"Telefon et ağabeyinlere, ben çıktıktan hemen sonra anladın mı? Seni ve ailemin diğer üyelerini alsınlar. Sen güvende olursan gözüm arkada kalmayacak Zümrüt. Sen iyi olduktan sonra gerisi mühim değil, bir canım var gerekirse sizin sağlığınız için onu hiç düşünmeden feda ederim. Eğer bu kan davası son bulacaksa, benim kanımla açlıkları sonlanacaksa ben gidiyorum Zümrüt, arkamdan karıma, çocuğuma dokunmamaları için gidiyorum, söz alacağım onlardan. Namuslarına ne kadar düşkünler biliyorsun, görüyorsun. Tutacaklardır. Emin ol size dokunmayacaklardır. O yüzden sakın korkma"
"Anlamıyorsun" diye feryat etti en sonunda, korkum kendim için değil, senin için. Gitme yalvarırım" dedi önünde diz çökerek.
"Kalk ayağa Zümrüt" dedi sert, otoriter bir sesle, onun bu sesini duyan Zümrüt mecburen ayağa kalktı.
"Kararlısın gideceksin ne yapsam faydası yok değil mi?"
"Yok, ne yapsan faydası yok gideceğim kararlıyım, gitmek zorundayım" dedi ona tek koluyla sımsıkı sarılıp kokusunu içine çekerek ve birden bıraktı onu gözlerine baktı, konuşmaya başladı.
"Söz ver şimdi bana. Bana bir şey olursa eğer onların üzerine gitmeyeceksin, Agah'ımıza bakacaksın onu yetiştireceksin üzülüp ağlamayacaksın anlaştık mı?"
Zümrüt bir hıçkırık kopardı başını salladı ama bu yeterli gelmedi Şiraz'a.
"Duyamadım"
"Söz Şiraz, şerefim üzerine yemin ederim şimdi de sen bana söz ver"
"Ne istersen"
"Geleceksin geriye, ölüme bile bile gitmeyeceksin onların seni öldürmelerine izin vermeyeceksin. Eğer savaşmazsan arkandan gelirim, yemin falan dinlemem Şiraz. Sana çocuğumuzla gelirim"
"Söz kadınım ama gelmeyeceksin söz verdin, dönemezsin, ben savaşsam da savaşmasam da sen söz verdin unutma"
"Elimi kolumu bağlıyorsun"
"Evet, bağlıyorum, sen burada kalacaksın, mutlu olacaksın"
"Sen bana veda ediyorsun Şiraz"
"Evet, ediyorum Zümrüt, sana merhaba hiç diyemedim, ama elveda diyorum" dedi ve bir kez daha alnından öptü onu dudakları ateş gibiydi çenesi seğiriyordu. Gözyaşlarını içine akıtıyordu. Zümrüt gibi ağlamayı öyle isterdi ki.
"Hoşça kal" deyip arkasını döndü ve hızla uzaklaştı oradan, konağın içinden
Dış avluya atarken adımlarını arkasını döndü baktı doğduğu, büyüdüğü, evlendiği konağa. Karısı da ona bakıyordu pencereden, ağlıyordu, kollarını karnına sarmıştı bir elini kaldırıp cama yapıştırdı. Şiraz da bir elini kaldırdı ve kısa bir süre baktı ona. Ama yirmi dakikanın sonlarına gelmiş olabileceğini hatırlayınca kapıyı açtı ve şaşkın, ürkek korumaların arasından geçti hızla...
Zümrüt ise kocasının isteği ile abisine telefon etmiş durumu anlatmıştı, Mirza bas bas bağırarak orda kalmasını hemen geleceklerini söylemişti, odasına giderken kayınvalidesi ve görümcesiyle karşılaştı korkmuş gözlerle ona bakıyorlardı. Durumu kısaca anlatıp Şimal'in boynuna attı kendini hızla, sımsıkı sarıldı, Şiraz'ın yarısı diye onun gibi kokuyordu o da. Hiç konuşmadan geçen bir on dakikanın sonrasında artarda sıkılan silah sesleri doldurdu geceyi.
Ve bir ses yankılandı gecenin içinde.
"Borcunun tamamı tahsil edilmedi ey ağa. Daha dökülecek başka kanlar var. İki can daha almadan bitmez bu dava, senin silahın bir kez ateşlendi, sen kan akıttın. Zal'ı küçük düşürmenin bedeli seninle bitmedi. Bedeninden akan kan temizlemez evindeki rezaleti. Daha sırada Zal'ın bedeninden akan kan ile ayağımdan vurup dökülen kanın sorulacak hesabı var. Sırada karın var ey ağa, duy beni, Zal'a karşılık karın. Benim kanıma karşılıksa Erdeklerden Pejan itinin karısı var. Ocaklarınızı söndüreceğim" dedi yere tükürerek.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ZÜMRÜT-TAMAMLANDI
RomanceURFALI SEVERSE BÖYLE OLUR ZÜMRÜT! YANGINIM KOR YEŞİLİ OLUR! SEVDAM TAN KIRMIZISI OLUR! Sonuna değin değil SONSUZA değin olur! Urfalı severse adı Şiraz olur! Anlatılansa dilden dile gezen DESTAN olur! Ya o Urfalı'yı da seven bir Urfalı çıkarsa...