Final Part 2

519 41 50
                                    

Aşk, var olan en güzel ama en zehirli çiçektir. Bizim ülkemizde yetişmiyor ama bunun sebebi iklimin uyumlu olmamasından değil, Tanrı'nın onu bizim içimizde çiçeklenmesi için tasarladığından böyle. Su yerine sonunda bizi hayalkırıklığı ve acıya götüren umutlar ve hayallerle süsleriz bu çiçeği. Neden? Çünkü bu kadar güzel bir çiçeği dikenleri bir kez bile batmadan tutamazsınız. 

Bir kere elinize battığında geri dönüşü yoktur. O gaddar acı hayatta kalmak yerine ölü olmayı tercih edeceğiniz bir şekilde kalbinize yerleşir. İşte oldukça nadir bulunan bu çiçeğin dikenleri böyle hissettirir. 

Ne yazık ki aşık olduğumda böyle bir acıyı ben de deneyimlemiştim. Uzun zaman önceydi fakat her şeyi dünmüş gibi hatırlıyordum. 


****************************

Ağabeyim aramızdaki mesafeyi kısalttı ve boğazını temizlemeden önce bana bavulumu uzattı. 

"Tek yol bu mu?" Acı bir ses tonuyla sordu. Parmakları yumruk şeklinde sıkılıydı. 

Vücudundaki her bir hareketi büyük bir ilgiyle inceledim. Elleri titriyordu ama yüzünde hiçbir ifadenin izi yoktu. 

Sorusunu duymazdan geldim ve annemi son kez görebilmek için omzunun üstünden baktım. Yüzünü bir peçeteye gömmüş ve ağlamaya başlamıştı. Gözyaşlarımı tutmaya çalıştım fakat onun acılı iç çekişleri karşısında daha fazla güçlü kalamazdım. Birkaç yıl önce ağabeyim idol olmak için evi terk ettiğinde hissettiği kalp kırıklığını tekrar yaşıyordu. Durumun şimdi tamamen farklıydı. Kore'yi rüyamı gerçekleştirmek için de değil ondan kaçmak için terk ediyordum. Sayısız denemeden sonra her şeyi unutmanın tek yolunun ondan uzak durmak olduğunu anlamıştım. Hala onunla olan anılarımın ve kusursuz gülümsemesinin etkisindeydim. 

"İyi çalış." Bobby yumuşak bir sesle konuştu ve yaklaşıp alnımı öptü. 

"Teşekkür ederim." gözyaşları yanaklarımdan aşağı dökülmeye başlamadan önce konuşmayı başarabildim. Ona desteği için değil, Amerika aniden geri dönüşümün gerçek sebeplerini ebeveynlerimden sakladığı için teşekkür etmiştim. Onlar derslerim için gittiğimi sanırken ben kendim için gidiyordum.


Birine aşık olmak kalbimizin karanlık köşelerini iyileştireceğini umarız fakat tedavinin kendisinin hastalık olduğunu bilmeyiz. Benim Hanbin' e olan aşkım yıkıcıydı. Ben kendi yıkımımın mimarı, o ise benim projemdi. 

Yaklaşıp anneme sarılmaya çalıştım fakat vücudum donup kaldı. Gözyaşları öncekinden daha beter dökülmeye başladı. Çenemdeki kasın titrediğini ve içimde bir şeylerin kaynadığını hissediyordum. 

"Anne güçsüz kızını affet. Kalbim onun için acımayı bıraktığı zaman geri döneceğim."

Boğazımı temizledim, gözyaşlarımı yanaklarımdan sildim ve ellerimi annemin omuzlarına yerleştirdim. 

"Senden sadece birkaç saat uzaklıktayım. tatillerde geleceğim." Vücudu dokunuşumun altında titremeye devam ederken iç çekişleri durmadı. 

uzun narin parmakları sağ cebine gitti ve en sevdiği kitabı çıkardı. Ben 8 yaşımdayken bana bu kitabı okurdu. Hala onu soğuk kış gecelerinde üzerinde battaniyeyle eski bir sandalyede bana okuduğunu zihnimde canlandırabiliyordum. Elim uzanıp kitabı alana kadar içimde defalarca gözyaşı döktüm. 

Bana kırmızı, hüzün dolu gözlerle baktı. "Çabuk dön." 

Ben her şeyi arkamda bırakıp yürümeye başlamadan önce bunları söylemeyi başarabilmişti. Evim, ailem, mutluluğum, gözyaşlarım, zorluklarım, arkadaşlarım ve... Hanbin'im...Acı dalgalar halinde geldi. Dakikalarca iç çekiş kendini toplamaya çalışan nefeslerle bölündü. Yanaklarımı kollarıma sildim ama birkaç dakika içinde tekrardan ıslanmışlardı. 

100 Days With Kim Hanbin!!!!Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin