“Her ayrıntıyı istiyorum, anladın mı beni ?” dedi Stephan üstüne basa basa. Sözlerinin keskinliğini belli etmek adına eliyle masaya vurmuştu. Onu dinleyen adam bir adım gerilerken “A..anladım efendim” dedi korkuyla,efendisinin yüzünde ki aşırı ciddi ifade iliklerine kadar titremesine neden oluyordu.
Odanın kapısı açılıp Drew içeri girince adama gitmesi için işaret edip ayağa kalktı Stephan. Arkadaşına oturması için yer gösterirken adam hızla odayı terk edip arkasından kapıyı kapatmıştı.
Drew kendisine gösterilen yere otururken “Neden bu kadar gerginsin ?” diye sordu merakla,havada ki gerginliği fark etmişti.
Stephan biraz önce çıkan adama verdiği görevi anlatmak için ağzını açtı ama sonra vazgeçip “Yok bir şey” diyerek geçiştirdi.
Eloise’in, içinde bulunduğu durum yüzünden kendisini suçlamasından büyük rahatsızlık duymuş ve sabaha kadar bunu düşünmüştü. Suçlamaların yersiz olduğunu biliyordu ama yinede içinin rahat etmesi için emin olmak istiyordu. Bu yüzden sabah erkenden güvendiği adamlardan birini çağırmış ve Geoffrey Fairley’in ölümü hakkında geniş bir araştırma yapmasını istemişti. Adamın intihar etmesinin kendi acizliği yüzünden olduğunu kanıtlayacak,böylece hem kendi içini rahatlatmış olacak hem de Eloise’in iğneleyici bakışlarından kurtulacaktı.
Arkadaşının yanına otururken “Halletmem gereken birkaç iş var” dedi sakince ve masanın üzerinde ki küçük kağıdı işaret ederek “Onunla senin ilgilenmeni istiyorum” diye devam etti.
Drew kağıda uzanıp üzerini okuduktan sonra “Sorun değil” dedi gülümseyerek. Stephan için bu işi daha önce de defalarca yapmıştı nasıl olsa…
Kağıdı katlayıp cebine yerleştirirken “Ama daha ne kadar ertelemeyi düşünüyorsun ?” diye sordu kinayeli bir sesle “Annen ölmeden önce torun sevmek istediğini söyleyip duruyor,ama sen onun bulduğu bütün adaylarla görüşmeye beni gönderiyorsun. Yanlış anlama bundan şikayetçi değilim ama eninde sonunda biriyle evlenmek zorundasın”
“İlerde belki ama şimdi değil” dedi Stephan sıkıntılı bir sesle. Halletmesi gereken ikinci işte buydu;annesinin uygun gördüğü gelin adayıyla tanışmak. Son zamanlarda iyice sıklaşan bu görüşmelerden kurtulmak için Drew’den daha etkili bir çözüm yolu bulmak zorundaydı. Onu yerine gönderip baştan savması annesini iyice kızdırmaya başlamıştı.
“Ne kadar ilerde peki ?” diye sordu Drew gülerek “Yürüyemeyecek kadar yaşlandığın zaman mı ? O zaman bir kadın değil baston alman daha doğru olmaz mı sence de ?”
“Uygun birini bulduğum zaman” dedi Stephan üstüne basa basa ve koltuğun yanında ki sehpaya uzanıp üzerinde ki kristal bardağı ve şişeyi aldı. O zamanın ne zaman geleceğine dair en ufak fikri yoktu kendisinin de…
Elinde ki bardağı dudaklarına götürürken “Uygun birini bulduğum zaman” diye tekrarladı usulca.
Drew göz ucuyla arkadaşına bakarken bakışlarında ki farklı ifadeyi yakalamıştı. Oturduğu koltukta yan dönüp ayağını altına alırken “Dün geceden bahsetmeyecek misin ?” diye sordu imalı bir sesle.
Stephan dudaklarına dayadığı bardağı birkaç saniye hareketsiz bırakırken “Anlatacak bir şey yok” diye geçiştirdi hemen ve bardağı kafasına dikti,Eloise ile olan kısa geçmişinin bilinmesini istemiyordu en azından kendi suçu olmadığını kanıtlayana kadar. Bardağı birkez daha doldururken Drew aniden eline uzanıp bardağı aldı ve “Sakın bana leydi Artmond’dan etkilendiğini söyleme” diye bağırdı heyecanla. Gözleri büyümüş ağzı kulaklarına varmıştı.
