Eve geldiğimde Yeşim'e hiç bir şey anlatmadım. Yorgun olduğumu söyleyerek, duş bile almadan yatağa girdim ama uyumak ne mümkün. Tam 3 saattir uyumak için uğraşıyorum, sonunda gelmeyecek olan uykumu beklemeyi bıraktım ve Yeşim'in yanına gittim. Ve hiç acımadan uyandırdım. Uykulu ve anlamsızca bana bakarken konuşmamız gerektiğini söyledim.
'' Hadi anlat, dinliyorum'' dedi.
'' Nereden başlamalıyım bilmiyorum ama bu akşam tuhaf bir şey oldu. Young Nam benden etkilendiğini ve beni daha fazla tanımak istediğini söyledi ''
'' O zaman bırak seni tanısın Parla''
'' Ama tuhaf olan bir şeyler var, anlamıyorum ''
'' Tuhaf olan senin inkarların. Hissettiğin bir gerçek var ama sen kabullenmiyorsun. Biraz akışına bıraksan her şeyi anlayacaksın ama sen kontrollü olmak istiyorsun. ''
Yaşadıklarımdan sonra kontrollü biri olmak için uğraşıyordum. Yine birileri tarafından kandırılmak istemiyorum. Hayatım tamamen değişmişti ve tekrar beni fazlasıyla üzecek durumlarla karşılaşmak gibi bir niyetim yoktu.
'' ya yine bir şeylerden vazgeçmek zorunda kalırsam ve toparlayamazsam. ''
'' Parla! yapma böyle, eğer ön yargılı olursan mutlu olamazsın, şu duvarlarını yık artık. Acı çekmekte hayatımızın bir parçası, kimse yaşayacaklarının sonunu bilemez ama bunu düşünmez de. Her attığın adımın kötü bir sonu olacağını düşünürsen, yaşayamadığın mutluluğun acısını çekersin. Yani boş ver her şeyi ve hislerine kulak ver.'' Doğru söylüyordu aslında, buraya mutlu olmak için gelmiştim ve artık karamsarlığımı bir kenara bırakmam gerekiyordu.
>>>>>>>>>>>>>>>>>>>
Şirketteki ilk haftalarımız çok yoğun geçmişti Evde bile çalışıyorduk ki bunun en büyük sebebi Desolate Boys için yaptığımız tasarımlardı.
Neyse ki son bir kaç günümüz daha sakindi. Grup için yaptıklarımızın da ufak düzenlemeleri dışında tamamlamıştık. Aslında daha zamanımız vardı ama bir an önce bitmesini istiyordum Sebebi tekrar onu görmek için miydi? yoksa bir an önce konunun kapanması için mi? bilmiyorum ama kabul etmek zorunda olduğum bir gerçekte vardı. Onu aklımdan çıkaramıyordum. Ne yaparsam yapayım günün sonunda yine onu düşünürken buluyordum kendimi. Peki Young Nam? Aradan geçen zamandan sonra o akşam söyledikleri hala geçerli miydi? Yeşim haklıydı, duygularımı inkar etmekten vazgeçmeliydim artık. Bu yüzden tasarımları bahane ederek şirketlerine gitmeye karar verdim. Shin Sook u arayıp durumu anlattığımda, birazdan haber vereceğini söyledi. 10 dakika sonra aradığında Başkanın yarın akşam bizi beklediğini belirtti. Heyecanlanmıştım. Yarın akşam onu görememe ihtimalimde vardı tabi ki ama o ihtimali kafamdan uzaklaştırarak heyecanımı bastırmaya çalıştım.
Şirket binasına girdiğimizden beri gözlerim onu arıyordu Belki burada bile değildi. Görüşmemiz sona erdiğinde hayal kırıklığım ile baş başa kalmak üzereydim ki başkanın teklifi ile heyecanım geri geldi.
'' Bayanlar bize çok yardımcı oldunuz ama biz bir kere bile doğru bir şekilde ağırlayamadık sizi. Eğer işiniz yoksa hep beraber yemeğe gidelim hatta çocuklarda gelsinler'' dediğinde büyük bir memnuniyetle kabul ettik.
^^
Başkan ve Sang Hun yemeği erken sonlandırmışlardı. Biz ise geri kalan zamanı eğlenceli geçirmiştik. Çocuklarla biraz daha yakınlaşmıştık, hepsi birbirinden eğlenceli ve sevimliydi.
Ne oldu, nasıl oldu bilmiyorum ama gecenin sonunda hepsi anlaşmış gibi bir yerlere dağıldılar. Young Nam ile baş başa kalmıştık. Derin bir nefes alıp vücudunu bana doğru çevirdi, otomatikman bende aynısını yaptım. Birbirimize bakıyorduk, bir şeyler söyleyecekmiş gibi bir hali vardı. Kısa bir bekleyişten sonra sonunda konuşmaya başlamıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sonsuzluk mu?
Teen FictionBir an önce çekip gitmek istiyordu Parla. Tek başına, özgür ve daha mutlu bir hayat için.. Kurtuldum derken ve mutluyum artık derken, 'O' girdi hayatına.. İstediği ve beklediği bir rastlantıydı aslında. Ama... Daha zor bir hayat başlıyordu onun içi...