*Someday - New Heights (Bölümün ilk kısmı için)
**Faster - Sofi de la Torre (Bölümün ikinci kısmında açmanız gereken yeri belirttim)
Daha önce kalbimin üç kez kırıldığını söylemiştim.
Babam, Mert ve Eray.
Üç erkek, üç kalp kırığı. Son derece basit aslına bakarsanız. Erkekler kalbinizi kırar. Siz izin verseniz de vermeseniz de...
Yeri gelmişken size, kalbimin ikinci kez kırılmasının hikayesini anlatayım.
Her zaman gittiğimiz hamburgercide oldu.
Mert önemli bir şey konuşmak istediği için çağırmıştı. Ne söyleyeceğini tahmin etmişim -daha doğrusu ettiğimi sanmıştım. Karşıma geçip oturduğunda heyecandan ya da gerginlikten ellerim titriyordu. Harfleri bir araya getirmekte zorlanıyordum.
"Ee, b-bana bir şey söylemek istediğini... Yani bir şey söylemek istiyordun."
"Sen de bir şey söylemek istediğini söylemiştin."
"Önce sen."
"Sen söyle."
Bir ara aramızda garip bir sessizlik oldu. Neredeyse vazgeçiyordum. Sonra birden başını kaldırıp bana baktı. O bakış olmasa veya şunu söylemese belki de hiç söylemeyecektim ona.
"Uzatma Brownie, bana söyleyeceğin şey neydi bakalım?"
"Mert ben seni seviyorum."
Durun, doğrudan hikayenin sonuna atladım. Oysa her hikayenin bir başlangıcı vardır. Baştan alalım.
Sizi hayal kırıklığına uğratmak istemem ama hayır, tanışmamızın öyle özel bir hikayesi yok. Onu ilk gördüğüm an kalbim deli gibi çarpmamıştı. Yer ayağımın altından çekilmemişti. Ve hayır, adımı falan unutmamıştım. Kalbimi kıracağından da bihaberdim elbette.
Hayatınıza nasıl girdiğini tam olarak bilmediğiniz, her zaman orada olduğunu ve olacağını düşündüğünüz insanlar vardır ya hani. İşte Mert benim için öyleydi.
Dokuzuncu sınıfın ilk gününde yanıma oturduğu ve kocaman parlak gülümsemesiyle bana bakıp 'merhaba' dediği andan itibaren arkadaş olmuştuk. En iyi arkadaşım haline nasıl geldiğini ya da sınıftakilerin bizi ayrılmaz ikili olarak çağırmaya ne zaman başladıklarını tam olarak hatırlayamıyordum. Mert ve ben, nasıl desem, hep arkadaştık sanki. Öncesi ya da sonrası yoktu.
Herkes birbirimizi tamamladığımızı söylerdi. Sanırım bu, her konuda birbirimizin tam zıddı oluşumuzdan kaynaklanıyordu.
Mert son derece canlı bir ruha sahipti. Benim ruhum ise biraz daha karanlıktı. O sevimli ve hoştu. Ben huysuzdum. O insanlarla rahatlıkla iletişim kurabilirken ben genellikle sessiz ve kendi halimdeydim. O iflah olmaz bir iyimserdi, ben ise kararlı bir pesimist. Yine de birbirimizi çok iyi anlardık ve her konuda birbirimize destek olurduk. Yani en azından ben lise sonda, balodan birkaç gün önce her şeyi mahvedene kadar öyleydi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Güzel Ruh
HumorBerra'ya göre güzellik hiç de öyle göreceli bir kavram falan değildi. Herkesin güzel bulduğu insanlar vardı. Örneğin; kuzeni Balım. Aynı zamanda herkesin çirkin olduğu konusunda hemfikir olduğu insanlar da vardı. Örneğin; kendisi. Hayatı boyunca ze...