10.

5.4K 222 15
                                    

İçmeden sarhoş olmuştum onun bedeni sayesinde. Ona sarılmak Çınar'a ihanet etmek gibi geldi bana. Ama sarılmak sevişmekten daha affedilir bir şey.

Onunla tekrar beraber olamayacağımı biliyorum artık. Tekrar ikimiz diye birşey o bana dönse bile olmaz. Onu her ne kadar kalbimden atamasam da buna alışacağım. Çünkü o onun aşkıyla beslenen ruhumu ihanetiyle öldürmüştü. Bu düşüncelerimden ayrılıp gözlerimi yavaşça araladım ve sarıldığım bedenin yüzüne baktım. Gözlerinde bilmediğim duygular var. Benim hiç tatmadığım..

"Hadi küçük. Annen çok endişelendi senin için. " Kollarımı gevşetip ayrıldım bedeninden.

"Tamam. Hadi gidelim. "

Yürürken rüzgar bedenimi üşütüyordu ama aldırmadan devam ettim. Doruk montunu vermek istese de kabul etmedim. Zaten mesafe kısaydı. Adım atarken basıp ezdiğimiz kuru yaprakların sesi kulaklarıma hoş geliyor. Doruk'a dönüp baktığımda kapişonunu kafasına takmış, elleri cebinde yürümeye devam ediyordu. Ona yetişebilmek için hızlı yürümeye çalışmak beni daha da yoruyordu.

Sonunda eve gelebilmiştik. "Şuan istediğim tek şey yatağıma sinip uyumak." Doruk kapişonunu kafasından çıkarıp cevap verdi. "Bence de çünkü yarın okula gideceksin. "

Şaşırıp kaşlarımı kaldırdım. "Gideceğimi kim söyledi?"

"Devamsızlıktan kalmaya çok mu meraklısın?"

Dediği şeyde haklıydı. Zaten devamsızlığım vardı bir de şimdi devamsızlık yaparsam kalma ihtimalim fazlaydı. "Neyse tamam. Eve gelmez misin? "

Dudakları hafifçe yukarı doğru kıvrıldı. "Çok mu istersin?" Sorduğu soru karşısında kaşlarım çatıldı. "Hayır. Görüşürüz. " Arkamı dönmüştüm ki kolumu kavrayıp kendine çekti.

"Bir şey ikram etmek yok mu?" Nasum bir ifade takınmaya çalıştı ama bana sökmedi. "Hayır. " deyip sırıtmaya başladığım anda kaşları çatıldı. Hızla kolumu ondan kurtarıp evin kapısına koştum. Tekrar arkama baktığımda sinirli bakışlarını bana gönderiyordu ama aldırmadan eve girdim.

Annem içeri girdiğimi duyunca oturduğu koltuktan kalkıp yanıma geldi. "Nasılsın oğlum? Nereye gittin?"

Başımı öne eğip "Sadece hava almak istedim. O yüzden de dışarı koştum. Şimdi daha iyiyim. " dedim.

"Yemek yer misin? Hemen hazırlarım. "

"Hayır anne. Sadece duş alıp yatağıma uzanmak istiyorum. " Aslında açlıktan ölmek üzereydim ama hiç bir şey yiyesim yoktu.

"Tamam ama acıkırsan yemek var istediğin zaman ye. " Yanağından öpüp "Tamam anneciğim." dedim ve odama çıktım.

Üzerimdekilerden kurtulur kurtulmaz sıcak bir duşun altına girdim. Sıcak su bedenimi yaksa da aldırış etmedim. Gözlerimi kapatıp bir süreliğine de olsa bütün düşüncelerimden kurtuldum.

Yaklaşık 1 saat suyun altında kaldım ve parmak uçlarım buruşmuştu. Çıkmak istemesem de suyu kapattım ve havluya sarılıp çıktım banyodan. Kurulandıktan sonra üzerime tşört ve pijama giyip yatağa oturdum. Telefonu elime aldığımda Defne'den bir sürü arama ve mesaj vardı. Yüzümü buruşturup telefonu tekrar aldığım yere koydum ve kendimi yatağa bıraktım. Hava kararmaya başlamıştı ama tam akşam olmamıştı.

'Çınar artık İngiltere'ye gitti. ' Buna alışmak ne kadar zor olsa da inanıyorum. Belki de Sinem'le beraber gitmişlerdir. İlk günki kadar üzülmüyorum artık. Onun bana yaptığı artık ilk günki gibi öldürmüyor ruhumu. Uçurumdan atlamıştı ruhum ama sudan hayat bulmuştu. Peki su kimdi? Ölmeme izin vermeyen, beni kurtaran kimdi? Bunun cevabı aklımda var olsa da inkar etmeyi seçiyordum. Çünkü buna inanmak istemiyorum.

KARANLIK (GAY)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin