Beş saat olmuştu, tam beş saattir ameliyattaydı Şiraz o içeride canıyla uğraşıyorken dışarıda onu bekleyenler ölüp ölüp diriliyordu. Hele içlerinden biri vardı ki o eli karnında bir ileri bir geri sallanıyordu içinden ise o benim için değerli değil, ama ama yaşamalı yaşamak zorunda diyordu.
Sonra söylediklerine gülüyordu bazen içinden seyrediyordu bu gülüşler bazen de dışından, ilk gülmeye başladığında etraftakiler ona korkarak bakmıştı, yanına koşmuşlar doktor çağırmışlardı ama bir iki saatlik bir dinlenmenin ardından odadan çıkıp yine gelmişti Zümrüt gelin ameliyathanenin önündeki koltuğa.
Şimal yaklaştı en sonunda yengesine doğru hastaneye geldiklerinden beri yaklaşmaya çabalıyor ama çekiniyordu Zümrüt'ten.
"Yenge sabırlı ol ne olur, o iyi olacak iyi ağabeyim ne badireler atlattı bir bilsen sen, bu hiçbir şey değil inan" dedi gözyaşları arasında.
Zümrüt gözlerini odaklandığı yerden hiç çekmedi söylenenleri duyuyor, gerçek olmasını diliyor ama konuşmuyordu.
Şimal sabırla baktı ona en azından ona baksaydı yine mutlu olacaktı ama yapmadı Zümrüt.
Mirza, erkek kardeşleriyle duvar dibine çökmüş korkuyla Zümrüt’e bakıyor ve aralarında konuşuyorlardı.
"Zümrüt çok kötü görünüyor" dedi içi parçalanırcasına kardeşine bakıyordu.
"Şiraz ağayı bu kadar sevdiğini bilmiyordum Mirza"
"Bende bilmiyordum Amraz ağabey bende bilmiyordum" dedi içini çekerek..
Pejan konuşmalara katılmıyor deminden beri gözlerini odaklandığı yerden çekmeyen sürekli ağlayan kız kardeşine bakıyordu.
En sonunda çöktüğü yerden kalktı ve kardeşinin önüne eğildi. Ellerini tutup kendisine bakmasını sağlamaya çabaladı ve başarılı da oldu ancak Zümrüt ağabeyine bakarken, eski Zümrüt’ün baktığı gibi bakmıyordu. Gözleri boştu sanki nerede olduğunu tam manasıyla idrak edemiyordu.
"Zümrüüüüt" dedi onun duyabileceği kadar bir fısıltıyla.
Zümrüt yeniden bakışlarını ağabeyine çevirdi ama konuşmadı sanki dili lal olmuştu kulakları sağır gözleri kör.
Pejan pes etti sonunda ama onu kollarının arasına alıp sıkıca sarıldı başını göğsüne çekti ve onunla konuşmaya başladı.
"Korkma Zümrüt, sakın korkma! Kocan iyileşecek senin ve bebenin elini bırakmayacak o güçlüdür! Kuvvetlidir Şiraz ağa bak gör bir gün bunları unutacaksınız hiç yaşanmamış sayacaksınız. O, iyi olacak Zümrüt, çok iyi" dedi kız kardeşinin saçlarından öperek.
Zümrüt hiçbir şey söylemedi sadece daha çok sokuldu ağabeyinin göğsüne ve hıçkırıkları duyuldu bir süre sonra daha şiddetli daha güçlü ağlıyordu…
Ameliyathanede ise operasyon sürüyor ve doktorlar kanamalarla boğuşuyorlar ve aralarında konuşuyorlardı…
"Of çok kanama var bu gidişle yaşamaz bu evlat.."
"Yaşayacak elbet boşuna mı çabalıyoruz burada, sende böyle konuşma be Murat o da bizde inancımızı kaybetmeyeceğiz yaşayacak o kadar, başka şansı yok!"
"Doğru laf ettin Haldun, duyduğuma göre yeni evliymiş üstelikte eşi hamileymiş baba olacakmış, baba! O bu duyguyu tam manasıyla anlamadan bu masadan kalkacak he var mı öyle? Bizim çektiklerimizi o çekmeden gitmek var mı be!" dedi gazlı bezi kanayan bölgenin içine tıkarak…
Şimal duvara dayanmış öylece duruyordu yanına yaklaşan kişiyi fark etmemişti henüz boğuluyormuş gibi eli boğazının çevresinde dolaşıyordu boynundaki fuları çekiştiriyordu…
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ZÜMRÜT-TAMAMLANDI
Roman d'amourURFALI SEVERSE BÖYLE OLUR ZÜMRÜT! YANGINIM KOR YEŞİLİ OLUR! SEVDAM TAN KIRMIZISI OLUR! Sonuna değin değil SONSUZA değin olur! Urfalı severse adı Şiraz olur! Anlatılansa dilden dile gezen DESTAN olur! Ya o Urfalı'yı da seven bir Urfalı çıkarsa...