Bölüm 2.01

9.6K 434 101
                                    

Sabah uyandığımda saat yedi buçuğu biraz geçmişti, erken kalkmak okula giderken kazandığım otamatik bir alışkanlıktı. Gözlerimi açtığımda gördüğüm evin gerçekten yeni evimiz olup olmadığı konusunda bir süre tereddüt ettim ama her taraf dün boşaltılan kutularla doluydu. Yattığım kanepeden doğruldum ve tekrar etrafa baktım. Sözcüklere dökebildiğim ilk izlenim sadece tek kelimeden oluşuyordu.

"Muhteşem." diye fısıldadım.

"Beğendiğine sevindim, tatlım." Annem gülümseyerek bir odadan çıktı.

"Anne bunu nasıl aldınız? Yani, böyle bir şeyi!" Gözlerimi kocaman açmıştım ve kollarımla etrafı gösteriyordum. Gördüğüm sadece evin giriş katının holüydü ve bizim eski evimizin salonu kadar genişti. Sonunda etrafa bakmanın ve her şeyin ne kadar güzel olduğunu düşünmenin bir sonu olmadığına kara verip kendimi anneme bakmaya zorladım.

"Aslında, tatlım bu evi daha sen doğmadan önce çıktığımız bir seyahatte görmüştük. Çok eskiydi. Önceki sahipleri öleli uzun zaman olmuştu ve yaklaşık yirmi yıldır kullanılmıyordu. Fiyatı da o zaman için çok uygundu." İç çekti.

"Babanla burayı gerçekten sevdiğimize karar verdik ama evin eski olması bizim için çok büyük sorun oldu. Evin kendi benliğini bulabilmesi için birçok yenileme gerekti. Babanı biliyorsun. Evi o kadar zaman boyunca sürekli tadilattan geçirdi ve işte babanızın yarattığı o harikulade ev karşınızda duruyor." dedi. En sonunda kendisini gülmeye zorlamıştı. Bunun zorlama olduğu çok fazla anlaşılıyordu.

İçimden gidip ona sarılmak geldi, yüzündeki gülümsemeyi içten yapabilmek istedim ama bu onu çok fazla zorlayabilirdi. Ne de olsa daha yeni toparlanıyordu. Tam vazgeçmiş arkamı dönüyordum ki bana sarılmayı ne kadar çok sevdiğini hatırladım. Geri döndüm. O da arkasını dönmüş etrafına bakıyordu. Birden beline sarılıverdim. Kollarımın arasında dönüp kendini bana çevirdi ve o da bana sarıldı. Onu o kadar çok seviyordum ki, eğer o burada mutlu olacaksa ben de olabilirdim. Ayrıca ne kadar zor olabilirdi ki? Ev gayet iyi bir başlangıçtı. Geriye sadece okul kalıyordu. Okul! Bu sözcük aklımda bir ünlem işareti yaktı. Okul! Aman Tanrım!

Aniden her tarafımı bir telaş sardı. Gözlerim çaresizce etraftaki kutuları tarıyordu. Annem de şaşkın gözlerle beni izliyordu. Sonunda bu telaşımın sebebini çözemeyeceğine karar vermiş olmalı ki cevabı benden almak istedi.

"Ne oldu Deniz? Neden böyle telaşlandın birden? Fenalaştın mı?" Yüzündeki endişe çok belirgindi. Başımı kaldırıp ona baktım. Dün akşamki kabus seansıma tanık olduğu belliydi. Kabusu aklımdan çıkarmak ve annemin sorusuna cevap vermek için başımı iki yana salladım.

"Anne bugün yeni okulumda ilk günüm! Okula gideceğim ama benim bir üniformam yok. Sivil olarak okula gidemem ve eski üniformam da kesinlikle olmaz. Ne olacak şimdi?" Çaresizce ona baktım ve "Felaket hem de ilk günden." diye inledim.

Herhalde yüzümde acınası bir köpek yavrusu ifadesi oluşmuştu ki annem kahkahalarla gülmeye başladı. İşte tam bu an için her şeyimi verebilirdim. Yine de okula gitmeliydim. Annemin gülmeyi bırakıp bu büyük sorunla ilgilenmesini bekledim ama annem gülmeyi bırakmadı ya da ara verip bir şeyler önermeye çalışmadı. Sonunda dayanamayan yine ben oldum.

"Anne senin gülmen beni ne kadar mutlu ediyor bilemezsin ama şu üniforma sorununa bir çare bulsak çok iyi olacak sanırım. Çünkü saat–" kolumdaki saate baktım. "saat sekiz, sekiz olmuş." Birden dehşete kapıldım. Tam gün olan okulların tamamı derse sekiz buçukta başlardı ve bugün pazartesiydi yani okulda yapılacak töreni hiç saymıyordum bile.

Annem benim dehşet içindeki bakışlarım altında gülmeye devam ediyordu. Bir ara kendini sakinleştirip konuşmak istedi ama yapamayınca biraz daha bekledi ve tekrar denedi.

Dolunayda ValsHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin