18

11.5K 544 25
                                    

Medya- Halsey Yonce (Bir kez daha teşekkürler canım benim)

**

Ertesi akşam olduğunda Zinar, heyecandan yerinde duramıyordu artık. Her şeyin kusursuz olmasını sağlamıştı. Bunun için kimi zaman ailesine bile bağırdığı, sesini yükselttiği olmuştu ama her şey içine sinmişti sonunda.

Babasıyla olan konuşmasını hatırladı yeniden, sıkıntıyla dolanıyordu konaklarında, önce odasına çıkmış, ailesine daha doğrusu babasına konuyu nasıl açacağını düşünmüştü.

"Ah be Rojin, ah be ne hallere düştüm senin yüzünden!" derken odasının açık kapısının önünden geçen babası durmuş ve bakmıştı oğluna. Nizar Şahvan, son olaylardan bu yana oğluna kızgındı, dahası araları buz gibiydi. Babası oğlunu vurmuştu ne de olsa, oğlu da ona silah çekmiş hatta ateşlemişti yani ikisi de suçluydu esasında ama Zinar Şahvan, gönül koymamıştı babasına. Ama Nizar Şahvan öyle yapmıyordu. Kızgındı, soğuktu, büyük oğlu orada yokmuş gibi davranıyordu.

Ama şimdi durmuştu kapının önünde, oğlunun perperişan halini izliyordu. Söylediklerini de duymuştu üstüne üstlük.

Ellerini arkasında bağlamış oğluna bakıyordu derin ve anlamlı gözleriyle.

"Kim bu şanslı kız?" dedi oğluna. Olaylardan sonra ilk kez konuşuyordu oğluyla.

Zinar birden döndü kapıya doğru ve babasına baktı, başını dikti.

"Rojin Erdek baba. Mirza'nın kardeşi"

"Gönlün bile dik, öyle ki babanı Erdek'lerin kapısına götüreceksin. Ama oğlum sevmişse ben onun istediği kızı alırım. Ne zaman gidiyoruz kız istemeye? Kızın da gönlü var değil mi? Yoksa da mühim değil, gönlünü ederiz onun" dedi oğluna tebessümle bakarak.

Zinar'ın gözleri ışıldamıştı ve "bu akşam baba, bu akşam istemeye gidelim" demişti. Ve sabahtan yaptığı bu konuşmanın ardından da hızlandırılmış bir şekilde herkes bir yerlere dağılmış ve hazırlıklar tamamlanmıştı.

Ve işte şimdi Erdek'lerin konağının önünde aracından iniyordu.

Derin bir nefes alıp kapısına geldiği konağın önünde bir anlığına durakladı, kapıdaki korumalar ona bıyık altından gülümseyerek bakıyordu.

"Gülmeyin, siz de kız isteyin görürüm sizi ben" dedi Zinar yarı kızgın yarı gülerek.

"Unuttun mu beyim, ben zaten evliyim" dedi Ali Rıza.

"Doğru ya sen evliydin dimi unutmuşum ben onu" dedi elini kısa saçlarına götürüp sıkıntıyla.

"Tamam, beyim tamam anladım ben seni, buyur geç sizi bekliyorlar ağamlar"

"Geçeyim en iyisi, evet ben öyle yapayım" dedi ve Saadettin'e de başıyla selam verip açılan kapıdan geçtiler önde o arkadan da ailesi.

İhtişamıyla nam salmış salonda oturuyorlardı, Zinar'ın heyecanı her yanından taşıyordu adeta, belli ettirmemeye falan da çalışmıyordu, koyuvermişti artık hiçbir şey umurunda değildi, bu geceden daha önemli bir şey de yoktu onun için.

Kapıda birini gördüğü an gözleri hemen oraya kayıyordu üç seferdir, her defasında Rojin'i göreceğini sanıyor ama her seferinde de hayal kırıklığına uğruyordu. Elbette ne zaman geleceğini biliyordu ama yine de engel olamıyordu kendine.

Büyük salonda hep aynı muhabbet dönüyordu, can sıkıntısından ölmek üzereydi Zinar. Birbirlerini ezelden beri tanıyan iki aile olarak bu tür sorulara neden gereksinim duyulduğunu anlayamıyordu. Herkes zaten buradaydı, neden Zinar'ın nasıl olduğunu kendisine sormuyorlardı ki? Neden her seferinde annesine ya da babasına dönüp de, "ee Zinar oğlumuz nasıllar?" diye soruyorlardı? Kendisinin orada olduğunu görmüyorlar mıydı Allah sen?

ZÜMRÜT-TAMAMLANDIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin