-3-GALİBA KAYBOLUYORUZ

140 14 0
                                    

Zamanın bu kadar çabuk geçeceğini düşünmemiştim. Üniversite de ikinci yılımı bitirmek üzereydim. Değişen pek bir şey olmamıştı. Tek fark artık çalışıyordum, sevdiğim bir işim vardı. İyi de para kazanıyordum. Hem kendi masraflarımı çıkartıyor hem de eve destek olabiliyordum. Ama yine de anneme yaranamıyordum. Bu kadar zaman içerisin de değişen tek şey annemdi. Bana karşı daha sinirli, daha soğuktu. Onlara yük olmamak için çabalamam bile annem için bir şey ifade etmiyordu. Sebebini sormam ve öğrenmeye çalışmam onu daha çok geriyordu. Bana karşı ördüğü bu sağlam duvarı yıkmayı bir türlü becerememiştim.

Okulda ikinci yılıma başladığımdan beri daha görünmez oldum evde. Hem iş hem okul yüzünden çoğu zaman dışarıdaydım zaten. Yemeğimi yer kardeşlerimle üç cümleyi geçmeyen muhabbetler kurar ve odama çekilirdim. Ya ders çalışır ya da iş için çizimler yapardım. Ki bu konu da şanslıydım bölümümle ilgili bir iş bulmuştum.

Ama içimde ki boşluk ve karamsarlık daha da büyümüştü. Babamla da eskisi gibi değildik. Ben mi uzaklaşmıştım ondan o mu yalnız bıraktı beni çözemiyordum ama yakınlaşamıyorduk işte. Keşke o gün babamın gözlerinin içine bakmasaydım da söyleyebilseydim gideceğimi. Kıyamadım. Kıyamamıştım...

Mezuniyet yaklaşıyordu. Bu yüzden nedensiz gerginlik vardı üzerimde. Sınavlar, çizimler, iş, güç, ev artık boğulmak üzereydim. Annemle berbat olan ilişkim daha da berbat hale gelmişti. Sürekli kavga ediyorduk. Annem bazen kendini aşıyordu ve hoşuma gitmeyen şeyler söylüyordu. En çok canımı acıtan ise babamın bunlara tepki vermemesiydi.

Ben mi bencildim bilmiyorum ama onu bırakıp gidememiştim. Hayallerimi ertelemiştim ama babam beni savunmuyordu bile. Haklı olduğumu biliyordum, bunu annem de babam da çok iyi biliyordu. Ama etrafımda neler döndüğüne bir türlü anlam veremiyordum.

En son kavgamız da artık dayanamayacağımı anladım. Halbu ki o sözleri söylemek gibi bir niyetim yoktu. Annem beni buna zorlamıştı. Sadece yemek yemek istemediğimi, yetiştirmem gereken bir çizimim olduğunu söylemiştim. Ama annem öyle düşünmüyordu. '' Artık sofrada bizimle oturmak istemediğin için bahaneler üretmeye de başladın demek.''

Cevap vermemem onu daha çok kızdırmıştı. '' Sana diyorum küçük hanım. Adam yerine koyupta cevap ver bir zahmet!'' En sonunda dayanamamıştım.

'' Ben bu zamana kadar ne yaptıysam sana yaranamadım. Sana kalsa fazlalığım ve biran önce evlenip gitmeliyim. Madem bu kadar istiyorsun koca bulsaydın bari!''

Neden istemiyordu ki beni!

''Bence de evlen ve git artık! Daha fazla bu evin kalabalığına katlanamıyorum. Keşke en başından kabul etmeseydim.'' Ne dediğini anlayamamıştım. Kabul etmeseydi ne olacaktı?

En sonunda babam müdahele etmişti. Annemi sakinleştirmeye çalışıyor susması için yalvarıyordu. Daha da sinirlenmiş ve içimden geçen her şeyi söylemeye başlamıştım.

''Ahh! Lanet olsun baba! Bundan iki yıl önce gitme kararı almıştım. Bu evde kendime yer bulamıyordum. Ama sana kıyamadım. Seni bırakamadım!Şimdi kalkmış annem bana gitmelisin dediğinde müdahele bile etmiyorsun! Sana ne oldu? Çok sevdiğin kızın sana da mı ağır gelmeye başladı! Taşımayın benim yükümü! Yok sayın beni! '' diyebildim en sonunda. Rahatladım sandım ama annemin lafıyla her şey daha allak bullak oldu.

''Ben seni doğduğun gün yok saymak istedim zaten. Ama baban izin vermedi. Bu zamana kadar iyi yaşadın!''

Donup kalmıştım. Ne demekti şimdi bu? Kulaklarım uğuldamaya başladı. Sanki nefesim kesilmişti. Ya da gerçekten nefes almıyordum. Çok ağır gelmişti bu. Biri beni şu an öldürebilirdi. Bir önemi yoktu ki artık. Sara beni sarstığında bile tepki veremedim. Tam dengemi kaybedecekken tokat sesiyle kendime geldim

Babam, anneme vurmuştu. Bu da büyük bir şoktu benim için. '' Mutlu musun şimdi? Bizi getirdiğin duruma bak!'' dedi annem.

Adım atmamamı engelleyen bir güç vardı sanki. Ama biran önce çıkmalıydım. Burada nefes alamıyordum.

Bilinçsizce yürümeye başladım. Sonunda kapıya ulaşmıştım. Arkamda ki seslere aldırmadan kendimi dışarı attım.

Hala boğuluyor gibi hissediyordum. Güçlü bir elin parmakları boğazımda, bırakamazcasına sıkıyordu sanki. Ne olmuştu da bu duruma gelmiştik? Paylaşamadığımız neydi? Sonuçta aileydik biz. Toparlayabilirdik.

Ama biz, daha çok battık.

Gerçekten bende miydi problem? Benim derdi neydi, annemin benden beklediği neydi peki? Ağlayamadığımı fark ettim sonra. Artık duygularımı da mı yitirmiştim?

Koşmaya başladım nereye olduğunu bilmeden. İnsanların üzerimde dolaşan gözlerini umursayamazdım. Sadece koşmak istiyordum. Daha çok koşmak.

Özgürlüğe koşmak.

Uzun süre bir başıma koştum. Sakinleştiğimi hissedince bir bankın önünde durdum. Şimdi, durup düşünme zamanıydı. Nereden başlayacağımı bilmiyordum ki..

Ne düşüneceğimi, nereye gideceğimi, bundan sonra ne olacağını...

Ben de en iyi yaptığım şeyi yaptım. Bağıra bağıra ağladım.

Sonsuzluk mu?Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin