Bölüm 2.02

10.2K 446 117
                                    

 Herkese merhaba!!

Başlamadan önce bir iki şey yazmak istediğim. Orada beni duyan birileri olduğundan emin değilim çünkü okunma oranları acayip düşük. Çok mutsuzum :/ Durum iyiden çok kötüye gidiyor gibi ama hikayenin kötüye gittiğini düşünmüyorum. Bu da neden yeni bölümlerin okunma oranları bu kadar düşük sorusuna bir cevap bulmamı zorlaştırıyor. Bu konudaki fikirlerinizi belirtirseniz çok sevinirim. Açıkçası hikayenin sıralamasının dört gün içinde 192'den 592'ye düşmesi şok ediciydi. Tam olarak bu sebeple mutsuzum.

*********************

Okula geldiğimizde saat sekizi yirmi beş geçiyordu. Okul da yol kenarında düzenli bir sıra oluşturarak bir otoyol şehrini anımsatan evlerimizin düzenini bozmadan onlarla aynı sırada, ana yolun biraz iç tarafında, duruyordu. Arabadan indikten sonra Demir'in bana söyleme gereği duymadığı gereksiz ayrıntıları Seçil hiç hız kesmeden anlatmıştı. Bu gereksiz ayrıntıların arasında; okulun beş yıllık olduğu, düz lise olmasına rağmen fen liselerine yakın farklı ve daha ileri bir müfredat işlendiği gibi hiç de önemsiz olmayan bilgiler vardı.

Pervin Hanım benim her şeyi öğrendiğimden emin olduktan sonra mutlulukla el sallayıp geri dönmüştü. Demir de hiç beklemeden yanında Seçil'le uzaklaştı ve beni Semih'le olan yalnızlığıma terk etti. Bahçede yapılan pazartesi sabahı törenini çoktan kaçırmıştık bile. O yüzden Semih beni hemen karşımızda duran binaya sokup rehberlik öğretmeninin odasına götürdü.

"Burada her şey alıştığından biraz farklı olacak. Sanırım geldiğin okulda da öğrencilerin seviyesine uygun olarak daha derin bir eğitim veriyorlarmış." Yere bakan gözlerini kaldırıp bana baktı. Utanmış görünüyordu ama yine de devam etti. "Annen söylemişti. Yani anneme söylemiş."

"Anlaşılan burada haberler çabuk yayılıyor." diye mırıldandım kısık olduğunu umduğum bir sesle.

"Bir şey mi dedin?" Anlaşılan dediklerimi duymamıştı ya da duymazlıktan gelmişti. Açıklama yapmak zorunda kalmadığım sürece hangisi olduğu fark etmezdi. Ben başımı iki yana sallayınca devam etti. "Burada farklı olan sadece beş yıl okumamız ya da ileri bir müfredat işlememiz ve serbest giyinmemiz değil. Müdürümüz öğrencilerin kendi kararlarını kendilerinin vermelerinin ve kendi sorumluluklarını yüklenmelerinin önemli bir gereklilik olduğunu düşünüyor. Burada ilk yılın haricinde kendi ders programını oluşturabilirsin, tabi ki rehberlik öğretmeninin gözetimi altında. Hangi öğretmenden ders alıp hangi derslere hangi ders saatinde gireceğin gibi... Öğretmenlerin çoğu onaylasa da bunu onaylamayan öğretmenler de mevcut, yani bu dediğimi aklından çıkarmazsan iyi olur." Konuşurken bir kapının önünde durduk.

"Şimdi sen yarı dönemde geldiğinden dolayı bu dönemki programın okul tarafından verilecek. Kısacası seni geldiğin okulda aldığın eğitime göre boş yer olan sınıflara veriyorlar." Biraz durdu, konuşmamı bekliyordu sanırım. Tam bir şey söylemeye karar vermişken tekrar konuştu. "Bu arada unutmadan geldiğin okulda sayısal öğrencisiymişsin. Burada bölümler yok. Almak istediğin dersler ikinci sınıfın son döneminde yapılan yetenek sınavlarına ve öğretmenlerin gözlemlerine göre belirleniyor. Sonra da aldığın derslerin oranlarına göre mezun olurken alanın belirleniyor." Geç olsa da söyleyeceğim bir şey olduğunu fark etmiş olmalıydı ki sonunda konuşmayı bırakıp yüzüme dikkatle baktı.

"Ah! Bir şey mi söyleyecektin? Sözünü ağzına tıkadığım için özür dilerim, bazen çok konuşuyorum." dedi. Gerçekten üzülmüş gibi duruyordu, bu sebeple çok konuşmakla ilgili düşüncesini onaylamaktan vazgeçtim. Başımı olumsuz anlamda iki yana sallayıp kapıyı çaldım ve içeri girdim. İçerisi küçük bir alana sıkıştırılmış ufak bir masa, masanın önünde duran iki sandalye ve dört raflı bir kitaplıktan oluşan güneşli ve ferah bir yerdi. Biz içeri girince masanın diğer tarafındaki kadın gülümseyerek başını önündeki kâğıtlardan kaldırdı.

Dolunayda ValsHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin