“Katharina lütfen yeter” diye bağırdı Eloise. Sabrının sınırları zorlanırken ancak bu kadar tahammül edebilmişti ona. Pencerenin önüne gidip elini pervaza dayarken “Hayır dedim” diye ekledi. Üzerinde ki koyu siyah elbisenin gölgesi bakışlarına vurmuştu adeta. Koyu bir kararlılık vardı, bir o kadar da keskindi bakışları.Genç kız birkaç adım gerileyip koltuğun başına tutunurken, öfkeyle karışık bir korkuyla baktı ablasına.
“Ama söz vermiştin” diye mırıldanırken gökyüzü mavisi gözleri dolu dolu olmuştu. Grace hala yeğenini kolundan tutarak geri çekerken “Odana git Kathy” dedi buyurgan bir ses tonuyla.
“Ama hala” diye itiraz etti genç kız öfkeyle.
“Söz vermişti, sende biliyorsun. Gideceğiz demişti. Ama şimdi olmaz diyor. Bir şeyler söyle ona hala. Lütfen”Yaşlı kadın eliyle kızın yanağını okşayarak “Odana git şimdi” diye tekrarladı. Bu sefer sesinde şefkat kokusu vardı.
Genç kız omuzlarına dökülen saçlarını savurarak öfkeyle arkasını döndü ve koşar adımlarla odadan çıktı. Sertçe kapattığı kapının sesi büyük odada yankılanırken omzunun üzerinden arkaya bakmıştı Eloise.
“İkna etmek için kaldıysan sende gidebilirsin hala. Kararım değişmeyecek”
Genç kadının imalı ses tonuyla birlikte büyük bir kahkaha attı Grace. Yeğenine doğru gidip,pencereden onun baktığı manzarayı seyre başlarken “Sadece onu üzdüğünü söyleyecektim” diye mırıldandı.
“O geziye ne kadar çok katılmak istediğini biliyorsun. Üstelik dediği gibi söz de vermiştin. Şimdi gitmeyeceğiz demekle onun kalbini kırıyorsun. Hem neden vazgeçtiğini de anlamış değilim. Jonathan gençliğinden beri en iyi dostun oldu. Onun nişanlısının vereceği bir haftasonu gezisine katılmaktan mutlu olman gerekmez mi?”
“Hala” diyerek yüzünü ona döndü Eloise. Dudağının kenarını dişlerken kararını değiştirmesinin nedenini nasıl uygun bir şekilde açıklayabileceğini düşünüyordu.
“Sorunda o zaten” derken yüzünü tekrar pencereye çevirdi.
“ Dün sabah Stephan’ın” Adıyla hitap ettiğini fark edince hemen toparlanıp “Bay Rutherford’un” diye düzeltti.“Bay Rutherford’un evinden dönerken yolda Jennifer E’stene’in arabasıyla karşılaştık. Bu gezi için son hazırlıkları yapıyormuş”
Grace dikkatle yeğeninin açıklamasını dinlerken “Yoksa gelmemeni mi istedi” diye atıldı merakla. Genç kadın kafasını iki yana sallarken “Tabi ki öyle bir şey söylemedi” diye mırıldandı.“Yanında Jonathan vardı, bunu istese de yapamazdı zaten”
“O zaman sorun ne ? Neden gitmekten bir anda vazgeçtin ?”Eloise dönerek sırtını pencerenin pervazına yasladı ve “Sanırım söylemek istediği şey buydu” dedi bıkkınlıkla.
“Yani açıkça bir şey söylemedi ama bakışları ve hareketleri bunu istediğini belli ediyordu. Gezisine katılmamı istemiyor hala. Neden bilmiyorum ama ilk tanıştığımız gece de bana pek yakın davranmamıştı. Sosyetede ki ünümden olduğunu düşünmüştüm ama sanırım Jonathan’a yakın olduğum içindi. Nişanlısına yakın olduğum için benden hoşlanmıyor”
Grace hala şaşkınlıkla ona bakarken “Tatlım, sosyetenin tüm kadınları böyle düşünüyor zaten” diye kıkırdadı.
“Hepsi de senden nefret ediyor. Çünkü onlar için tehlikesin adısın sen. Ne zaman kocalarını sana kaptıracaklar diye düşünmekten gözlerine uyku girmiyordur herhalde. Tabi bunun tek sorumlusu sensin. Böyle düşünmelerine sen sebep veriyorsun. O kadında eminim bu yüzden sana karşı soğuk davranmıştır. Bunun için geziye gitmemen saçmalık olur. Nede olsa Jonathan’la aranda bir şey olmayacak”