2

21.8K 907 48
                                    

-Rüzgârın Gülü-

Konuşmaların üstünden saatler geçmiş, herkes yorgunluğa yenik düşüp uykuya bırakmıştı gözlerini. Zümrüt yerinde duramamış ve ahıra gidip atını çıkarmış tüfeği sırtında akına gider gibi çıkmıştı düzlüklere, ovalara yıldızların altında.

Ne kadar hızlı giderse gitsin atamıyordu üzerinden korkuyu ata ne kadar yön vermeye çalışsa da yüreğinden ziyade atı onu daha önce hiç gelmediği bir yere getirdi, gelin geleceği konağın önünde atıyla ve tüm ihtişamıyla duruyordu.

Atın kişnemeleri de olmasa duyulmayacaktı hiçbir ses sonra tam yeniden kendi konaklarına gidecekken bir ses geldi arkasından.

"Kimsin? Karanlıktan çık da hele görelim yüzünü bu saatte geldiğine göre hayırlı kimse değilsin gölgelerden çıkıp ay ışığının altına gel, hemen!" diyerek emrini açıkça belli etti bu güçlü ve tok ses.

Gece onu da huzursuz etmiş ve sigarasını içmek için bahçeye inmişti ama konağın duvarları üstüne üstüne geldiğinde kendini kapıdan dışarı atmış ve ufka bakarak arazide dolaşırken görmüştü at üstündeki yiğidi.

Zümrüt onun sözleriyle ne yapacağını şaşırdı, bedeni hafifçe titremeye başladı, soğuk bir esinti de çıkmamıştı halbuki ama ürpermişti teni.

"Sana emrettim. Şiraz ağanın emri artık dinlenmez mi oldu? Sana ay ışığının altına gelmeni söylüyorum yoksa yanına geleceğim ve emin ol bunu hiç mi hiç istemezsin" dedi daha sert bir dille.

Zümrüt tam konuşacakken ileriden bir ses yankılandı, abisi Mirza'nın sesiydi ve belli ki onu arıyordu gittiğini görmüşlerdi besbelli.

"Zümrüüüüüt nerdesiiinn?"

Zümrüt ay ışığının altında duran, heybetli görüntüsüyle insanı ürküten ve arkadaşının sesini duymasıyla şaşkınlaşan adama baktı ve az bir vakti olduğundan müstakbel gardiyanına bakıp konuşmaya başladı.

"Özür dilerim ağam rahatsız ettim gece gece ama artık gitmem gerek ağabeyim Mirza bekler beni" dedi zorlukla. Aslında içinden geçenler dilini yakıyordu söyleyemediği için, o kadar zehir zemberek sözlerdi ki ama tutmuştu kendini işte. Tutabilmeyi başarabilmişti.

Şiraz aynı şaşkınlıkla iki kelimenin dışına çıkamadı. "Zümrüt, sen misin?"

Ama Zümrüt bu gereksiz soruyu cevaplamak yerine atını bacaklarıyla sıkıştırdı, atın başını döndürdü ve geldiği hızla gecenin içinde kaybolmayı seçti.
Şiraz ise aksi yönden gelen bir başka atlıya çevirdi bakışlarını bu kez gelen kişi arkadaşı Mirza'ydı.

"Hayırdır?" dedi ne aradığını bilmesine rağmen.

"Hayır mı şer mi? Bilmiyorum valla"

"Ne oldu ki?"

"Bizim kız, atla çıkmış yine..."

"Zümrüt mü?"

"He ya" dedi sıkıntıdan bir eliyle ensesini ovalarken.

"Az önce şu tarafa doğru gitti ağam" dedi gülerek.

"Ne? Burada mıydı?"

"He ya" dedi onu taklit ederek ve ekledi, "Az daha vuracaktım"

"Allah kahretsin" diyerek atına topuklarıyla vurup harekete geçmesini sağlayacakken Şiraz'ın sözleriyle durdu bir an gözlerinden tehlikeli bir an geçip gitti ve sinirle arkadaşına döndü.

"Sen az önce söylediğini bir daha tekrar et bakayım" dedi sinir içinde.

Şiraz arkadaşındaki değişimi gördü ve geri bastı.

ZÜMRÜT-TAMAMLANDIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin