-16- HOŞÇAKAL

155 7 0
                                    

Medyada ki şarkı '' Ailee - Goodbye My Love'' ( Dinlemenizi tavsiye ederim)

Vedalar ağır gelir insanlara. İster mutluluğa doğru, ister hüzne doğru yol al fark etmez. Her gidenin, geride bıraktıklarına veda etmesi acıtır içini. Bir daha geri dönmeyeceksen ve bıraktıklarını hiç görmeyeceksen eğer bir parçanı da bırakırsın onlara. Ufak bir teselli, bir avuntu ya da küçük bir anı bırakırsın, gittiğin her neresi ise iyi olduğunu bilmeleri için. Sen gidersin de, peki geride bıraktıkların. Onlar için daha zordur gidişini izlemek. Acı vereceğini bile bile gitmeyi sen istemişsindir ama bıraktıkların bu vedaya zorlanmıştır. En zoru da vedasız kalan ayrılıklardır. Beklenmedik bir anda gelir, hiç kimse hazır değildir. Ne kadar acı da olsa bazen böylesi en iyisidir. Vedalarda ki gözyaşlarını görmezsin, bu yüzden anılarında hep gülen yüzlerini saklarsın.

Gözlerim kapandığında en son gülen yüzlerini gördüm karanlığın içinde. Benim ki de vedasız bir ayrılıktı galiba. Şimdi yaşanmayı bekleyen yarım kalan bütün mutluluklarım ve gözyaşlarım sevdiğim adamındı, benim için ise artık anılarda saklanmaktı.

>>>>>>>>>

SANG HUN

Bu bunaltıcı güneşin altında tek başıma oturmak sıkıcı olmaya başlamıştı artık. Sıcaktan kurtulmak için yavaş adımlarla kafeye doğru ilerlerken Parla'nın sesini duydum. Kapalı havuzun bulunduğu yerden geliyordu, adımlarımı sesinin geldiği yöne çevirdim. Havuzun kenarında biriyle konuşuyordu, etrafta kimse olmadığı için konuştuklarını net bir şekilde duyabiliyordum ve duyduklarım pek hoş şeyler değildi. Parla haklı olarak fazla huzursuzdu. Peki Young Nam neredeydi? Parla'yı neden yalnız bırakmıştı? Parla ile konuşan kızın arkası dönüktü, bu yüzden kim olduğunu tahmin edemiyordum ama müdahale etmem gerekiyordu çünkü kızın söyledikleri fazla rahatsız ediciydi. Tam o sırada ben ne olduğunu anlayamadan kız Parla'yı havuza itti. Onun düştüğünü görünce bağırmaya başladım, sesimi duyan kız arkasına bile bakmadan diğer tarafa doğru kaçmaya başladı. Müdahale etmek için geç kalmıştım, havuzun kenarına geldiğimde Parla suyun içinde çırpınıyordu. Lanet olsun ki ben yüzme bilmiyordum ve düşünecek vaktim de yoktu. Panikle yardım çağırmak için dışarı çıktığım sırada, bu yöne doğru gelen Young Nam'ı gördüm. Ona doğru hızla koşarken fark etti beni, sadece 'Parla' diyebilmiştim.

'' Ne oldu Parla'ya, nerede'' diye sorduğunda kelimeler ağzımdan zorla çıkıyordu sanki.

'' Ha-havuzda git kurtar onu'' diyerek arkamdaki havuzu gösterdim. Young Nam duydukları karşısında sertçe kenara itti beni ve geldiğim yöne doğru hızla koşmaya başladı.

Diğerlerini de alıp geri döndüğümüzde, gördüğüm manzara can alıcıydı. Parla'nın bedeni hareketsizce yerde yatıyordu ve Young Nam onu kendine getirmek için çabalıyordu ama hiç bir karşılık yoktu. Ne kadar uğraşırsa uğraşsın sonuç değişmedi. Young Nam artık gücünü kaybetmeye başlamıştı, gözyaşları Parla'nın hareketsiz bedenine düşüyordu. Onu uyandırmak için söylediği her söz bizimde kalbimize saplanıyordu.

''Aç gözlerini yalvarırım, şimdi olmaz, şimdi gidemezsin daha zamanımız var. Sen kolay pes etmezsin ne olur uyan. Daha dün söz vermiştin bana şimdi bırakamazsın beni. Korkuyorum, ayağa kalk hadi, daha fazla korkutma beni.''

Onun bu haline ilk defa şahit oluyordum. Korkunun en acı halini yaşıyordu ve çok çaresizdi. Sanki bir kabusun ortasında gibiydik. Şuan da şahit olduklarımız karşısında benim bile gücüm tükenmişken, ayaklarım bedenimi taşımakta zorlanıyorken, Young Nam daha ne kadar dayanabilirdi ki? Kang Dae ve Chung Ho zorla ayağa kaldırmaya çalışıyorlardı Young Nam'ı ama bu mümkün müydü? İmkansızdı onu Parla'dan ayırmak. Kimseyi yaklaştırmıyordu yanına ve böyle yaparak işleri daha da zorlaştırıyordu. Daha fazla bu sahneyi izleyemedim ve tek hamleyle ayağa kaldırıp, yumruğumu suratına geçirdim.

Sonsuzluk mu?Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin