XXVII

929 73 16
                                    


Zaman kendi içinde yok oldu. Bu Hanbin ile en uzun öpücüğümdü, en yoğun ve en acımasız olanıydı. Şehvet bizi ele geçirmişti. Ayaklarım tekrardan zemine değdiğinde dengemi sağlayamayacak haldeydim. Bacaklarım 1 ton ağırlık taşıyormuş gibiydi ve emin olun o gün hiçbir şey yemememe rağmen sırtıma Fat Amy atlamış gibi hissediyordum.

 NOT:  Fat Amy  benim bir film karakteri. Pitch Perfect adlı filmden. Altyazılı olarak izlemenizi öneririm.

Dudaklarının kıvrılması çevremizdeki dünyanın yeniden durmasına neden oldu, güzel suratında oynayan gülümseme midemi mahvetti. 

Bir sonraki cümlemin ortamı mahvedeceğini biliyordum ama gerçek düşüncelerini duymak zorundaydım. 

"Hanbin, son kez de olsa bana karşı dürüst olabilir misin?" Sesimdeki ciddi ton onu etkilemişti. Yüzünü buruştururken gözleri gece yarısı ve kuzgun kanatları gibiydi. Gözlerindeki karanlık boş değildi, şafaktan önceki tatlı sessizlik gibiydi. Kısaca başıyla onayladı, sorularıma devam edebileceğimi tahmin edebiliyordum. 

"Sumin'e neden çıkıyormuş gibi yapmayı teklif ettin? Neden bana duyguların hakkında yalan söyledin?" Yüz ifadesi şiddetle değişti.Gözlerimden kaçınırken başını çevirdin ve gergin bir şekilde alt dudağını ısırmaya başladı. 

"Bana bak." Yine de bana bakmaya bile yeltenmedi. Yanaklarını avuçladım ve onu bana bakmaya zorladım. 

Gözlerine baktığımda görülebilecek hiçbir şey olmadığını fark ettim. mürekkebin sonsuz derinliği ve acı. Gözleri binlerce ruhu içinde barındıran ama yine de bir tanesini bile göstermeyen Tartarus çukuru gibiydi. Ben hariç kimseyi göstermeyen bir çukur. Hanbin'in Tartarus'unda hapistim ve üzücü olan şey ise umursamamamdı. 

"Duygularımız için her şeyi riske atabilir miyiz? Özgürlüğünü ve ve güvenliğini riske atabilir misin?" Kibarca ellerimi yüzünden uzaklaştırmaya çalıştı ama izin vermedim. Avuçları terlemeye başlamıştı, bu durumun onun için ne kadar rahatsız edici olduğunu anlayabiliyordum. 

"Bu benimle mi yoksa seninle mi ilgili? Fangirllerini kaybetmek istemiyorsun değil mi?Elde ettiğin ilgiden hoşlandın ve bunu kaybetmek istemiyorsun değil mi?" Sinirlenmesini, bağırmasını, beni itmesini bekledim. Kendimi sert bir tavra hazırladım ama o sadece saçlarımı karıştırdı. 

"Kaybetmek istemediğim tek kişi sensin Hana. Ama korkarım ki bu konuda bencil olursam ciddi sonuçlar doğurabilir." Sözlerine devam etmeden önce derin bir nefes aldı. "Neden mi duygularım hakkında yalan söyledim? Çünkü seninkilerin de benimkiler kadar güçlü olduğunu biliyordum. Her öpüştüğümüzde birbirimize olan açlığımızı hissediyordum. İstesem bile durduramazdım ve eminim senin için de aynısı geçerlidir." 

Haklıydı. İstesem bile onu asla reddedemezdim. Beni ne kadar incitirse incitsin herkese karşı her zaman onu seçerdim. Ondan nefret etmekten vazgeçmiştim fakat artık güçsüz düştüğüm için kendimden nefret etmeye başlamıştım. 

"Seçim yapmak zorundasın Hanbin. Böyle devam edemeyiz. Böyle devam edemem." Ellerimi ellerinden çektim. Cevabını duymak istediğimden emin değildim ama eğer bu şekilde devam edersek akıl hastası olabilirdim. 

"İşte bu yüzden Sumin'le çıkıyormuş gibi davrandım. Bana seçmemi söylemendense benden nefret etmen daha kolay olurdu." Bu sorudan kaçmak ikimiz için de çok anlamsızdı. Birkaç saniye gözlerimizi kırpmadan birbirimize baktık. İkimiz de her şeyin bitmesinden korkuyormuş gibiydik. Eğer geleceği okuyabilseydik her şey daha kolay olabilirdi. Seçeneklerin getireceği sonuçları görebilseydik her şey daha kolay olurdu. 

100 Days With Kim Hanbin!!!!Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin