14. Bölüm

2.1K 133 0
                                    

Odasının içinde bir ileri bir geri yürürken tırnağını dişliyordu genç kadın. Bir karara varmak zorundaydı ama beyni donmuştu sanki.

Onu kovmalıydı belki de. Altı yıldır sesini bile duymadığı ablasını kabul etmek zorunda değildi. Ama lanet olsun ki şimdi diğer odada eşyalarını yerleştiriyordu Elizabeth.

İçinde ki sıkıntıyı biraz olsun hafifletmek için pencereyi açıp dışarı baktı. Bahar gelmişti güya. Ama gökyüzü gri bulutlarla kaplıydı. Her an toprakla buluşacak gibi duran yağmurun kokusunu alabiliyordu.

Pencereyi tekrar kapatıp odanın içinde ki dönüşlerine geri dönerken kapısı çalınınca durup o tarafa baktı ve “Ne var ?” dedi öfkeli bir sesle.

Kapı aralanıp içeri doğru uzanan sarı saçlı kafayı gördüğünde ise ses verdiğine pişman olmuştu.

Elizabeth sadece kafasını içeri uzatırken çekingen bir tavırla “Girebilir miyim Eloise ?” diye sordu.

Defolup gitmesini istiyordu aslında. Altı yıldır bir kez bile gelmediği bu evi terk etmesini istiyordu. Ama ablasının sorusuna cevap olarak sadece “Sen bilirsin” dedi ve arkasını dönüp biraz önce uzaklaştığı pencereye doğru yürüdü.

Elizabeth içeri girip kapıyı kapattı. Eliyle kalın kadife elbisesinin eteğini çekiştiriyordu. Tavırlarında suçlu bir insanın çekingenliği vardı genç kadının. Kız kardeşinin yüzüne bakmaya çekiniyor gibi odanın içinde gezdiriyordu bakışlarını.

Odanın içinde ki sessizlik tüm ağırlığını hissettirince konuşmuş olmak için “Hava her an bozacak gibi duruyor” diyerek öylesine bir konu açtı. Eloise hiçbir tepki vermeden dışarıyı izlemeye devam ediyordu.

“Yollar çok bozuktu, önce ki gün yağan yağmur yüzünden çoğu yol kapanmış. Bu yüzden buraya geliş süremiz yarım gün uzadı nerdeyse. Robert aslında hafta sonunu beklememiz gerektiğini söylemişti ama onu dinledim. Her zaman en doğru kararı verir halbuki.”

Eloise aniden arkasını dönüp gözlerini ablasının üzerine dikerken “Neden geldin ?” diyerek onun saçma muhabbetini bitirdi. Yolların bozuk olması ya da sevgili eniştesinin isabetli kararları onu ilgilendirmiyordu.

Elizabeth yarım kalan nefesini toparlamaya çalışırken “Annem” diye lafa girdi ama sadece o kelime bile Eloise’in sabır sınırını zorlamaya yetmişti.

Sesini yükseltirken “Soruma mektupla cevap vermesini özellikle belirtmiştim” dedi öfkeyle.

“Buraya kadar zahmet etmene gerek yoktu. Hem kendi gelemedi de seni mi yolladı yani ? Kızına bu kadar mı değer veriyor ? Büyük kızının evinde kalmak diğer kızının evine gelmekten daha cazip öyle mi ? Ama doğru ikinizde aynısınız. Ha o ha sen,ne fark eder ki ?”

“Eloise lütfen” diye inledi Elizabeth. Yüzünden çektiği acının izleri okunuyordu. İleri doğru gelip kardeşinin koluna dokunurken “Lütfen dinle beni” dedi.

Eloise kolunu hızla geri çekip bir adım geriledi ve “Sadece mektupta sorduğum soruya cevap ver” dedi sert bir ifadeyle.

“Cevabı ondan istemiştim ama madem sen geldin sen söyle. Neler olduğunu anlatmıştır sana herhalde, nede olsa altı yıldır ana kız yan yanasınız. Konuşacak bol bol zamanınız olmuştur”

Elizabeth öfke dolu kardeşinin sözlerini keserek “Annem benim yanımda değil Eloise” dedi birden. Genç kadın duyduğu şeyin şaşkınlığıyla gözlerini kısıp baktı ablasına.

Ne demek istediğini anlamaya çalışırken “İki gün öncesine kadar onu bende görmüyordum” diye devam etti Elizabeth.

“Babamın cenazesinden sonra Nottinger’de yaşayan büyük halasının yanına gitti ve o zamandan beri orada yaşıyor”

Asaletin BedeliHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin