ADALET

131 8 8
                                    


Hayatımın kontrolü ellerimdeyken başka birinin gelip müdahele etmesi izin vereceğim son şeylerden biriydi.Sahip olduklarıma bakılırsa mücadele etmem için gerekli sebeplerim vardı.Ailemin bıraktığı mekanlar,mekanların sonuçları düşmanlar...

Sessizlik ile zihnimdeki düşünceler ruhumu ele geçirmiş işkence ediyordu.Mekandan ayrıldıktan sonra deniz kenarına gelmek beni birazda olsa sakinleştirmişti.Bu zamana kadar hayatımda birçok kez yanıldım.Birçok kez korktum.Birçok kez ailemin himayesi altında sığındım.

Derin bir nefes alıp yaslandığım arabamdan doğruldum.Ayağımın altındaki taşlar zemini pürüzlü hale getiriyor,her ayağımı oynattığımda çıkan ses ilgimi çekiyordu.İki haftam vardı,sözde Akay Dinçer'in kininden korunmak için(!)

Sanırım artık korkmayacak kadar cesurdum.Kaybedecek bir şeyimin olmaması tedirginliğide beraberinde alıp götürüyordu.Babamın ajandasında yazdıklarına göre Akay Dinçer düşmanımdı.Sebebini henüz bilmesemde Akay Dinçer'in ilk gün söylediği gibi iki hafta sonra öğrenecektim.

Havanın soğuk olması üşümeme sebep vermekten çok dinç olmama sebep veriyordu.Bu saatte, bu ıssız yerde olmam baştan sona yanlıştı.Her ne kadar kötü bir durumda arabanın içine girip kaçma şansım olsada yinede yanlış oranını azaltmıyordu.Son kez içime derin ve uzun bir nefes aldım.Arabanın içine girmek için hareketlendim.

Arabanın içine girip kapıları kilitledim.Sol dikiz aynasından gördüğüm şey ile ilgimi oraya verdim.Uzun boylu bir erkek çocuğu sinirle bu tarafa doğru geliyordu.Korkmamamı sağlayan şey,çoçuğun ağlamasıydı.Arabanın içi görünmediğinden çocuk arabaya hüzünle bakıp denize doğru bağırmaya başladı.

''Adalet istiyorum!Artık gerçekten yaşamak istiyorum!Korkmaktan nefret ediyorum! ''

Sinirle gözyaşlarını sildi.Yumruk yaptığı ellerini kafasına vurup yere çöktü.Bu olanlar karşısında koltukta biraz sinip onu dikkatle izledim.İstanbul'un soğuk havasına karşı üzerinde sadece ince bir yağmurluk vardı.Az önce ayakkabılarıma sürtünüp ses çıkaran soğuk taşlara oturmuş denize bakıyordu.Arkasını döndüğünden yüzünü tam olarak göremiyordum.

İçimde,kulağıma fısıldayan sesi yok saymaya çalışıyordum çünkü hiç güzel şeyler fısıldamıyordu.Bu yaptığıma pişman olmamak dileğiyle arabadan dışarı çıktım.Kapının kapanma sesini duyduğunda arkasına dönüp bana baktı.Burnunu çektikten sonra tekrar önüne dönüp denize bakmaya devam etti.Arabanın bagajına ilerleyip çoğu kez çıkarmaya niyetlendiğim ama bir türlü alıp atamadığım kalın kartonları elime alıp arabayı kilitledim.

Yanına yaklaştığımı hisseden çocuk,çaktırmadığını sanarak gözyaşlarını bir kez daha sildi.Omzuna dokunup kartona oturması için işaret ettim.O ise omuz silkip ''Alışkınım.''Cevabını vedi.Bende omuz silkip kartonu serdikten sonra üstüne oturdum.

''Huzur verici,insanın düşünmesine yararı oluyor.''

''Sizin gibi zengin züppeleri için öyle.Her gelen güzel,toz pembe hayalleri düşünmüyor.''

Gözlerinin dolması ile içimin burkulması eş zamanla meydana geldi.

''Zengin olup toz pembe düşüncelerimin olduğu kanısına nasıl vardın?''

Hüzün ile gülümseyip denize bakıp konuşmaya başladı.

''Araban,üzerindekiler.'' Kaşlarımı kaldırıp merakla sordum.''Ya toz pembe düşünceler?''

''Zenginsin,gücün var.İstediğin her şeyi yapabilirsin.Ben olsam toz pembe hayaller kurardım.Yani sanırım,hiç zengin olmadım.''

Denize baktığından kendi kendime kırık bir tebessüm sundum.

DOLUNAYHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin