4. bölüm - Toprak'a düşen Bulut.

74 10 1
                                    

"Hayırlı işler, gençler." Sedef'in sesiyle irkildim. Az önce resmen adama 'Çok güzel gülüyorsun' demiştim. Ne oluyordu bana böyle? "Lan resmen seni yıllardır tanıyorum, İlk defa bu kadar güldüğünü gördüm. Yalandan bile olsa tebessüm etmek istemeyen sen, gamzelerini göstere göstere kahkaha attın," diyen Deniz'in omuzuna sağlam bir şekilde vurdum. Acıyla inledi.

Kulağına yaklaşıp "Sen önündeki fareyi tutamayan kedi, fareni artık tutmak için dua ediyorsun," dedim; Deniz'i  kastederek. Gözleri dehşetle açıldı. Ardından yürümeye başladım. Peşimden geldiler. "Ne saçmalıyorsun, fare kedi?" dedi. Güldüm.

"Gençler atlayın eve bırakayım sizi," dedi arabasını işaret ederek. Şaşırarak "Sen 11. sınıf çocuğu değilmisin? Nasıl araban var senin? Ehliyetin lens mi," diye saçmaladım. Gülerek "Yok geç yazılmışım ben," dedi.

Sürücü koltuğuna kendisi geçti. Ön koltuğa beni oturttu arkaya Sedef ve Deniz oturdu. "Sıkıldım ben" diye söylenmeye başladım. "Aç radyoyu, ufaklık," dedi demir sesiyle. Açtığımda Koray Avcı-sen çalmaya başladı. Anlaşılan en son onu dinlemişti. Gözlerim şaşkınlıkla açıldı. Hiç Koray Avcı dinleyecek tip değildi. Daha çok metal, rap falan dinleyen tipe benziyordu.

"Koray Avcı mı dinliyorsun sen?" diye sordum. "Dinlemeyenler çok şey kaybediyor," dedi. "Dinleyenler?" diye sorduğumda "Dinleyenler zaten çok şey kaybeden insanlar," dedi.

Deniz ve Sedef'in 'ooo' seslerini duydum. Açıkçası bu adamda fazla şey kaybeden bir tip yoktu. Şaşırmıştım. Sedef'in babanesinin evinin önüne geldiğimizde, Sedef Bulut'a teşekkür edip inmişti.

Bizim evin sokağını geçince "Geçtin. Geri dön" dedim demir bir sesle. "Farkındayım evini geçtiğimi. Seninle işimiz var. Önce Deniz'i eve bırakıcağım" dediğinde şaşkınlıkla gözlerim açıldı. "Bulut, Sen indir beni abi burada. Kankamı da kızdırma " dedi Deniz. Gözlerimi devirdim ve "Evine daha var senin." dedim. O sırada Bulut arabayı durdurmuş bizi dinliyordu. "Belki yürümek istiyorumdur. Belki erkeksel bir meselem vardır, kızım. Sanane," dedi. Sinirlerim bozulmuştu "Ulan in şu arabadan yoksa 'erkeksi' yerlerin sağlam kalmayacak," dedim, 'Erkeksi' kısmını elimle tırnak içine alarak. Güldü ve arabayı terketti.

"Şimdi eğer beni eve bırakmazsan, Beni kaçırıyorlar diye avazım çıktığı kadar bağırırım," diye bağırdım boğazlarım yırtılırcasına. "Kulağımın desibel seviyesiyle deney mi yapıyorsun," dedi umursamazca. "İndirmezsen yaparım," dediğimde "Sakın ol, ufaklık. Sadecece bir kafeye oturup dertleşiceğiz," dedi. Yüzüm düşmüştü. "Dün gece hakkındaysa eğe-" sözümü kesip o konuşmaya başladı. "Hayır. Sadece biriyle konuşmak istiyorum ve o şanslı kişi sensin" dediğinde kıkırdadım.

Orman gibi bir yere gelmiştik ama orman da diyemezdim. Tahtadan yapılmış bir kafede oturmuş çay içiyorduk. "Senin derdin ne, Sosyopat?" dediğimde gözlerini kaçırdı. "Anlatsam dinlermisin ki?" dedi sırıtmaya çalışarak. "Dinlemezmiyim, tabi ki dinlerim. Hem sen beni dinlemiş, mutlu etmiştin. Sıra bende" dedim. Yüzünde tebessüm oluşturmaya çalıştı. Açıkçası fazla başarılı olamamıştı.

"Annemi çok severdim ben..." dedi ve duraksadı. Sandalyemi onun yanına çekip, Ona yaklaştım. Bana bakıp gülümsemeye çalıştı, tekrar ve tekrar. "Bir gün bana dedi ki, 'Beni senden aldıkları zaman, gitmek zorunda kaldığım zaman asla kimseyi suçlama' ben olaylardan birini sorumlu tutmazsam yapamam ki," dedi ve yine duraksadı. Gözlerimin dolduğunu farkettim. Başımı aşağıya eğip gözyaşımı kovdum.

Başımı kaldırıp ona baktığımda onun da gözleri dolmuş gibiydi. "Sonra o gitti. Çok uzağa gitti. Sonra öğrendim, kansermiş ve gideceğini biliyormuş. O yüzden demiş bana canım annem," dediğinde acıyla yutkundum. "Şimdi soracaksın bana neden bu gün bu kadar üzüldün, dün böyle değildin. Yarında bugün gibi olmayacağım ki," dedi ve acıyla yutkunmaya çalıştı. "Bugün annemin doğum günü be. Geçen sene ona hediye bile almak istemezken, şimdi onun ipek saçlarını karıştırmak istemem çok koyuyor." dedi. Derin bir nefes aldı ve yeniden konuşmaya başladı. "Ben hep onu sinir etmeyi severdim. Mesela etrafı dağıtırdım. Şimdi dağıtsam kızmaz, kızamaz. En Çok da bu koyuyor be." dedi buğulanan gözleri, titreyen sesiyle. Gözlerimin dolduğuna hatta birkaç gözyaşı aktığına emindim. Onun da benden aşağı kalır yanı yoktu. Gözleri dolmuş, Bir kaç gözyaşı gözlerini terketmişti.

Yeryüzünün GökyüzüHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin