15. Bölüm

2.2K 139 0
                                    

Gecenin karanlığına derin bir soluk bırakırken gözlerini birkaç saniyeliğine kapattı. Üzerinde ki gömleğin kolları dirseklerine kadar sıvalıydı genç adamın. Saçları dağınıktı. Biraz daha dağıtmak istiyormuşçasına iki elini birden arasına daldırdı ve karıştırdı. Ardından yavaşça araladı gözlerini. Önünde uzanan uzun yeşil vadi,koyu bir sessizlik içindeydi.

Ellerini balkonun serin demirlerine dayarken omzunun üzerinden arkasına baktı. Kapı aralığından görünen büyük yatağa kaydı bakışları. İçinde uyuyan kadına bakarken dudakları istemsizce kıvrılmıştı.

Demirlerden ayrılıp ağır adımlarla odaya girdi ve balkonun kapısını kapattı. Kapının engellediği serin rüzgar perdelerle oynaşmayı kesmiş oda yeniden sessiz bir huzura bırakmıştı yerini. Komidinin üzerinde yanan tek mumum aydınlattığı yatağa yaklaşıp yanına çektiği koltuğa oturdu.

Kızıl saçları beyaz şilteli yastığın üzerine dalga dalga yayılmıştı genç kadının. Elini uzatarak yanağının üzerine gelen küçük bir bukleyi yavaşça geri çekti. Hala nemliydi saçları. Üzerinde ki ıslak kıyafetlerden kurtulmuştu ama teninin solgun rengi duruyordu hala.

Bir şeyler mırıldandığını duyunca dikkat kesilip biraz ona doğru eğildi Stephan. Genç kadın bilinçsizce bir şeyler mırıldanıyordu ama anlamsızdı dudaklarından dökülen kelimeler.

Dudaklarına yerleşen buruk bir tebessümle seyretti genç kadının güzelliğini. Beyaz teni biraz daha solgunlaşmıştı ama hala pürüzsüzdü. Nemli saçlarının kızılı bir ton daha koyulaşmıştı. Uzun kıvrık kirpikleri birbirine karışmışken saklamıştı yosun yeşili gözlerini.

Babasının ona yaptıklarını düşündükçe öfkeden delirecekmiş gibi oluyordu Stephan. Henüz parayı alan adamı bulamamıştı ama bulduğu delilerin hepsi Geofrey Fairley’in kızını para karşılığı o yaşlı adama sattığını gösteriyordu.

Eloise’in ‘bana elini bile sürmedi’ diyen sesi kulaklarında yankılanırken haksız bir huzur buldu kalbi. Ama hemen ardından tüm sosyeteye nam salmış şanslı adamların sohbetleri beynine üşüşmüş ve huzurunu çalıp götürmüştü.

Öfkeyle sıktı dişlerini. Bu güzel beden o adamların mezesi olmuştu. Kızıl saçlarını parmaklarıyla taramış, beyaz teninin yumuşaklığını ellerinde hissetmişlerdi. Ve uyurken bile hafif aralık duran,akşam güneşinin kızıllığını kıskandıracak dudaklarına dokunmuşlardı. Aynı kendisi gibi.

Onlara dokunan ilk erkek olduğunu anımsadı birden. Henüz çocuk denecek kadar genç bir kızken o kulübede dokunmuştu onlara. Aynı şimdi ki gibi ıslaktı saçları. Dışarıda amansız bir yağmur yağıyordu ve kendisi bu güzeli öpmüştü.

Koyulaşmış yeşil gözlerinin görüntüsü gözlerinin önüne gelirken derin bir soluk aldı. O zamanlar gösterişsiz, erkek çocuğuna benzeyen bir kızdı. Tahta gibi göğsü, erkekvari hareketleri vardı. Tuhaf renkli olarak adlandırdığı kızıl saçlarında ağaç yaprağı taşıyan bir kızdı. Güneşin altında durmaktan yanakları çillerle dolan, düzgünce selam vermeden yemek masasına oturabilecek kadar patavatsız bir kız çocuğu.

Cesur ve dik başlı bir kız… Kaçan atın peşinden yağmura aldırmadan korkusuca gidebilen bir kız. Yağmurun ıslattığı bedenini ateşin karşısında kurutmaya çalışan bir kız…

Yağmurdan nefret eden bir kız !

Bu düşünceyle kaşlarını çattı. Kendisi yüzünden artık nefret ediyordu yağmurdan. Gururunu hiçe sayıp dizlerinin üzerine çökerek kendisine yalvarırken onu dinlemeye bile tenezzül etmediğini hatırladı ve kendine karşı büyük bir öfke duydu.

Asaletin BedeliHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin