilim. Hadi!" Dedi Karen. O sırada gözlerimi açtım. Gözüme vuran güneşe karşı ellerimi siper ettim. Ter içinde kalmıştım. Kalbim çok hızlı atıyordu. Karen yüzüme küçük öpücükler bırakıyordu ve "iyimisin?" Diye mırıldanıyordu. Kabusumda bile beni bırakmadı. Ellerimi beline doladım ve sıkıca sarıldım. Deli gibi aşıktım.
Karen'ın ağzından;Sabah Niall'ın, Harry Karen diye iniltileri eşliğinde uyanmıştım. Kabus görüyordu. Uyandırmaya çalıştım dürtmek için elimi kaldıracaktım ama elimi tuttuğunu farkettim. Kim bilir ne görüyordu. "Niall!!" Diye seslendim endişeyle. Uyanmamıştı. "Niall kendine gel sevgilim." Ter içinde kalmıştı. Saç dipleri sırılsıklamdı. Bu haliyle o kadar sexydi ki... Ne saçmalıyordum ya. Sonunda gözlerini araladı. Güneş göz bebeklerinde parıldarken ona tekrar aşık olduğumu farkettim. Gün geçtikçe hatta her saniye ona tekrar aşık oluyordum. Yüzüne küçük öpücüklerle sakinleştirmeye çalışırken kollarını belime sıkıca doladı. Bende ona sarıldım. "İyi misin aşkım?" Dedim kollarından ayrılırken. "Şşş. Seni seviyorum." Diyerek dudaklarıma yaklaştı. Bende ona yaklaştım. Dudaklarım tecrübesizce karşılık verirken elimi ensesine götürdüm. Aslında öpüşmek konusunda tecrübem vardı. Ama işin içinde Niall olunca dudaklarımı esir alıyordu hatta tüm vücudumu. Sadece iki dudağı beni yakmaya yetiyorken vücudu olsa kavrulurdum. Dudaklarımız ayrıldığında o kadar uzun süre öpüşmüştük ki nefesimiz tükenmişti. Alnını alnıma dayadı. Kesik nefesleri dudaklarıma çarpıp geçiyordu. Kokusu o kadar büyüleyiciydi ki. Kahve ve... kahve kokusunu tamamlayan birşey vardı. Ha evet... Çikolata.
.....
"Gözünle zeytini takip et aşkım." Kahkahaları arasında konuşma çabalarındaydı. "Olmuyor ya. Sen nasıl yapıyorsun. Dudağıma çarpıp düşüyor." Sanırım ne yaptığımızı merak ediyorsunuz. Zeytini havaya atıp ağzıma düşmesi için uğraşıyordum. Niall yapıyordu. Kolay görünsede yapamıyordum. "Tamam uğraşma güzelim demek ki sende yetenek yok. Olmayınca olmuyor." Yine o sinir bozucu konuşmasını yaptı. Hırsımdan onu yumruklayabilirdim. Evet kesinlikle bunu yapardım. "Sus ya yapacam. O düşük çenen iki dakika durmadı ki." Dedim sitemle. "Tamam susuyorum. Pençelerini gösterince çok sexy oluyorsun." Tahrik edici sesi beni kolaylıkla kızartırken zeytinime odaklandım. Aaa!! Yeter ama niye olmuyordu. "Zeytinler bozuk!" Dedim ellerimi bağlarken. 'Zeytinler bozuk' dedi ağzını benim gibi oynatıp sesini inceltti. "Ben çıkıyorum hayatım." Sesimi yükselterek. "Otur şuraya ben yapmadan gitmiyecen." Kaşlarımı çatıp gözlerimi açtım. "İnatçı güzel. Hadi yap bakalım." Dedi histerik kahkahasıyla. Zeytini atıp havada yakaladım! "Noldu Niall olmayınca olmuyordu." Dedim bu sefer benim sesim gıcıktı. "Öğretmenin kim." Dedi böbürlenerek. Kendine pay çıkarmasa ölür zaten. "Hayır canım yarım Türk benim. Başarmak atalarımdan miras." Çekici bir göz atmayla kapatmak isedim ama ne kadar oldu bilmiyorum. "Havandan da geçilmiyor." Dedi gülerek. Ayağa kalktı ve kapıya doğru yürürken ona eşlik ediyordum. "Seni seviyorum prensesim." Dudaklarımdan öperken bir saniyelik bile hissetmek yetiyordu. Tek kelimesiyle eriyordum. Dokunduğu yerler alev alıyordu sanki. "Bende seni sevgilim." Diyerek uğurladım ve kapıyı kapattım. Gülümseyerek içeri geçerken kapı çaldı. Aptal sarışınım benim yine ne unutmuştu kim bilir? Diye düşünürken kapı kolunu indirdim ve gülümsemem kayboldu. Gelen Harry'di. İçeri daldı. "Sen...sen ne yapmaya çalışıyorsun. Lanet olsun Karen!!" O kadar çok bağırıyordu ki yer sarsılırsa hiç şaşmazdım. "B-ben..." diyebildim sadece. Aslında söylenecek çok şey vardı ama konuşamadım. "Liam'a söylemekle aklından ne geçiyordu. Grup dağılırsa neler olur bir sikimden haberin yok amına koyayım!!" Bana mı söylüyordu bu ahmak? Bana yaklaşan kendisiyken suçlu ben miydim? "Dinle gerizekalı! Bunu sen istedin. Benden uzak dur demiştim sana!" diye tısladım. "Seni seviyorum...aşığım Karen deliler gibi, sırılsıklam, ölecek kadar aşığım, gururun anasını sikiyim tamam mı! Ben.sana.aşığım!" Her kelimeyi vurgulamıştı. O ahmak zor görünce aşık olduğunu sandıyordu. "Hayır aşık falan değilsin Harry!" Çıldırmışçasına etrafta turluyordu. "Yeter amına koyayım! Kalbim yanıyor. Paramparça ettiniz. Yeter!" Dedi ve duvara yumruk attı. Çıkan sese hayretle bakarken gözlerim dolmuştu bile. Harry'nin eline bakıyordum. Ona odaklanmıştım sadece. Çevreme acı mı çektiriyordum ben? "B-ben böyle o-olsun istemedim." Kekeliyorum ama bunun sebebi gözyaşlarımın akmaması içindi. Elini o duvar vurduğunda içimden koparılan parça kanıyordu sanki. "Tamam tamam güzelim ağlama gel buraya." Dedi ve kollarıyla sımsıkı sardı. Gözlerimi kırpmamla kirpiklerimde duran gözyaşlarım yanağımda sıralandı. "Ben böyle olsun i-istemedim. Y-yemin e-ederim." Hıçkırıklarım arasında boğuluyordum sanki. Ben neden ağlıyordum ki. Ağlaması gereken Harry'di. Ama nedense ağlamasını istemiyordum. Gözünden akan her damla kalbimin parçalara ayrılmasına sebep olurdu. Canım yanardı. "Tamam güzelim. Biliyorum." Dedi başıma minik öpücükler bırakarak. Yüzümü avuçlarının arasına aldı. Birden gözüm eline takıldı. Şişmişti. "Harry elin!!" Dedim endişeyle. "Tamam birşey yok sevgilim. İyiyim ben." Gülümsemesi o kadar içtendi ki gerçekten büyüleyiciydi. "Buz koyalım Harry çok kötü olmuş." Hızla arkamı döndüm. Mutfağa doğru ilerlerken kolumdan tutup çekti. Göğsüne sertçe çarptım. İnlememi ağzıma tıkarak dudaklarıma yapıştı. Karşılık vermesemde umrunda değildi. Elimde olmadan karşılık verdiğimde ise inlemişti. O sırada dudağındaki yara görüş alanıma girdi. Dudaklarımdan ayrıldı. "Harry yapma şunu." Dedim sitemle. Öpmesini istemiyordum. Niall'a aşıktım ben. Sadece ona. "Neyi yapmayım Karen?" Ellerini belimden çekip 'yine ne oldu?' Der gibi suratıma baktı. "Öpme lütfen. Ben N-Niall'a aşığım." Gözündeki hayal kırıklığını görebiliyordum. Hatta gözlerinde dolan gözyaşı gölcüklerini bile görüyordum. "B-biliyorum ama ben s-seni seviyorum." Ağlamasın lütfen ağlamasın. Konuyu değiştirebilmek için