*Back to You - Louis Tomlinson ft. Bebe Rexha, Digital Farm Animals
Bir aile her akşam yemeğinde patates yermiş. Patates kızartması, patates haşlama, fırında patates, patatesli omlet, patatesli börek gibi değişik değişik ama mutlaka patates içeren yemekler... Derken bir gün kapı çalmış. Kim gelmiş dersiniz?
Gına.
Üç metrekarelik bir soyunma kabinin içinde yaklaşık beş yüz elli kadar denenmiş kıyafetle birlikte saçlarım terden enseme yapışmış şekilde dikilirken ve Balım kapıyı durmamacasına tıklatırken benim durumum da tam olarak buydu işte.
Tak tak.
Kim geldi dersiniz?
"Berra kapıyı aç da senin için bulduklarıma bir bak. Hepsi birbirinden güzel."
Evet, gına diyenler kazandı.
Tak tak tak.
"Berra açsana kapıyı."
Deminden beri tuttuğum nefesi sıkıntıyla dışarı bırakıp kapıyı açtım. Kuzenim rengarenk bir giysi topunun üzerinden başını uzatıp bana baktı. Üzerimdeki elbiseye bakarken yüzünde kocaman bir gülümseme vardı.
"Tam da tahmin ettiğim gibi, narçiçeği çok yakışmış sana. Ama bu elbise senin için bile fazla sade kalıyor. Dekolte yok, yırtmaç yok. Birazcık bacak gösterebilirsin en azından."
Demek şimdi de, yazın bütün gün tekrarları yayınlanan 'Ne giysem moda!' veya 'Kombi misin, Kombin mi?' gibi saçma adları olan moda yarışmalarının jürilerinden –ki bunlar kendilerine moda polisleri diyorlardı- biri gibi konuşmaya başlamıştı. Harika, giderek daha da iyi oluyordu bu.
"Buraya kadar, bir daha asla o aptal moda programlarını izlemeyeceğiz."
"Bir de mürdüm eriği tonunu denemeni istiyorum. İyice bronzlaştığım için bana şu anda hiç yakışmıyor ama senin fildişi ten rengine gider."
Boş boş baktım ona. İltifat mı ediyor, hakaret mi belli değil.
"Ne bu şimdi, iyi-kötü-çirkef moda polisi mi oynuyoruz? Kötü olan mısın şu an?"
"Şu camgöbeği eteği özellikle dene." diye devam etti sözlerime zerre aldırmaksızın. "Gözlerinin rengini ortaya çıkaracak."
Öyle ustaca duymazdan geliyordu ki bir an ben bile kelimelerin hiç ağzımdan çıkmadığından şüphelendim. Son üç saattir havada uçuşan boya katalogundan fırlamış isimler ise bambaşka bir konuydu.
Nar çiçeği, mürdüm eriği, fildişi, cam göbeği, şampanya köpüğü, leylak yaprağı... Hepsi de buram buram romantizm kokuyordu yani. Demiyorlar ki yumurta beyazı, zeytin karası, limon sarısı... Öyle olsa anlayacağım belki.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Güzel Ruh
HumorBerra'ya göre güzellik hiç de öyle göreceli bir kavram falan değildi. Herkesin güzel bulduğu insanlar vardı. Örneğin; kuzeni Balım. Aynı zamanda herkesin çirkin olduğu konusunda hemfikir olduğu insanlar da vardı. Örneğin; kendisi. Hayatı boyunca ze...