10. Bölüm "Keşke"

721 37 11
                                    

 -Şarkı ile okumak isteyen okusun. Şimdi açmanıza gerek yok.-

Hava kararmıştı, sinirden ve soğuktan çenem titriyordu. Ellerimi cebime koyup, gözlerimi kapattım. Dalgınlıkla yürürken duyduğum araba sesiyle geri çekildim. Ben vereceğim nefesi içime hızlıca çekmişken arabanın camı açıldı. 

"Kızım, sen ne yapıyorsun?" Duyduğum tanıdık sesle boğazımdan hıçkırık çıktı. "Magda?" Arabadan çıkıp hızlıca yanıma geldi. Ellerimi yüzüme koymuştum ve ağlıyordum. "Arabaya geçelim mi? Dondurucu soğuk var." 

"Nick," deyip sarıldım. "bana neden böyle yapıyor." Belimden sarılarak konuşmuştu. 

"Konuşalım ama arabaya geç önce, sakinleş." Kafamı sallayıp arabanın önünden dolandım. Kapıyı açıp içeri geçtiğimde soğuktan, havasız ama sıcak ortama girdiğim için anlık titredim. Arabayı çalıştırıp yol alırken ciddiydi. "Ne oldu?"

"Her şey gayet normal hatta çok güzel gidiyordu. Kayak yapmak için gitmiştik. Dönerken Jill ile karşılaştım." 

"Jill? O kim?" Sözümü kesti. 

"Lise arkadaşım."

"Peki, devam et."

"Jill, birkaç iltifat etti. Demi olanlardan sonra benimle konuşmadı, bundan 2 saat kadar öncede kavga ettik sayılır. Jill'in yavşak olduğunu, benimde olanlardan rahatsız olmadığımı söyledi." Nefesimi titrek bir şekilde dışarı verdim. 

"Ve sende kırıldın değil mi?"

"Nick, o, çok düşüncesiz davrandı. Eğer onu sevmiyor olsam sen dışında kimsenin bilmediği bir ilişki yaşamam, sevgilimin bir maymun tarafından öpülmesine katlanmam... beni çok kırıyor."

"Magda, onu sevdiğini biliyorum, bunu kanıtlaman gerekmiyor. Demi kıskanmış olabilir mi?"

"Ah, Nick! Nasıl düşünemedim ben bunu?" Dalga geçtiğimde güldü. 

"Sert tepki vermiş, farkındayım. Kıskançlıktan işte, anlık deli olursun ve bağırır çağırırsın."

"Benim anlık deli olmaya hakkım yok herhalde. Gözümün önünde sevgilimin kalçasını sıkan bir maymun duruyordu, tepki verememiştim."

"Maymun deyip duruyorsun, Mag." 

"Çünkü öyle, kıçı eminim mavidir. Mavi popolu maymunlar gibi."

"Ne?" deyip gülmeye başladı. Arabayı durdurduğunda dışarı baktım. "Bende mi kalacaksın, otele bırakabilirim?"

"Ağlarken bana sarılacak mısın?"

"Tabii ki, her zaman. En yakın arkadaşım için ağlayan arkadaşımı sakinleştirmek artık görevim."

*D

Wilmer telefonu kapattığında artık uykum gelmişti. Cidden ne kadar çok konuşuyordu?

Kanepedeki tişörtü gördüğümde tüylerimin dikenleştiğini hissettim. 

Sahi neler olduğunu hatırlayamıyordum bile, kafamda hala Wilmer'ın sesi vardı, alnımı ovuşturup kanepeye oturdum. 

Rahatsız görünmüyordun. 

Kafamdan tanışmamız bile geçmişti. Onun bana hiç böyle söylemediğini düşünüyordum. Gerçekten sert davranmıştım. Saçlarımı geriye atıp, nefes aldım. 

Elimdeki telefonun kilidini açarken bugün çekildiğimiz fotoğrafa dalmıştım. Öyle güzeldi ki, ondan özür dilemem gerekirdi, kırılmış olduğuna emindim. O umursamaz tavrının altındaki kırılgan Magdalena'yı tanıyordum. 

Photograph. || d.l. || gxgHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin