Sustuğum şeyler var; konuşup anlatamadığım şeyler. Ve içimde kaybolup giden insanlar.. Eskiden hiç bir şeyi kafama takmaz umursamazdım, ama şimdi.. Şimdi büyüdüğümden midir bilinmez bazı şeyleri daha net anlayabiliyordum. Umursuyorum eskiden gülüp geçtiğim kafama takmadığım şeyler büyük bir çığ gibi beynime düşüyordu. Kafam sisli bir yoldan ibaretti ve ben yolumu bulamıyordum. Ya tekrar umursamayı bırakıp aşağılanıp kim nereye götürürse o tarafa gidecektim ya da.. Savaşacaktım.
Kendi yolumu kendim bulacak ve yoluma çıkan tüm zorluklara karşı meydan okuyacaktım. Savaşmam gerekti pes etmemem.
Camdan dışarı bakma işimi kesip yan tarafıma oturan Elife döndüm bana tuhaf tuhaf bakıyordu, sanki söylemesi gereken bir şey var ama söyleyemiyormuş gibiydi. Gözlerimi kıstım ve kollarımı bağdaş yaptıktan sonra "Çıkar ağzında ki baklayı" dudağını dişledi. Bir erkek olsa kesinlikle bu kızı şuan ıssıra bilirdi. Sarıya yakın boyalı saçları ve boncuk boncuk kahverengi gözleriyle oldukça güzel duruyordu. Yüz hatları ise küçük bir çocuğun yüz hatlarıyla hemen hemen aynıdır. Daha önce Elif'le fazla muhattap olmamıştım ama sanırım o da sınıfta tek kalmıştı ve yeni bir arkadaşlık kurmanın peşindeydi.
"Şey.."dudağını dişlemeye devam ederken o'na 'ne' dercesine bir bakış gönderdim. "Buna bakmak isteyeceğini düşündüm." telefonunu bana doğru tutarken tedirgindi, telefonun ekranına bakmamla dudaklarımdan bir "oha." çıktı.
"Oha ki ne oha." Elif'in bu tepkisiyle kahkahayı koyu verdim. Elif başta şaşırsa da o'da bana ayak uydurup kahkahalarla gülmeye başladı.
"Hayırdır kızlar." sesin geldiği tarafa başımızı çevirdiğimizde Poyraz'ın bize doğru yaklaştığını gördüm. Kaşında bir yara bandı vardı ne olmuştu ki kaşına?
"Arkadaş senin köpekle sevişirken ki ifşahalık fotoğrafını gösteriyordu da"kıkırdamam ile Elif'in kaşlarla Poyraz'ın kaşları aynı anda çatıldı. Elif elini alnına sert bir şekilde vurdu.
"Lan yanlış fotoya bakmışsın." bu sefer çatılan kaş benim kaşım olmuştu. Cidden bana o fotoğrafı gösterdiğini sanmıştım. "Foto buydu." ekranda birkaç saniye baktıktan sonra bana göstereceği sırada telefon Poyraz tarafından alınmıştı.
"Her şeye burnunu sokma." diye sinirle Elif'e bağıran Poyraz'a öfke dolu gözlerle baktım. Elif'in gözleri dolu dolu olmuştu kendini savunmak adına bir kaç şey söylemişti ama Poyraz onu bir böcek yerine koyup sürekli ezmiş ve aşağılamıştı. Ne vardı o fotoğrafta da bu derece birbirlerine girmişlerdi.
"Şimdi siktir olup sırana git." telefonu Elif'in kucağına fırlatınca sinirle elimi masaya vurdum ve ayağa kalkıp Poyraz'a meydan okudum. O'nun ne üstünlüğü vardı da insanları bu kadar kolay aşağılaya biliyordu.
"Haddini bil yeni!" diye kükredim boyu benden uzun olduğu için biraz başımı kaldırmak zorunda almıştım ama olsun hayvan gibi boyu olan o ben değilim.
"Bilmezsem ne yapacaksın." meydan mı okuyordu bana?. Kolumu tuttu ve sıktı "O sesini de bana yükseltme bir daha." tıslarcasına çıkan sesi iliklerime kadar ürpermemi Sağladı sesi adeta ölüm gibi kokuyordu.
"Yükseltirsem ne olur!" kontürolsüzce çıkan sesime Elif'in sesi de karışmıştı "Kavga etmeyin." dedi titrek sesiyle, sesinden bile korkusu belli oluyordu. Teneffüste olduğumuzdan dolayı sınıfta biz ve 2 kişi daha vardı ve o iki kişi film izler gibi bizi izliyorlardı.
"Bana bak lan fahişe!" kolumu bırakıp saçıma yapıştı. İkimizin ortasında duran Elif'in gözleri iri iri açılırken ayırmak için girişimde bulunacakken Poyraz'ın ani hareketiyle oturduğu yere tekrar oturmak zorunda kaldı.
"Korkma." dedim Elife bakarken. Poyraz yapmacık bir şekilde güldü ve "Kendin için endişelenmelisin bence." Saçımı asıldı ve "Yürü!" diye emir verdi ben ne yaptım inatla hareket etmeden elindeki saçlarımı kurtarmaya çalıştım.
"Sen kimsin de bana emir veriyorsun lan pezevenk." Poyraz'ın gözleri duyduklarından sonra siyaha döndü ve o siyahın ortası alev alev yanıyordu. Saçımı bıraktı ve sakinleşmek için yüzünü sıvazladı , bende o arada acıdan alev alev yanan saçlarımı ovuşturdu.
"Arya daha fazla seninle evcilik oynayamıycam." Sinirle yanında ki sıraya tekmesini geçirdi. "Sen tam bir baş belasısın" ve ardından rüzgar gibi eserek sınıftan çıktı. Ne demek istemişti biz burada onunla oyun mu oynuyorduk?
"Elif hemen o fotoğrafı açıyorsun." dedim sinirle. Bakalım bu kadar tantanaya değecek bir fotoğraf mıydı? Kadrajıma Titreyen bir el girince elinden telefonu çekip aldım. Hemen ardından gördüğüm fotoğrafla yutkunamadım bile, şaşkınlık bir yumru gibi boğazıma oturmuştu. Cidden Murat'ı dövmüş müydü? Telefonu masanın üzerine bıraktığım gibi fırlayarak dışarı çıktım. koridorun iki tarafına da bakarken nereye gitmiş olabileceğini düşünüyordum. Sola doğru koşmaya başladığımda arkamdan bir bağrış duydum.
"Arya dur!" Elif'in koşarak bana yetişmeye çalıştığının farkındaydım. Merdivenleri hızlı ve seri bir şekilde inerken çarptığım bir kaç kişinin ardımdan ettiği küfürleri hiçe saydım. Ayaklarım beni nereye götürüyordu bilmiyorum ama kesinlikle beni ona götürdüğünden emindim. Bahçeye vardığımda okulun arkasına doğru ilerlediğini görmemle ona doğru koşmam eş zamanda olmuştu.
O piç kurusunu öldüreceğim daha henüz geleli iki gün bile olmadan hayatıma burnunu sokmuş ve her şeyi çıkılmaz bir noktaya doğru götürüyordu. O iki salak yüzünden insanların aşağılayıcı ve iğrenç hakaretlerine maruz kalıyordum ve kesinlikle bu kavga olayından sonra ne tür boktan dedikoduların döneceğini ancak tanrı bilebilir.
Poyraz'a yetiştiğimde farkıma varmamıştı o okul tişörtünün içinden bile belli olan kaslı sırtını izlemeyi bırakıp sert bir şekilde itekledim. Afallayarak "Ne oluyor lan." gürleyip arkasına döndü. Karşısında beni gördüğünde benim gibi sinirle kaşları çatılmıştı. Onda ki ben kötü çocuğum tavırları bir gün beni öldürecekti.
Yeşil gözleri alev alev yanıyordu. Gözlerimi gözlerinin hapsinden kurtarıp yüzüne baktım sinirli görünüyordu. Tıpkı benim gibi. "Neden yaptın?" kaşlarını kaldırmış 'neyi' dercesine bana bakınca sakinleştiğini fark ettim. "Diyorum ki neden Murat'ı dövdün." dişlerimin arasında konuştuğumda dudağı yukarı doğru kıvrıldı ve alay dolu 'hıh' sesi çıktı. Bana doğru bir adım attığında hemen dibimde duruyordu başımı kaldırıp ona baktığımda gözlerini kıskandım. Nasıl bu kadar güzel olabilirdi ki?
"Canım öyle istedi." yüzümü yalayan nefesi beynimin erimesine yetecek kadar sıcak ve güzeldi. Beynim kelimeleri toparlayamaz iken dediklerini idrak edemiyordum. Burnuma buram buram dolan erkeksi kokusu kesinlikle en iyi parfümleri bile mest edecek boyuttaydı. "Seni tahrik ediyorum demi baş belası." bunu kendiyle gurur duyarak söylemişti. Güldüm.
'Kesinlikle ediyorsun'
"Bence kimin kimi tahrik ettiği ortada." bunu söylerken parmak uçlarımda yükselip dudaklarına doğru söylemiştim. Düşmemek için kaslı göğsüne koyduğum elimin altında atan kalp buz kesmemi sağlamıştı o kadar hızlı atıyordu ki ölmek istedim. Onu tahrik mi etmiştim?
Kendimi ondan uzaklaştırıp bir şey demeden arkamı dönüp okula doğru yürürken başımı kaldırmam ile Elif'i görmem bir oldu. Buruk bir şekilde gülümsedi ve yanına geldiğimde koluma girip okula doğru ilerledik. Sanırım ava giderken avlanmak böyle bir şey olsa gerekti. Ben oraya ona yaptıkları için güzel bir ders vermek için gitmiştim ama sonuç kendimi küçük düşürüp ona yaklaşmış ve tahrik olmuştum.
"Sanırım konuşmanız iyi gitmedi." beynimi yakan düşüncelerimden kurtulup Elif'e döndüm. "Maymunlarla anlaşmak onunla anlaşmaktan daha kolaydır." dememle ikimizde güldük ve okul kapısından içeri girdik. Sanırım stresten dişlediğim dudaklarım mahvolacaktı buna adım kadar emindim...
****
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Psikopatla Anlaşma
Mizah"Ben siyahım. Sevmeyi bilmem hisslerim yoktur. Kimseye acımam." Kız ruhsuzca güldü. Haklıydı o acıma duygusunu olmayan koca bir manyaktı. "Kendini bilmen iyi bir şey bay ego yığını." bu lafı üzrine çocuğun suratında varla yok ara...