İthafı yine yorumlardan seçeceğim, bu bölümde olmayan şeyler için üzülmeyin, diğer bölüm kısa sürede gelecek zaten :)
"Gerçekten sevdiğim pek az insan var; hele saygı duyduğum daha az insan var. Dünyayı tanıdıkça hoşnutsuzluğum daha da artıyor; her geçen gün insan karakterinin tutarsızlığına ve akıllı, duygulu görünenlere bile güvenilmeyeceğine olan inancım güçleniyor."
Doğrusunu söylemek gerekirse, en sevdiğim kurgu karakterlerden biri olmasına rağmen Elizabeth Bennet'in bu sözlerini ilk okuduğumda hafiften kibirli bulmuştum. Oysa ki bu yaşımda, bu düşünce yapımla tekrar okuduğumda sözcükler ne kadar da farklı bir kapıya çıkıyordu.
Sevdiğim kitapları tekrar tekrar okumaktan en çok da bu yüzden hoşlanıyordum zaten; her okuyuşumda farklı anlamlar bulmak, bazı şeyler üzerine yeniden düşünmek iyi geliyordu.
Ms. Bennet'a katılmamak elde değildi; benim de her geçen gün insan karakterinin tutarsızlığına ve akıllı, duygulu görünenlere bile güvenilmeyeceğine olan inancım güçleniyordu. Özellikle de bazı yargılarımda ne kadar yanıldığımın ortaya çıktığı bugünlerde...
Düşüncelerim arasında kaybolduğumda kaldığım satırı da karıştırdığımı fark edince kitabı komodinin üzerine bıraktım ve sıkıntıyla iç geçirerek karnıma çektiğim yastığıma sarıldım.
Kendimi savunmasız hissettiğim böyle bir dönemde sevdiğim bir kitaba sığınmak beni rahatlatır diye düşünmüştüm. Bir nebze işe de yaramıştı bu; ancak seçtiğim kitap, şu anda hayatımla fazlaca ilişkilendirebildiğim bir kitap olunca... Eh, içime su serptiğini söyleyemezdim kısaca. Yine de inzivada geçen bir günün ardından biraz daha sakinleşmiştim.
Hala Mert'le yaptığımız konuşmayı ve ondan da çok Eray'a olan hislerimi sindirmekte zorlanıyordum ama en azından ilk baştaki o post-apokaliptik panik havası yerini düşünceli bir sükunete bırakmıştı - ki Balım bu halimi "içi geçmiş kız kurusu" olarak nitelendiriyordu.
Mert'le geçmişimiz hakkında ortaya çıkanlardan sonra muhakeme gücüme olan güvenim azaldığından süngüm büyük ölçüde düşmüştü. Kendimi birle on arasında bir skalada değerlendirirsem on bir ölçüsünde aptal hissediyordum.
Eray'ı kibirli olmakla itham edip durmuş, arkamdan söyledikleri yüzünden ona düşman kesilmiştim ancak şimdi fark ediyordum ki; ben ondan da beterdim. İlk izlenimlere sonuna kadar inandığımı her fırsatta söyler, herkes ve her şey hakkında bilmiş bilmiş yorumlar yapar ve millete lakaplar takarken her şeyden ne kadar bihaber olduğumu görmek beni kahrediyordu.
İyimser Berra'dan birkaç rahatlatıcı cümle duymak istiyordum ancak o bile bu karanlık ahval ve şeraitte iyi bir yön görmeyi başaramamıştı -ki bu çok nadiren olurdu.
Hemen karşımdaki yatakta uzanmış telefonuna bakan Balım'ın sesiyle düşüncelerimden sıyrıldım.
"Miray dışında kimse bir şey paylaşmamış. O da zaten Kadınlığın Sırrına Vakıf Olmak diye bir kitabı atmış hikayesine." Telefonu evirip çevirdikten sonra ekledi: "Şuradan bakınca bir erkek bacağı görünüyor sanki ama kim çözemedim."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Güzel Ruh
HumorBerra'ya göre güzellik hiç de öyle göreceli bir kavram falan değildi. Herkesin güzel bulduğu insanlar vardı. Örneğin; kuzeni Balım. Aynı zamanda herkesin çirkin olduğu konusunda hemfikir olduğu insanlar da vardı. Örneğin; kendisi. Hayatı boyunca ze...