The Real Hanbin

1.5K 119 6
                                    

Garip bir his baştan ayağa vücuduma yayıldı. Neden B.I bana mesaj atmıştı? Birkaç saniye boyunca mesaj atacak kendime güveni bulana kadar telefonla oynadım. 

" Okulumun yanındaki kahve dükkanında, neden?" Telefonumu masaya koyup Sumin'le konuşmaya başladım. Hanbin konusunu unutması amacıyla rastgele bir konu açmıştım. Çok uzun zaman geçmeden lanet bildirim sesim yeniden çaldı. 

" Eve gel. Hemen!"

Cidden, ona telefon numaramı bile vermemiştim. Bu kesinlikle Bobby'nin hatasıydı. Bu barbar tavırlar neydi? Tarzan bile daha kibar olabilirdi. Ona mesaj atmamaya karar verdim, çünkü sırf "B.I oppa" olduğu için her şeyi yapacak aptal fanlardan değildim. Sumin bizim okuldaki kimseyi ayırmadan dedikodu ritüelini başlattı. Anlattıklarına odaklanamasam da fark etmemişti. Bana sıcak haberleri anlatmakla fazla meşguldü. Dürüst olmak gerekirse aklım tamamen Hanbin'deydi. Karışık duygular bedenimi kundaklamıştı. Ansızın sandalyeyi zemine sürterek ayağa kalktım. Berbat bir ses çıkmıştı. 

" Sumin, gitmek zorundayım, seni sonra arayacağım." ona ne olduğunu sorma fırsatı vermeden ceketimi aldım ve hızla kapıya yöneldim. 

**********************

Eve girdiğimde o pisliği aramaya başlamıştım. Yere yatmış yüzünü koluyla kapatmıştı. 

"Yah! Hanbin. Ne cüretle..." Ayağa kalkıp bana yaklaşmaya başladığı anda sözlerim Titanik gibi batmıştı. Gözleri kırmızıydı, kalitesiz filmlerdeki vampirlere benziyordu. Yüzü derin bir hüzünle yaralanmıştı. 

"İyi misin?" ses tonum %100 değişmişti. Paniklemiştim.  Hanbin korkunç görünüyordu. 

" Sana tam 1 saat önce eve gelmeni söylemiştim!" Onun emretmesine rağmen eve gelmediğim için öfkeliydi. O benim babam ya da patronum değildi, eve ne zaman geleceğimi veya ne yapacağımı söyleyemezdi. Onunla iyi geçinmeye çalışsam da böyle davranıyordu. Bütün özellikleriyle dünyadaki en kötü erkek olduğunu kanıtlamıştı. 

"Senin davranışlarından bıktım! Kim olduğunu sanıyorsun?" Sesim resmen çığlık haline gelmişti. Hanbin kolumu tuttu ve  gözlerini gözlerime kilitledi. Yüz ifadesini inceledim ve o an algılayabildiğim tek şey umutsuzluk oldu. 

"Sonra kavga edelim, şimdi hızlı olmak zorundayız." Bu sefer sesi farklıydı, koşturmam için bana yalvarıyor gibiydi. Daha fazla soru sormak istemedim. Sadece ona uyup istediği gibi arabaya kadar takip ettim. Onun istediği insanların önünde diz çökmesiydi. 

Ehliyeti olup olmadığını umursamıyordum, sadece en son istediğim şey onunla birlikte ölmekti. Kitaplarda ya da filmlerde insanlar bunu acayip romantik buluyor, bilirsiniz sevdiğiniz insanla ölmek... gözyaşları, kalpler falan filan... Bizim hikayemiz bundan çok daha özgündü. Şu anda ona karşı hissedebildiğim tek şey aşk değil öfkeydi. Bunun yanında Romeo ve Juliet bizimle yeniden yazılsaydı Juliet Romeo dünyanın en berbat adamı olduğu için onu 100 yerinden bıçaklardı ve asla suçluluk duygusu hissetmezdi. Mutlu son. 

Araba yolda giderken başımı cama yasladım. O an hiçbir şey hissetmiyordum. İçim bomboştu. Kafamı yasladıktan sonra beynimdeki sorulardan kaçabilmek için uykuya daldım.

*****************

"Hana.." Hanbin beni sarstı. Gözlerimi yavaşça açtım ve camdan dışarı baktım. 

Seul Üniversite Hastanesi

Gözlerim B.I'ya döndü. "Burada ne yapıyoruz?" Kendimi sersemlemiş, karmaşık ve kötü hissediyordum. Hepsi onun yüzündendi.

Hanbin bana bir kağıt uzattı. Kağıdı alırken parmaklarımız birbirine sürtünmüştü. Bütün vücuduma bir ürperti yayıldı ama eminim o parmaklarımızın dokunduğunu bile hissetmemişti. 

  " Doktor Oh'u bul ve bunu ona ver. Lütfen çabuk ol, o korkmuş olabilir. (she kullanıyor yani korkan kız.)" 

Neyden bahsediyordu? Kim korkmuş olabilirdi?  Bugün öğrendiğim bir şey de B.I'a soru sormanın zamanı boşa harcamak olduğuydu. Çünkü kendini cevaplamak zorunda hissetmiyordu. 

Hastaneye girdiğimde Doktor Oh'u bulmam 3 dakikamı almıştı. Efendimin istediği gibi kağıdı ona vermiştim. Doktor ofisine girmeden önce benden birkaç dakika istedi. Kapı tekrar açıldığında küçük bir kızın elini tutuyordu. Kolu sarılmıştı. Bu kız B.I'ın küçük kardeşi Kim Hanbyul'dü.

Hanbin haklıydı, o korkmuştu. Gözleri yaşlıydı ve sırtında bir okul çantası taşıyordu. Gülümsedim ve ona yakın olabilmek için dizimin üstüne çöktüm. 

"Hanbin dışarıda, onu görmek ister misin?" Başıyla onayladı. Onu kollarıma aldım ve arabaya kadar taşıdım. Çok sevimliydi. Kalbinizi eritebilecek türde bir çocuktu. 

Birkaç adım uzaktayken Hanbin arabadan çıktı. Yüzünün etrafında ağzını ve burnunu saklayan bir atkı vardı. Paparaziler tarafından yakalanmak istemeyen Brad Pitt gibiydi. 

Hanbyul kollarını açtı. Hanbin onu kollarından tuttu ve dünyanın en değerli şeyiymiş gibi dikkatlice tutarak kollarımdan aldı. Hanbyul'ün kolları onun boynuna kilitlendi. 

Bu gerçekten Hanbin miydi? Onun da sıcak bir tarafı var mıydı? Bir an için eve erken gitmediğim için kendimi kötü hissetmiştim.

Hanbin içinde küçük de olsa insanlık olduğunu kanıtladıktan sonra Hanbyul'ü bırakmak için evlerine gittik. Hanbin'in annesi çok güzeldi. Arabadan çıkmasam da onu bana bakarken görmüştüm. Konuşmalarının sonunda annesi sıcak bir şekilde gülümsedi ve bana doğru başını salladı. 

Araba tekrar hareket ettiğinde kulaklıklarımı taktım. Kız kardeşi için endişelenmiş olsa da patron gibi davrandığı için onunla konuşmak istemiyordum. Eve vardığımda arabanın kapısını çarptım ve eve girmek için acele ettim. 

"Hana!" Bobby beni oturma odasından çağırıyordu. En sevdiğimiz TV şovunu izliyordu ama havamda olmadığım için onu görmezden geldim ve odama çıktım. 

Kıyafetlerimi çıkardım ve kendimi yumuşak battaniyelerin altına attım. Bu Hanbin'le geçirdiğim ilk gündü. Kabusum yeni başlamıştı. Bir o tarafa bir bu tarafa yuvarlandım. Göz kapaklarım uhuyla yapıştırılmış gibi olsa da uykuya dalamamıştım. 

Kapı aniden gıcırdadı. Yatağın kenarında ağırlık hissettim ve yatağın kenarına birinin oturduğunu anladım. Bir el saçımı okşadı ve battaniyeyi üzerime örttü. 

Bobby... Küçüklüğümüzden beri bunu yapardı. Odama sızar ve gece üşümemem için üzerimi örterdi. Hiç değişmemişti.

" Bugün için hem üzgünüm hem de minnettarım." 

O an onun Bobby olmadığını anladım. Bu ses Hanbin'e aitti. 

O gece uykumu alarak uyudum çünkü Hanbin'in başka bir yüzünü görmüştüm, daha iyi bir yüzünü. Ama bilirsiniz mucizeler asla sonsuza kadar sürmez. Ve eğer konu oysa bir gece bile sürmez. 

" Kim Lanet Olası Hanbin, Sen öldün!"


100 Days With Kim Hanbin!!!!Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin