50 K'lık yolculuk boyunca yorumlayan, oylayan, okuyan tüm dostlara ithafımdır.. Desteğiniz hep üzerimde olsun buralar sizlerle güzel..
Doğuya dair yeni bir kitap okumak isterseniz AŞKAR ve HATALIYSAM ARA tam sizlere göre ;)
Evet, sözü Zümrüt'e bırakıyorum.. İlk masal aslında bir piyes onu bize babam anlatırdı ve o söyledi ben yazdım sizlerle paylaşmak için. Hani o bir varmış bir yokmuş falan filan olanı.
İkinci hikaye tozkoparanlı olanı bildiğiniz benim sallamasyonum.
Bilmeceye gelince onu da ben yazdım herhangi bir yerden alıntı değil yani.**
-Mutluluk Bir Bilmecedir-
Yıllar sonra
Bahar gelmişti, baharla birlikte kanı kaynayan çocukları zapt etmek daha zor olmaya başlamıştı. Bu yüzden de Zümrüt'ün isteği ve desteği ile birlikte tüm sevdiklerinin katılımı ışığında Karaköprü Mesire alanında piknik yapmaya karar vermişler ve meşe ağaçlarının altında toplanmışlardı.
Yemyeşil çimenlerin üzerinde koşturan çocuklarını izliyordu hepsi, Zümrüt'ün yine karnı burnundaydı, tıpkı kardeşi Rojin ve görümcesi Şimal'in de aynı şekilde olduğu gibi. Rojin ve Zinar'ın bir kızları olacaktı, kızları olacağını öğrendiklerinden beri Rojin inatla 'Sebu' geliyor diye tutturduğundan ismi çoktan hazırdı, tıpkı Şimal'in 'Yaren' diye tutturması gibiydi bu biraz, Zaza da karşı durmamıştı bu isme. Bu sebeple beklenen bebeklerin isimleri hazırdı, her şeyleri hazırdı aslında, bir tek onların gelmesi kalmıştı geriye.
İki buçuk yaşındaki kızı Belçim'i kucağından bıraktığı gibi emekleyerek ileriye oturmuş ve yerdeki otları yolmaya başlamıştı keyifle, o küçük parmakları otu, çiçeği her yoluşunda minik dili dışarıya sarkıyor ve koparınca da kendi kendine mutluluktan kıkırdıyordu. Arada bir de ileride koşup oynayan kardeşlerine bakıyordu, kendinden çok çok büyük kardeşleri Agah, Şilan, Çisel, Resul ve Hazar kuzenleriyle birlikte koşup, oynuyordu. O da onların peşinden gitmek için her davranışında ya annesi ya da yengeleri tarafından yerine oturtuluyordu, iki buçuk yaşındaki küçük kız bu duruma çok ama çok sinirleniyordu.
Kendisiyle aynı muameleyi gören birkaç kişi daha vardı neyse ki, biri Pejan ve Dicle'nin dördüncü çocuğu Aslan, bir başkası Mirza ve Heja'nın altıncı çocukları Nazar, bir diğeri Amraz ve Havin'in beşinci çocukları Bilal, bir diğeri de Zinar ve Rojin'in beşinci çocukları Rojda idi. Zaza ve Şimal'in dördüncü çocukları Boran da aynı akıbete mazhardı ancak o çok dik başlı bir çocuktu, annesi her ne kadar onu yanında tutmaya çalışsa da o bir şekilde aralardan sıvışıyor ve daha büyüklerin yanında alıyordu soluğu.
Kadınlar bir yerde günlük sohbetlerine dalmışken, babaların bazıları mangalın başında hem etlerle boğuştuklarından hem de çocukları mangaldan uzak tutmaya çalışmaktan kan ter içinde kalmışlardı, en sonunda agresifleşen Şiraz, maşayı Zinar'ın eline tutuşturup oğullarının peşinden koşturdu.
İlk olarak Agah'ı yakalayıp ağırlığına bakmadan onu sırtına aldı, o şekilde koşarak bir koluna Resul'u alıp onu sıkıca tutarken diğer koluyla da Hazar'ı yakaladı ensesinden, üçü birlikte gülüşerek yere yıkıldılar. Çocukların en sevdiği şeydi babalarıyla birlikte güreşmek, Şiraz da oğullarına istediklerini fazlasıyla veriyordu bugün.
Onların bu tatlı hallerini izleyen her çocuk doğruca babasına koştu. Pejan'ın kucağına atlamaya çalışıyordu ilk göz ağrısı kızı Meriç, ardından gelen oğulları Fırat ve Egit. Diğerlerinde de farklı manzaralar oluşmamıştı, Mirza'nın da başı kalabalıktı, üç oğlu Miraz, Bedirhan, Seyithan'ın dışında kızları Şara ve Diyar da onunla oynamak istiyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ZÜMRÜT-TAMAMLANDI
RomanceURFALI SEVERSE BÖYLE OLUR ZÜMRÜT! YANGINIM KOR YEŞİLİ OLUR! SEVDAM TAN KIRMIZISI OLUR! Sonuna değin değil SONSUZA değin olur! Urfalı severse adı Şiraz olur! Anlatılansa dilden dile gezen DESTAN olur! Ya o Urfalı'yı da seven bir Urfalı çıkarsa...