1

26.4K 923 17
                                    

-Kahpe Felek-

Bulutlar gökyüzünden arınıktı, gök masmavi bir huzur kaynağıydı başını yukarıya kaldırıp kendisine bakanlar için. Güneş som altından bir sini gibi durduğu semadan vuruyordu Şanlıurfa'nın üzerine ısıtıyordu Allah ne verdiyse. Şanlıurfa'nın üzerinde bir ağırlık vardı şu aralar, ilk bakıştan daha sıkıntıda olduğu anlaşılıyordu. Belki de gün geçtikçe artan kalabalıktan, gelip duran turist kafilelerini taşıyan otobüslerden sıkılmıştı da söyleyemiyordu kimselere.

Halinden vaktinden bir muziplik peşinde olduğunu anlayabiliyordunuz ancak, her zamanki gibi değildi, bir başkalık vardı üzerinde. Gökyüzündeki uçan kuşlarının cıvıltısından, şakıyıp duran seslerinin şakraklığından, bir süredir yağmayan yağmurların verdiği basık sıcaklığından anlardınız yakından takip ediyorsanız şayet.

Fakat bilinmeyen tek şey muzipliğini kime yahut kimlere yapacağı idi. Kimleri seçmişti kurban olarak kendine, kimlerin üzerinden oyunlar oynayacak, kimleri kumara davet edecekti acaba? Bir bilinmezliğin derin kuyusuna kimler düşecekti kim bilebilir?

Ancak aynı günlerde konaklardan birinde Şanlıurfa'nın sıkıntısını yaşayan ve yaşayacak bir aile vardı Erdek Konağı'nda, Mirza Erdek isminde ki bir adamın annesine yenilişinin, yenildiği günlerle birlikte başlayan ve bitmek bilmeyen stresinin sıkıntısını yüreğinin derinliklerine değin yaşıyor, hissediyordu Mirza. Günlerce hatta yetmeyip gecenin en olmadık saatlerinde başına ekşiyen bir kadın varken bir adamın başında ve bir de o kadın bir anaysa ne kadar sağlıklı ve doğru bir karar alabilirdi ki genç bir adam?

Saatlerdir, hatta günlerdir annesiyle aynı konu hakkında konuşuyor onu caydırma politikasını güdüyor bu uğurda çok çalışıyordu, aslında annesini bir şekilde ikna ederdi de başındaki asıl beladan nasıl kurtulacaktı işte o konuda hiç mi hiç bilmiyordu çünkü meclisin ileri gelenleri ondan habersizce toplanmışlardı sağ olsunlar ve toplanıp aşiretin geleceği açısından bir karar almışlardı.

Ağalarının onlara göre artık evlenme çağının geldiğine karar kılmışlardı. Abisi Amraz da destek verince yıkıldı Mirza ama ağalığını kullanıp işten vazgeçmeye çalışmak için çok geç kalınmıştı, çünkü kızı onun adına istemişlerdi bile. Tabii bu konuda yaşlıları fişfikleyen elbette annesiydi. Çünkü ona göre evlatlarının birincil ve asli görevi iyi bir evlilik yapmaktı.

İşte bunun için Mirza'nın birini beğenmesini ya da gönlüne düşürmesini beklemeden beğendiği, ev işinden, saygıdan anlayan bir kızı istemişti ondan habersiz, haberini vereceği gün olarak da bu sabahı seçmişti, sabahın kör vaktinde onu uyandırarak başına dikilip, "Urfa'nın en güzel ikinci kızıyla evleniyorsun" dedi bu sözleriyle o kadar belliydi ki onu ikna etme çabasını güttüğü.

"İkinci mi?" dedi şaşırarak, öyle ya daha iyisini beklerdi annesinden.

"Tabii ki de benim büyük kızım birincidir"

Mirza istemese de gülümsedi bu laf üzerine 'şimdi anlaşıldı' diyerek içinden geçirdi ve düğün gününe kadar görmeyi reddetti Heja'yı, yani evleneceği kişiyi. Aslında görmek istese uzaktan uzağa bakıp görebilecek pek çok fırsatı oldu olmasına da ama hiç istemedi, gönlünden bir an için bile geçirmedi, hiç merak da etmedi, umursamıyordu işte daha ötesi var mıydı?

Konağın balkonunda oturup kendi kendine kaç kez 'ben evleniyorum' ve 'kadınımın adı da Heja' diye tekrarlayıp durdu kendi bile bilmiyordu, evleneceğine hala inanamıyordu. İnanası gelmiyordu bir türlü.

Gelin ata bindirilip alındığında yüzünü görmeye çalıştı ama duvağından seçemedi ta ki düğün bitip gerdek gecesi gelene kadar. O gece her şey ters gitti, Mirza Heja'ya arkasını döndü dokunmak istemedi. Heja, bunu kendine yapılmış bir hakaret saydı, aynı sözde kocası gibi, varlığına katlanamıyormuş gibi ona arkasını döndü buzdan yontulmuş bir heykel gibi soğuk bir şekilde yattı. O geceden beri Mirza bir kadınla değil de bir buz kütlesiyle evli olduğu duygusuna kapılıyordu zaman zaman.

ZÜMRÜT-TAMAMLANDIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin