Berra'ya göre güzellik hiç de öyle göreceli bir kavram falan değildi. Herkesin güzel bulduğu insanlar vardı. Örneğin; kuzeni Balım. Aynı zamanda herkesin çirkin olduğu konusunda hemfikir olduğu insanlar da vardı. Örneğin; kendisi.
Hayatı boyunca ze...
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
*Inside Your Head - Eberg
Kafamın içindeki onay kutucuklarını işaretledim:
-Elbise: Dün alışveriş merkezinden aldığımız, üst kısmında minik çiçekler olan lacivert –pardon, safir- elbise giyildi.
-Koldaki sargı: Çıkarıldı ve denizanası otoportresi bolca pudra yardımıyla kapatıldı.
-Saçlar: Yer çekimine meydan okumak yerine omuzlarımdan aşağı uysalca dökülmeleri konusunda düzleştirici yardımıyla ikna edildi.
-Makyaj: Hafif bir makyaj yapıldı, sıcak yaz havası dikkate alınarak gecenin sonunda erimiş bir balmumu heykele dönmemek için fondötenden uzak duruldu. Hafif derken ciddi manada hafif, açık renk kirpiklerimi belirginleştirmek için rimel ve renksiz dudaklarımı belirginleştirmek için de biraz parlatıcı. Hepsi buydu.
-Yedek: Akşamın ilerleyen saatlerinde deniz havası insanı fena çarptığı için yanıma alacağım kot ceket hazırlandı, çantayla birlikte yatağın üstüne konuldu.
-Son kontroller: Hazırlıkların üzerinden geçildi ve onay kutucukları işaretlendi. Yedinci kez.
Evet, yedinci kez. Çünkü yaklaşık otuz altı dakikadır yatağımda oturmuş Balım'ın hazırlıklarını tamamlamasını bekliyordum. Yere çok az bir farkla değmeyen ayaklarımı sallarken bezgin bakışlarla onun gözlerine, yanaklarına ve dudaklarına adını bildiğimden şüpheli olduğum bir şeyler sürmesini izliyordum.
"Çınar'ın gelmesine yaklaşık yarım saat kaldı, umarım o zamana kadar hazır olursun."
"Olacağım merak etme, az kaldı zaten."
"On dokuz dakika önce de öyle demiştin." Bir süre düşündükten sonra ekledim: "Ondan yarım saat önce de hatta..."
"Birileri bu akşam biraz huysuz mu, bana mı öyle geliyor?" dedi Balım dikkatini yaptığı işten ayırmadan. Yaptığı iş deyince eyleme biraz ciddiyet katmış oldum. Halbuki uranyum karıştırmıyor, kirpiklerine üçüncü kat rimel sürüyordu kendisi.
"Huysuz değil, çok sıkılmış. Çok ama çok sıkılmış. Ölümüne sıkılmış."
Özenle vurguladığım kelimeye en ufak ilgi göstermeksizin makyaj çantasından minyatür, silindir bir kutu çıkardı.
"O da ne?" diye sordum gözlerimi kısıp daha iyi görmeye çalışarak.
"Göz kremi." dedi küçücük şeyin mini minnacık kapağını açarken. Serçe parmağının ucuna eser miktarda krem bulaştırdı ve gözaltlarına sürdü.
"Hobbitlere özel üretmişler herhalde."
"Bu tür kremlerin normal boyutu bu Berra." diye açıkladı kısaca.