Ep 3

341 93 4
                                    

Multi Media Alaz Toralı

Adımlarımı hızlandırarak kapıya ulaştım. Her ne kadar annemi uyandırmamak için sessizce içeri girsem de, daha ayakkabılarımı bile çıkaramadan yanımda bitmişti.

Yarı uykulu bir şekilde karşımda dikilen anneme kısa bir bakış attım.

Aramız pek iyi değildi. Bu yüzden çocukken bana kızdığında hatalı olduğumu sanarak devamlı özür dilerdim.

Ancak büyüdükçe kendimde hata bulmamın saçma olduğunu fark ettim. O beni hiç kabullenememiş ve sevmemişti.

Gözlerinde bana karşı bir soğukluk vardı.
Ona ne zaman anne diye seslensem bana yabancıymışım gibi bakıyordu.

"Neredeydin sen?"
"Hayret sen beni umursar mıydın?"

diyerek botlarımı çıkardım ve yavaşça merdivenlere ilerledim. Annemin beyaz geceleği karanlıkta parlıyordu.

Bana iğrenerek bakan gözleri de en az onlar kadar kendini belli ediyordu.

Yanına vardığımda birleştirdiği kollarını sinirle yanlarına bırakarak bana baktı.

"Senden çok ailemizin saygınlığını umursuyorum Miru. Sen bir Saygınersin. Saygıner ailesine yaraşır şekilde davran."

"Ah ailedeki diğer asiller gibi olamadığım için üzgünüm annecim."

Alayla söylediğim bu cümleye aldırış dahi etmeden, sanki daha önce kafasında tasarlamış gibi konuşmaya devam etti.

"Madem ailemizdeki asiller gibi olamıyorsun, o halde reşit olduğun zaman buradan defolup gideceksin."

Söylediğiyle gözlerimi irice açarak karanlıkta annemin ifadesine baktım. Dalga geçmiyordu.

Ciddiydi..

Beni merdivenlerin başında bıraktı ve arkasını dönerek çıkmaya başladı.

Bir kaç basamak çıktıktan sonra arkasından öylece dikilen bana bakma gereği bile duymadan içinde kalan o cümlesini de söyledi.

"Bana anne diye hitap etme."
Ardından bir kaç basamak daha çıkarak gözden kayboldu.

Bense ağlamamak için kendimi tutuyordum. Bir anne çocuğuna nasıl böyle davranabilirdi?

Ailemizin saygınlığını umursuyormuş.. Ölecek olabilirdim.

Kaçırılmış olabilirdim. Yanlış şeyler yapacak olabilirdim. Ancak onun düşündüğü sadece ailemizin saygınlığıydı.

Benim başıma ne geldiği onun umrunda bile değildi. Gözlerimden akan yaşları silerek basamaklara oturdum.

Bu koskaca evde yanlız büyümüştüm. Bakıcılar, hizmetçiler, şoförler, bahçivanlar..

Annem benimle ilgilenmemek için onları görevlendirmiş, bana göz kulak olmaları için onları uyarmıştı.

Bazen gerçekten de neden hala yaşadığımı merak ediyordum.

Gözlerimi silerek hıçkırıklarımı bastırdım. Ayağa kalktığımda telefonum çalmaya başladı.

Arayanın İzel olacağı aklıma gelince kafama vurdum.
"Tabi ya!"

İzel ve Çağrı'ya haber verme fırsatım bile olmamıştı. Aramayı hızla kabul ederek telefonu kulağıma götürdüm.

"İzel?"
"Bilemedin canım."

Çağrı'nın sesini duyduğumda odama varmıştım. Kapımı kapattım ve yatağıma Çağrı'nın cırtlak sesini duyarak oturdum.

"Bize haber verseydin keşke."
"Zamanım olmamıştı."

ALTACARILWhere stories live. Discover now