7. Bölüm

2.3K 133 2
                                    

***
1821 / İngiltere-Londra

Genç kadın adamın gözlerine bakarken o günü anımsadı,yağmurun altında hayatında ilk kez birinin önünde diz çökmüştü. İlk kez birine yalvarmıştı ve ilk kez gururunu ayaklarının altına almıştı.
Tüm bunlara neden olan adama bakarken yüreğinde kabaran öfkeyle derin bir nefes aldı. Stephan oradan gitmek için fırsat kollarken aniden ileri gelip kolundan tuttu onu Eloise,bakışlarında ki alaycı ifadeyi adamın gözlerine dikerken dudakları alayla kıvrılmıştı;

“Nereye gidiyorsunuz bay Rutherford,gelin biraz sohbet edelim. Babamın nasıl kendini öldürdüğünü duymak isteyeceğinize eminim. Belki de benim evliliğimi dinlemek istersiniz hıh ?”

Stephan şaşkınla karşısında kendisine meydan okuyan kadına bakarken Lucie araya girerek “Neden biraz hava almıyorsun tatlım ?” dedi ve Eloise’i kolundan tutarak kendine doğru çekti. Neler olduğuna dair en ufak bir fikri bile yoktu ama Eloise babasından bahsettiğine göre muhakkak önemli bir şey olmalıydı.

Yaşlı kadının gerisine doğru çekilirken “Sizde bana eşlik eder misiniz bay Rutherford ?” diye sordu Eloise kışkırtıcı bir tebessümle. Bu açık davet hemen gerilerinde duran bir kadın tarafından da duyulmuştu. Kadın hemen yelpazesini alarak hızlı adımlarla bir masanın etrafında çevrili duran birkaç adama doğru gitti. Duyduğu haberi onlara ilettiğinde hepsi birden dönüp Eloise ve yanında ki Stephan’a dönmüştü.

Bu olanları hem Eloise hem de Stephan fark etmişti. Lucie’nin gölgesinden çıkarak tekrar Stephan’a yaklaşan Eloise elini hafifçe yukarı kaldırdı ve adamın önüne doğru uzattı.

“Dedikodu çoktan başladığına göre” dedi Eloise alaycı bir tavırla ve elini biraz daha ileri uzatırken devam etti konuşmaya;
“Belki de bahçeye çıkıp kısa bir yürüyüş yapmalıyız,ne dersiniz ? Bende size neler olduğunu anlatırım.Çok eğleneceğinizi garanti ederim size”

Stephan şüpheyle kaşlarını çatarken mecburen önüne uzatılan eli tuttu ve yavaşça koluna taktı. Lucie’den müsaade istedikten sonra açık duran bahçe kapısına doğru yürümeye başladılar. Yanlarından geçtikleri tüm konuklar onlara kaçamak bakışlar atıyorlardı. En son tam kapıdan çıkmak üzereyken otuzlarının başlarında olduğu belli olan hafif şişman bir kadının duyulabilecek bir sesle “Bu geceki avını bulmuş” dediğini duydular.

Stephan’ın omuzları gerilmişti bu sözle. Kafasını çevirmeden göz ucuyla yanında yürüyen kadına baktı. Omuzları dik,başı yukarda,bakışları ileriye kenetlenmiş halde vakurla yürüyordu genç kadın.

Yıllar önce tanıştığı bu kızı anımsamaya çalıştı Stephan. Aklı aradığını bulduğunda kaşları iyice çatılmıştı. Kesinlikle o zamanki kızla şimdi yanında yürüyen kadın çelişiyordu.

İlk gördüğü gün masaya saygısızca oturduğunu hatırladı,saçında ağaç dalları vardı ve elbisesi buruş buruştu. Sonra ata nasıl bindiğini,bir kızın yapmaması gereken şeyleri yaptığını nasıl gururla anlattığını anımsadı. Şimdi yanında yürüyen kadının o küçük şımarık kızla hiçbir alakası yoktu.

Eloise durup aniden yüzünü ona çevirince gözlerine çevirdi bakışlarını. Ve derince yutkundu. Bu gözler değişmeyen tek şeydi sanki. O ukala ve plancı kız tamamen değişmişti ama yosun yeşili gözleri hala aynıydı. Üstlendikleri anlam bile değişmemişti,hala öfkeli ve küstahtı bu bakışlar.

Gözlerini onun gözlerine dikmişken “Değişmiş miyim ?” diye sordu aniden Eloise. Stephan onu izlediğini anlamış olmasından dolayı rahatsız olmuştu. Kadının elini bırakıp geldiklerini yeni fark ettiği bir kamelyanın altına doğru yürüdü.
Eloise’te ağır adımlarla onu takip etti.

Asaletin BedeliHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin