DOLUNAY

355 22 4
                                    

Her şeyini kaybetmiş birisine umuttan bahsedilmez.Yolun sonuna son sürat yol alan biri, gelecek kavramını yitirmiş,geçmişi rüzgar eşliğinde savurmuş,tek gereği olan ruhunu teslim etmeye koyulmuştur...

İşte ben...

İşte ruhumun en derin çukurlarından taşan acının ifadesi...

Ve de benim sonum...

"Tadı inanılmaz!"

Ağzımdan akan çikolata sosunu,sağ elimin tersi ile sildikten sonra tekrardan yemeye koyuldum.Ama annemin sitem dolu sesi beni durdurmaya yetti.Zaten o kadar çok yemiştim ki tencerenin dibine kazı çalışması yapmıştım ve her yere damlatmıştım.

"Yani Dolunay,kaç yaşına geldin ama hala çocuk gibisin!"

Gözlerimi devirerek anneme baktım.Annem kızmaya yeltenir ama o tatlı suratı yüzünden pek bir etki bırakamazdı.

"İsraf annem israf,ne güzel yedim işte."

Annem gözlerini kısarak,elime klasik sarı bezi tutuşturunca tüm yaşama sevincim sarı bezde kalan suya karıştı.Yüzümü asarak damlattığım yerleri sildim ve annemin başka iş vermemesi için odama çıktım.

Akşam gelecek olan misafirleri merak ediyordum. Babam işe gitmemiş anneme yardım etmiş, annem ise mutfakta harikalar yaratmıştı.Bende zaten artanları israf olmasın diye süpürmüştüm.Babam işine önem veren bir adamdı.İstanbul'un çok lüks olmasada orta denebilecek mekanlarına sahipti.

Çok yoğun çalıştığı zamanlarada alışmıştık.İşine verdiği önemin nedenini,yıllar boyu verdiği mücadeleyi,turnakları ile kazıyarak mekanlara sahip olduğunu anlatırdı.Annem ise hemşireydi,ama çalışmıyordu.

Yatağımın sağ üst rafında benim için çok değerli olan cam küremi elime aldım ve üç kere salladım.

Rengarenk pırıltıların aşağıya yavaşça hareket etmesi, tebessüm etmeme sebep verirken annemin bağrışıyla irkildim.

"Dolunay!Hadi in aşağıya artık,gelirler birazdan."

Seri hareketle kalkıp dolaba koştum.Altıma bir siyah tayt kot,üstüne siyah bol bir kazak geçirdim.Saçlarımı da ellerimle şekil verdikten sonra odamdan çıkıp merdivenlere yöneldim.

Annem ile babam yüzlerindeki imalı bakışlarla komik görünüyorlardı.Hiç tepki vepki vermeden koltuklardan birine kendimi atıp kanal gezmeye başladım.

"Kızım kırk yılın birinde bir misafire görün dedik giydiğine bak."

Abartılı bir şekilde göz devirdim.Ezip geçtiğim imanın elinde sonunda bana ulaşacağı kesindi.

"Abartma anne,bir hoşgeldiniz diyip çıkacağım odama zaten.''

Babam yanıma oturup bir elini bacağıma koydu.İç ısıtan tebessümüne hayranlıkla bakıp ne diyeceğini bekledim.

"Kızım bu gelen misafirlerimiz bizim için çok özel kişiler,lütfen nazik davran.''

Soru sorar gibi kaşlarını kaldırınca usulca kafamı olumlu salladım.Annem ise bu sırada mutfağa gitmiş son hazırlıkları yapıyordu.

Ben hariç herkes misafirleri bekliyordu.Tekrardan kanalları gezmeye başladığımda kulaklarıma zil sesimin melodisi geldi.Kumandayı koltuğa bırakıp hızla odama doğru koştum,son anda yetişip telefonu açtım.

"Eh be kızım,yanında taşı şu telefonu!"

"Misafir gelecek o yüzden odamda bıraktım.Niye aradın?"

DOLUNAYHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin