XIII

1.1K 103 29
                                    

"Yah!!! Burada ne yapıyorsun?" Kolumu yakalarken beni çekmeye çalıştı. Tarzan gibi davranmayı bırakacak mı merak ediyordum. Sakince bileğimi gösterdim ve tutuşundan kurtuldum. Konuşmak eksik olan enerjimden çok fazla enerji çekiyormuş gibi hissediyordum. 

"Lanet..." Üzerime eğildi ve ateşimi kontrol etti, tepkisine göre bana iyi haberler vermeyecekti. 

Yanaklarımı avuçladı ve gözlerini gözlerime dikti, büyük ihtimalle hala nefes aldığıma emin olmak istiyordu. Yavaşça göz kırptım, göz kapaklarım normalinden daha ağır gibiydi. 

"Hanbin..." Mırıldanırken uyuyakalmadan ona bakmaya çalıştım. 

Hızlıca ceketini çıkardı ve sıkıca vücudumun etrafına sardı, ceketi beklediğimden daha büyüktü. Bir ceketten çok ben ve küçük vücudum için bir battaniye gibiydi. En azından beni biraz da olsa ısıtmaya başlamıştı. 

"Hadi gidelim." Bana arkasını döndü, bana beni eve kadar taşımayı öneriyordu. Başka bir durum olsa büyük ihtimalle güler ve o anın tadını çıkarırdım. 

Kollarımı boynuna kilitlerken tereddüt ettim ama sonuçta başka seçeneğim yoktu... Tabii soğuktan açlıktan ölmekten başka. Hanbin elleriyle vücudumu dengelerken ayağa kalktı ve yavaşça yürümeye başladı. 

"Neden buradasın?" Mırıldandım. Çenem omzuna yaslıydı, yüzüne o kadar yakındı ki yanaklarımız dokunuyordu. Cildinden bir sıcaklık benim bilincimin içine süzüldü, yüzümü çekmek istedim ama sıcak his oldukça bağımlılık yapıcıydı. Bu bir istila olsa da istenmeyen bir samimiyet oluşmuştu. Olanlardan sonra artık onun yüzünden kötü ya da karmakarışık hissetmek istemiyordum. 

Kapının önüne varana kadar aramızda garip bir sessizlik oluşmuştu. 

"Neden evden çıktın?" Ayakları hareket etmeyi keserken sesi ciddi bir ton edindi. 

"Biraz odun getirmek istemiştim." Yalanmı kolayca Dünya'nın En Kötü Yalanı ödülünü alabilirdi. Gerçi düşününce Yang Hyunsuk'un geri dönüş yalanlarıyla kapışabilirdi. 

Yazıklar olsun bana. Kim hava kuzey kutbundan daha kötüyken ormana giderdi ki? 

Hanbin iç çekti ve kapıyı açıp beni oturma odasına taşıdı. Bobby ve Sumin bizi görünce ayağa kalktılar. Bobby'nin yüz ifadesi açık bir kitap gibiydi, alt dudağı neredeyse kanamak üzereydi. Bu onun endişelenmenin de ötesinde olduğunu gösteriyordu. Bu onun kızgınken ya da endişeliyken yaptığı bir alışkanlıktı. 

Hanbin kibarca koltuğa oturmama yardım ederken Sumin ve Bobby'nin delici bakışlarından kaçınmaya çalıştım. Aralarından birinin beni boğacağından emindim. 

Bobby, Hanbin kolunu tutup ona dik dik bakana kadar bana büyük ihtimalle dalga geçmek için bir şeyler söylemek üzereydi. Bakışları o kadar yoğundu ki telapatik olarak konuşuyor gibiydiler. Asıl şaşırtıcı olan Bobby'nin o bakışa karşı sadece başıyla onaylamasıydı. 

"Sana biraz sıcak çikolata ve yiyecek getireceğiz."  Hanbin onu mutfağa sürüklerken duyurdu Bobby.

Onların birbirlerine bu şekilde davrandıklarını görünce güçsüzce gülümsedim. O anı tanımlayacak doğru sözcüğü bulamıyordum, kalbimi hafifletmişlerdi. Gözlerim yönünü değiştirdiğinde tüm hafiflik ortadan kayboldu.

