19. Bölüm

2.1K 120 1
                                    

Kulakları uğulduyordu genç kadının. Kız kardeşinin öfkeli sesi tüm hücrelerine nüfuz ederken göğsüne büyük bir ağırlık çökmüştü.
“Bana bak” diye bağıran genç kız yırtık elbisesini gösterirken “Hepsi senin yüzünden” dedi dişlerinin arasından.
“O pislik sen ona yüz vermediğin için beni kaçırdı. O lanet olası şanslı adamlarından biri olmak için beni harcadı. Mutlu musun Eloise ? Kız kardeşine bunu yaptığın için mutlu musun ? Senin yüzünden hayatımın mahvoldu, bunu görebiliyorsun öyle değil mi ? Kardeşin olduğum için senden de kendimden de nefret ediyorum Eloise. Duydun mu beni ? Senin kardeşin olmaktan iğreniyorum”
Eloise tırnaklarını eteğinin katlarına geçirirken ayakta tutmak için zorladı bedenini. Kendini bırakırsa yere yığılacaktı. Kararan gözlerini birkaç kez açıp kapatırken “Hayır” diye inledi.
“Ben… nedeni ben değilim” derken sesi dipsiz bir kuyudan gelir gibi boğuk ve cılızdı. Yanlarına gelen Stephan iki kız kardeşin arasında ki gerginliğe şahit olurken genç kızı kollarından tutarak sakinleştirmeye çalışınca “Bırakın beni” diye bağırdı Katharina ve kollarında ki ellerden kurtulup birkaç adım geriledi.
Ablasına olan öfkeli bakışları genç adama çevrildiğinde iğrenircesine yüzünü buruşturmuştu.
“Ablamı fazlaca meşgul etmişsiniz bayım, arkadaşınıza sıra gelmemiş sizin yüzünüzden. O da boşluğu benimle doldurmayı uygun görmüş” derken sesi buz kesmişti.
Stephan gözlerini kısarak baktı genç kıza. Sözlerden çıkardığı manayla birlikte kaşları çatılmıştı.
“Gitsek iyi olacak” derken omzunun üzerinden geri bakıp arkasında ki adama arabayı hanın arkasına getirmesi emrini verdi. Adam hızlı adımlarla uzaklaşıp alacakaranlık havada gözden kaybolunca tekrar önüne döndü.
“Drew bunu neden yaptı bilmiyorum ama bedelini ödedi. Şimdi geri dönelim, ne yapacağımıza daha sonra karar veririz” derken genç kızın sakinleşmesini umuyordu ama Kathy beklediğinin aksine daha da hırçınlaştı bu sözlerle.
“Ben size neden yaptığını söyleyeyim bay Rutherford” derken elini kaldırıp ablasına çevirdi ve “Onun yüzünden” dedi öfkeyle.
“Sizinde peşinde koştuğunuz sevgili ablacığım yüzünden” diyerek devam ederken daha fazla dayanamayıp “Bu doğru değil” diye bağırdı Eloise çaresizce. Gözleri yaşlarla dolmuş, yeşil rengi koyulaşmıştı.
“Hayır doğru” diye itiraz etti genç kız.
“Bunu kendisi söyledi. Onu hatırlamadın öyle değil mi ? Bay Rutherford’la oynaştığın halde ona yüz vemedin. Ve o da bunun bedelini bana ödetti. Senin hatanın bedelini ben ödedim Eloise, bunun farkında mısın ? Hani hep asalet bedel gerektirir derdinya o bedeli ben ödedim,sen değil. Senin asaletinin bedelini ben ödedim”
Genç kızın çatallaşmış sesi havada yankılanırken Eloise ayakta durmakta zorlanıyordu. Bunu fark edince “Bu kadar yeter” dedi Stephan. Bakışlarını hızla etrafında gezdirdi. Handa konaklayan insanlar silah sesini duyduktan sonra köprüye üşüşmüş ve etraflarını çevirmişlerdi.
“Şimdi tartışmanın sırası değil” dedi kararlı bir ifadeyle ve genç kızı tekrar kolundan tutup peşi sıra sürüklemeye başladı. Katharina yine kurtulmayı denedi ama Staphan’ın kolunu saran parmakları gerilmiş ve öfkeli gözleri üzerine çevrilmişti.
Genç adamın “Daha fazla rezalet çıkmasını istemiyorsan sadece yürü” diyen sesinde ki itiraz kabul etmeyen ifadeyi görerek ona boyun eğdi. Ama hala kıvılcımlar saçıyordu gözleri. İki atın çektiği siyah bir araba hanın yan yolundan çıkarak önlerinde dururken “Bin” dedi emirvari bir ses tonuyla Stephan ve arabacının gelmesine fırsat tanımadan kapıyı açtı.
Genç kız denileni yapıp arka koltuğa geçerken Stephan binmesine yardım etmek için Eloise’e döndüğünde “Hayır” diye bağırdı.
“Onu görmek istemiyorum” derken bakışlarını söylediğinin aksine ablasının yüzüne dikti.
“Hayatımı mahveden kadınla aynı arabada gitmek istemiyorum anlıyor musunuz beni ?”
Stephan dönüp Eloise’e baktı. Rengi atmıştı genç kadının. Kendini zorlayarak “Tamam” derken bir adım geriledi Eloise ve bakışlarını genç adamın yüzüne kaldırırken “Onu eve götür” diye fısıldadı. Kardeşiyle aynı durumdaydı. Onun yüzüne bakamazdı. Dayanamazdı görmeye. Neden olduğu yıkımdan sonra ona bakmaya ne yüzü ne de cesareti vardı.
Arkasını dönüp hanın arka kapısına doğru yürürken gözyaşları yanaklarından süzülmeye başladı. Ayaklarını sürüyerek ilerlerken “Benim yüzümden” diye mırıldandı. Her şeyin tek sorumlusu kendisiydi. Kız kardeşinin hayatını mahveden Drew değil kendisiydi…
*****

Asaletin BedeliHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin