Sessiz yolculuğumuzun ardından pekte ummadığım bir yerde durdurmuştu arabayı. Nerede mi? Bir hamburgercinin önünde.Resmiyetle uzaktan yakından alakası olmayan bir yerdi burası, bana göre hava hoştu karnımı doyura bileceğim bir yerdi ve ben hamburgere bayılırdım. Ama resmiyete bu kadar önem veren birisi için hamburgerci fazla resmiyetsizdi bence.
Bana döndü ve bir süre baktıktan sonra arabanın kapısını açıp indi. Bir umut belki kapımı açar diye bekledim ama sadece beklediğim ile kalmıştım.Hamburgerciye getiren adamdan ne centilmenlik bekliyorsam. Kendi tarafımdaki kapıyı söylenerek açtım ve kapısını sert bir şekilde kapattım.
Yanına geldiğimde adımları hamburgercinin tam tersi yöne ilerledi ve biraz ilerimizdeki devasa büyüklükteki restorana doğru ilerledik.
Şaşkınlığımı daha fazla gizleyemeden. "Hamburger yiyeceğimizi düşünmüştüm." Diyerek düşüncelerimi dile getirdim. Biraz daha ilerimden yürüdüğü için geniş omuzları gözüme görsel bir şölen sunuyordu.
"Aslında öyleydi.." derken omzunun üzerinden bana doğru baktı ve "ama 2 dakika öncesine kadar." gözleri gözlerimi bulduğunda yüzünü aydınlatan görkemli ışıkların altında bir kez daha bu kadar gözlere sahip olduğu için resmen onu kıskandım.
İnsanın baktıkça bakası gelecek türdendi, bakmak istemesen bile o gözleri istediğini kendine baktıracak kadar güçlüydü. Yüzümde istemsizce oluşan tebessümümü o görmeden çabucak yüzümden sildim.
Son zamanlarda kendimden fazlasıyla taviz vermiştim daha fazlasını insanlara sunarak kendimi onların gözünde düşük seviyeli olarak gösteremezdim. Poyraz'da yüksek olasılıkla benimle aynı kanıda gibiydi. Aslında dikkatli bakılınca ikimizinde hemen hemen aynı olduğumuz gözler önüne serile bilirdi.
"Yürüyerek geleceğimize arabayla gelseydik keşke" diyerek mızmızlandım. "Şimdi çıkışta da yürüyeceğiz falan." diyerek söylenmelerime devam ettim. Aslında umurumda değildi yürümek falan, maksat Poyrazla diyalog halinde olmaktı.Sessiz olunca çok sinir bozucu oluyordu.
"İki adımlık yol yürü bir zahmet."diye homurdanmıştı. Restoranını hemen önüne geldiğimizde Poyraz kolunu hafifçe kırdı ve koluna girmem için bir süre bekledi. Daha fazla bekletmemek adına koluna girdim ve merdivenlerden ilerlerken kapıdaki görevli bizi başıyla selamladı.
İçeri girer girmez yüzüme çarpan sıcak havayla mayışmıştım. İnsanın ruhunu rahatlatacak türde bir sakinlikle piyanonun notalarından yükselen ses ortamı dahada bir huzurlu kılıyordu.
Yanımıza yaklaşan genç bir kız bize gülümserken bize oturabileceğimiz bir masa göstereceği sırada takım elbiseli bir adam düğmesini ilikleyerek yanımıza gelmişti.
" Poyraz bey hoş geldiniz efendim." adamın kibar sesine tezat bir şekilde Poyraz'ın insanı iliklerine kadar işleyen buz gibi sesi irkilmeme neden olmuştu.
"Bize doğru düzgün bir masa ayarlayın.. Ve sen bana iyi bak ve bir daha beni gördüğünde diğer insanlarla aynı statüde yer göstermeye kalkışma."
Bir an okulun ilk günü öğretmenle olan laubali konuşması belirdi zihnimde. Kendini üstün görüp insanlara emirler veren biri olması açıkçası çok sinir bozucuydu. Belkide ben onlar gibi kendimden küçük birisinden hakaretle karışık emir cümlelerini susup dinlemezdim bile. Her insan benim gözümde eşitti tabi istisnai durumlar olabiliyordu. Bunun en iyi örneği olarak sadece tek sefer gördüğüm fakat onu fazlasıyla tanımama yetecek kadar muhatap olmasam da aklımda onun için ikinci Poyraz damgasını vurabileceğim Doğa vardı.
Düşüncelerim bir toz bulutu gibi etrafta uçuşurken Poyraz'ın kızı daha fazla hakaret içerikli cümlelerine maruz bırakmamak adına kolunu cimdikledim. Bakışları beni bulduğunda inanın iliklerime kadar işleyen korkuyla yüz yüze gelmiş gibi hissettim. Sert bakışlarının altında yatan iyi Poyraz'ı bulmaya çalıştım ama yoktu, sanki yumuşak ve espritüel olan Poyraz bir kaç saat içinde buhar olup yok olmuş gibiydi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Psikopatla Anlaşma
فكاهة"Ben siyahım. Sevmeyi bilmem hisslerim yoktur. Kimseye acımam." Kız ruhsuzca güldü. Haklıydı o acıma duygusunu olmayan koca bir manyaktı. "Kendini bilmen iyi bir şey bay ego yığını." bu lafı üzrine çocuğun suratında varla yok ara...