Ep 28

129 74 0
                                    

Multi Media Alaz Toralı

Amerika'ya indiğimizde ilk işim havaalanında bir şeyler atıştırmak olmuştu.

Uyanır uyanmaz uçağa bindirdikleri için kahvaltı yapmaya fırsatım olmamıştı. Ben karnımı keyifle doyurdum.

Her ne kadar Alaz'a bir şeyler yemesi için ısrar etsem de aç olmadığını söyledi. Havaalanında yaptığım kahvaltı pahalıya mâl olunca Alaz biraz sinirlendi doğal olarak.

Didişe didişe oradan ayrıldık ve dışarıda bekleyen taksilerden birine valizlerimizi yerleştirdik.

Alaz taksiciye gideceğimiz yerin adresi verdikten sonra bana dönerek konuştu.

Siniri çabucak geçmişti anlaşılan.
" Nereye gideceğimizi merak ediyor musun ? "
Gülerek ona bakmaya devam ettim. Benden bir cevap gelmeden söyleyeceğe benzemiyordu.

Bu yüzden merakla devam ettim.
" Nereye gidiyoruz ? "

Alaz elimi tutarak dizinin üzerine koydu ve o da dişlerini göstererek sırıttı. Bu tatil harika geçecekti.
" Burada bir yazlığımız var. Seni oraya götürüyorum"

Taksicinin, hatta etrafta dolaşırken yanımızdan geçen insanların bile bizi anlayamayacak olması bizim daha özgür hissetmemize neden olacaktı.

" Nasıl hissediyorsun ? "
Alaz'ın gözlerine baktım. Şuan benden daha mutlu bir kız olabilir miydi acaba şu dünyada ?

" İnan bana harika hissediyorum "
O da benim gözlerimin içine bakarak sakince konuştu.
" O zaman ne mutlu bana "

İkimiz de aynı anda kıkırdayarak sarıldık. Dediklerimizden en ufak bir şey anlamamış ve kıkırdamamızdan feci halde kuşkulanmış olan taksici dikiz aynasından tip tip bize bakıyordu.

Eğer taksici bir Türk olsaydı mutlaka çaktırmadan dinleyip , aslında dinlemiyormuş havası verirdi. Ey kurban olduğum memleketim..

Yol boyu birbirimizden ayrılmamıştık ve ben Alaz'ın kalbinin ritmini dinlenmiştim. Aşk insanı değiştirir derlerdi de inanmazdım.

Sonunda o da geldi başıma. Herneyse lüks bir villanın önünde durduk. Kollarımı yavaşça Alaz'ın bedeninden çektim ve aşağı inerek valizlerimizi bagajdan aldık.

Eve geçer geçmez ikimiz de kendimizi kanepeye bıraktık. Yorulmamıştık ancak bunu yapmayı seviyordum.

Anlaşılan o da seviyormuş. Alaz eliyle yanağını kaşıyarak eve bir göz attı. Daha önce buraya hiç uğramamış olamazdı değil mi ?

" Evde hizmetçi yok. Sadece sen ve ben varız ama istersen hemen ayarlayabilirim "
Elimi hızla havada sallayarak konuştum.
" Bir süre herkesten uzak kalabilir miyiz "

Kafasını salladı.
" Sen nasıl istersen "
Daha sonra ayağa kalkarak kapının dibine fırlattığımız valizleri işaret etti.

" Ben valizleri odaya çıkartayım. Sende bu arada açsan mutfaktan bir şeyler hazırla kendine. Sonra Hollywood'a gideriz "

Bende ayağa kalktım ve o valizlerle merdivenlerden çıkarken küçük adımlarla mutfağa geçtim.

İlk defa geldiğim bir evde ne kadar rahat davranabilirsem o kadar rahat olmaya çalışıyordum.

Direk buzdolabına yöneldim. İlk gözüme çarpan hazır sandviçlerden birini aldım. Belki yer diye Alaz'a da bir tane çıkarttım.

Çünkü sabah da yetmemişti. Mutlaka acıkmış olmalıydı. Ben mutfaktan çıkarken Alaz da merdivenlerden iniyordu.

ALTACARILWhere stories live. Discover now