kıvranıyordum. Elimi dudağına götürdüm. "Bunu Liam mı yaptı?" Konuyu değiştirdiğimden memnun olmuşçasına sırıttı. "Hayvan gibi abandı pislik." Dedi gözlerinin içindeki gölcükleriyle gülümserek. "Acıyor mu?" Dedim gözlerimi kısarak. "Evet ama öpersen geçer." Yan bir gülüş attı ve yanağındaki gamze belirginleşti. O kadar sevimliydi ki gamzelerini öpesim geliyordu. "Üst dudağınında patlamasını istemiyorsan kapa çeneni." Dedim göz devirerek. "Sadece öneri tatlım." Gözlerine bakma Karen. Etkisi altına girme. Niall'ın mavilerinin yanında bu neydi ki? Niall'ı düşün, seni her öptüğünde çözünen dizlerini düşün, sana dokununca alev alan vücudunu düşün... sakinim tamam derken birden ayaklarım yerden kesildi. "Harry indir beni ya hem sen stüdyoya gitmeyecek misin?" O yüzüme baksada ısrarla bakmıyordum. "Ben kaydımı akşam çektim tatlım bugün benlik birşey yok." Aman ne güzel gitmeyecekti bugün desene. "Tamam o zaman kapı şu tarafta evine git zıbar." Tanrım lütfen gitsin lütfen. "Hangi filmi istersin?" Beni duymamazlıktan gelerek filmlerin olduğu rafa yöneldi. "Ne gurursuz çıktın defol diyorum git yani anladın mı? Eğitimli köpekler bile daha iyi ya." Sırıtarak yüzüme baktı. Uzaktada olsa dikkat çeken gözlerine baktım. "Gururumu senin karşında yerlere sermeye hazırım." Aşıkmış, ha ha ha seviyormuş. Aman ne komik. O aptal ve aşık olmak... Harry'i artık çok iyi tanıyordum. "Blah blah blah. Hadi dışarı Niall gelir şimdi." Sabır dilercesine kafasını geriye atıp derin bir nefes aldı. "Niall gelmeye yakın gidecem. Söz veriyorum." Ne dersem deyim gitmeyecekti. Sıkıntıyla nefes aldım. "Geç otur şuraya ben içecek bir şeyler getirecem." Diyerek mutfağa yöneldim. Rahatsız oluyordum. O evdeyken rahat değildim. Ama Niall öyle değildi. O kadar huzur veriyordu ki bana. Elini tutmak bile yetiyordu. "Hangi film olsun?" Diye bağırdı Harry. "Fight Club" aynı şekilde bağırdım. İçimden söylenerek cips ve kolaları dolduruyordum. Birden belimde iki el hissettim. Ağzımdan çıkan küçük çaplı çığlıktan sonra tanıdık kokusu burnuma doldu. Odunsu bir kokuydu ama hafifti. İnsan içine çektikçe çekesi geliyordu. "Harry! Çekil arkamdan." Boynuma küçük öpücükler konduruyordu. Avuçlarım terlemeye başlamıştı bile. "Neden sevgilim?" Dedi tahrik edici sesiyle. "Ne sevgilimi Harry! Çekil diyorum." Ondan ayrılmaya çalışsamda kendi vücuduna çekmişti. Kıpırdanmaya başladığımda inlediğini duydum. "Siktir! Karen kıpırdanmayı bırak bana sürtünüyorsun." Dedi başını geri atarak. Anında kıpırdamayı bıraktım. Hızlı nefes alıyordu. Göğsü kalkıp iniyordu. Benimde kalbim gümbürdüyordu resmen. Kulağıma yaklaşarak sıcak nefesini üfledi. "Beni istiyorsun. Beni seviyorsun Karen." Dedi fısıldayarak
ŞİMDİ OKUDUĞUN
-REAL DREAMS-
Fanfictionİlk aşk farklıdır. Yaşanmaya değer olan, karışık duygulara kapı açan aynı zamanda en çok acı veren ilk aşktır. Aşk imkansızı ister evet, peki ya ilk aşkın imkansızı seçerse? Ulaşılması en zor olanı. İşte o zaman sadece bakar ve onun başkasına gülüms...