Sumin yüzündeki sürtükçe ifadeyi korurken kollarını çaprazlamış yanımda oturuyordu. Gerçek şu ki Sumin diğer insanlardan daha az kaba değildi. Bana asla öyle davranmamıştı ama başkalarına her zaman öyle davrandığını fark ediyordum. Sınıfımızdaki en güzel kızlardan biriydi ama alaycılığı onu üniversitede gördüğüm en çirkin şeydi.

Her zaman bana karşı olmadığı için bu tarafını görmezden gelmeye çalışmıştım... en azından şimdiye kadar.

"Neden bana oyundan bahsetmedin?" Kaşlarını kaldırırken dudaklarını büzdü, 'Mean Girls'deki karakterlerden birine benziyordu. 

"Oyunu nasıl öğrendin?" Gözlerim açılırken yüzümdeki şok kolaylıkla fark edilebiliyordu. 

"Hanbin söyledi." Yüzü bakılmayacak hale gelmişti, çılgınlığın ve iğrenmenin izlerini taşıyordu. "Aynı zamanda bana oyunu kaybettiğini kabul edersen oyunu bitireceğini de söyledi." Soğuk bir şekilde ekledi.

Sözcükleri kafamda yankılandı. Kaybettiğini kabul et...

"Yapamam." Buradan çıkabilmeyi isterdim ama Düşmanım gibi bakmak yerine en iyi arkadaşım olması gereken biriyle aynı odaya tıkılmıştım. 

"Neden? Bana arkadaşını bir oyuna arkadaşına tercih etmek için geçerli bir neden söyle. Hanbin'in 3 dileğini yerine getirmek bu kadar zor olmamalı. Senden kendini bir köprüden fırlatmanı falan isteyecek değil. " Kaşlarını çatarken sinirle bacağını sallamaya başladı. Söylediği şeyin doğrulu konusunda emin değildim.  Hanbin'in ruh hali değişikliklerini ve bana her şeyi emredebileceğini biliyordum. Köprüden atlamak hariç, agresif tavırları onun için yumuşaktı.

"Ben..." Bobby'nin geri gelişiyle sözüm kesildi. Tabakları sehpaya yerleştirdi ve ikimizin arasına oturdu, sanki boks maçındaki bir hakem gibiydi.

"Yah! Hanbin, gerilimi hissedebiliyor musun? Beni boğuyor."  Dudağının bir köşesi kıvrıldı ve soru sorarcasına kaşlarını kaldırdı erkek kardeşim. Neşe gözlerinde okunabiliyordu.

Hanbin odaya girdi ve bana sıcak çikolata ile battaniye uzattı. Ona teşekkür ederken Sumin'in bakışlarından kaçınmaya çalıştım. 

Gün böyle devam etti ve gece oldu. Ağaçlar gece daha farklı görünüyorlardı. Koltukta uyumaya karar verdim, Hanbin ve Bobby'nin beni yatakhaneye taşımasından kaçınıyordum. Uyuyakalmak sorun değildi. En kötü günümü geçirdiğimden, gerçeklikten kaçmak uyanık kalmaktan daha iyiydi. 

NOT: Bundan sonra araya yıldız atmak yerine resim koyuyorum bugünün özeli Bobby fanartı

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

NOT: Bundan sonra araya yıldız atmak yerine resim koyuyorum bugünün özeli Bobby fanartı. Wattpadinizi
güncellemeyi unutmayın!!!!

Birinin adımları zemini gıcırdattı. Gözlerim yavaşça açıldı ve ellerim onları ovaladı. 

"Hanbin? Neden uyanıksın?" Birbirimize tutkulu bir şekilde baktık, kalbimin atışını damarlarımda hissedebiliyordum. 

"Neden..." Herhangi bir yanıt almadığımdan soruyu tekrar sormak üzereydim fakat Hanbin bana yaklaşınca sözlerimi yuttum. Tereddütle ona baktım. Gözlerinde gördüğüm duygu girdabı nefesimin kesilmesini sağladı. Her nasılsa ben uzaklaşmayı düşünemeden beni hızla kendine çekti ve ağzımı tutkulu bir öpücük için kendi ağzıyla kapattı. Dudaklarımız birbirine çarparken elimi göğsüne yerleştirdim, amacım onu ittirmekti ama yapamadım. 

Nefeslerimiz birbirine karışırken kollarıyla beni bir tuzakmışçasına çevreledi.



100 Days With Kim Hanbin!!!!Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin