Ep 8

230 86 1
                                    

"Biri şu üzerimdeki buzağı yavrusunu alabilir mi acaba? Eğer biraz daha üzerimde kalırsa iç organlarım dışarı fırlayacak da!"

Çağrı'nın haykırışına İzel ile birlikte kaldırmaya çalıştığımız Ilgaz'dan ötürü geri dönemedik.

O ise bizden ümidini kesmeden üzerine yığılıp kalmış Arda'yı itelemeye çalışıyordu.

Bizim saçını çekmemize, kulağına ses tellerimiz kopana kadar bağırmamıza, hatta suratına tokat atmamıza rağmen sızdığı yerden hareket ettiremediğimiz Ilgaz'ı son çare olarak çimdiklemeye başladık.

Gözleri hafif aralansa da ağzında bir şeyler geveledi ve bizi elleriyle savuşturdu.

Ben ne günah işlemiştim de güzel Allah'ım beni bunlarla sınıyordu..

Hafifçe doğrularak ağrıyan belimi tuttum. Melek'in bize haber verdiğinden bu yana neredeyse iki saat geçmişti ancak hala onları zaptedmeye çalışıyorduk.

"Sanırım göğüs kafesim kırıldı."
Gözlerim Arda'nın altında kağıt şekline gelmiş Çağrı'ya takıldı.

Koşar adımlarla yanına vardım ve Arda'yı koltuk altlarından tutarak yana devirdim.

Sonra yerde sevimlice uyuyan patatese gülerek baktım.
"Küçük sevimli tatlı bir patates ha.."

Kendi kendime gevelediğim cümleye, Çağrı ortaokulda yapılan münazara yarışmasını kaybetmek üzere olan takımın sözcüsü gibi bağırarak ittirdi beni.

"Ne küçüğü be! İç organlarım yer değiştirdiler resmen, ne küçüğü!"

O sinirle sokak demirlerine dayandı, bende Arda'yı tutarak diğerlerine baktım.

Alacakaranlık serisinin son filminde vampirlerin savaştıkları gibi birbirleriyle savaşan arkadaşlarımı gördüm.

Alaz, iki eliyle ağaca sarılarak onunla sohbet eden ve arada da ağacı öpen Taner'i ağaçtan ayırmaya çalışıyor, İzel ve Melek de apartman camına tırmanmış camı tıklatan Caner'i çekiştiriyorlardı.

Nefesimi tüm cemaatin duyabileceği bir şekilde sinirle üfledikten sonra yerde yatan Arda'nın kafasını dizime koydum.

Uzaktan Taner ile uğraşmayı bırakıp gülerek bana bakan Alaz'ı fark ettiğimde somurtarak oraya doğru bağırdım.

"Mal mal bakacağına arkadaşını al şuradan bir zahmet."

Onlara yardımda bulunduğumuz için bu defa sivri dilini kullanmadı ve demirlere yaslanmış Çağrı'ya bağırarak bana doğru yöneldi.

"Yardım et de şu tosunu taşıyalım Çağrı."

Biricik beyinsiz arkadaşım Çağrı iç organlarının aldığı hasarı unuttu ve okulun iri çocuğuna kafa tuttuğu için hayran kaldığı Alaz'ın dediğine uydu.

İkisi de yanıma vardıklarında biri ayaklarından biri de kollarından tutarak Arda'yı kaldırmaya çalıştı.

"Amma ağırsın Arda. Ne vardı bu kadar yiyecek Allah aşkına. Hele bir uyan diyet yaptırmazsam ben sana ne olayım."

Arda gülerek gözlerini araladığında homurdanarak söylenen grup arkadaşına baktı.

"Ben ve diyet?"
dedikten sonra büyük bir kahkaha attı kafası tekrar düşerken.

"Lan madem uyanıksın ne diye yoruyorsun bizi!"

Arda düşen kafasını yavaşça kaldırarak bana baktı. Sarhoşken liderlerini bile takmamaları bana komik gelmişti.

ALTACARILWhere stories live. Discover now