Şoku üzerimden atmaya çalışarak sesimi ciddi tuttum."Bana bak ağa, sen zorla kimseyi bu şehire getiremezsin. Ölümle de tehtit edemezsin."
Oda bana şaşkınca bakarken aniden gülmeye başladı. Baş parmağıya çenesini kaşıyıp bakışlarını yüzüme sabitledi.
"Demek sen, Ahmet Ağanın kızısın. "
Yüzünde gülümseme yüz tutarken gözlerini arkama kaydırıp bir kaç saniye sonra tekrar bana getirdi.
"Kimseyle zorla evlenemezsin. Berdelde yapamazsın. Anladın mı beni?"
Beni yine dinlemeyerek yüzüme bakıp, arkadaki bir adama seslendi.
"Selim, aşirete haber ver. Evleneceğim kişiyi seçtim."
Beynimden vurulmuşa döndüm. Ne yaptığımı algılayamayarak birden elimdeki silahı, alnına dayadım.
"Kardeşimi ölsemde, seninle evlendirmem. "
Cesaretime laf yoktu lâkin, korku bedenimi çoktan sarmıştı. Kardeşimi ateşe mi atacaktım?
olmazdı öyle şey. Ailede birsürü kız vardı.
Korumalarda bana silahı doğrultunca, Azad Bey birden bağırdı. Bağırmasıyla refleks olarak geri adım atmıştım. Ve Silah hafif alnından ayrılmıştı.
"Hepiniz indirin silahları!"
Ardından bana döndü ve tekrar, Selim denen adama seslendi.
"Düğün hazırlıklarına başlayın. Aysira hanım'ı seçtim."
Dur, dur, dur. Ne demişti o? Elimi korumalara çevirdim.
Azad Bey'in yanındaki korumaların birine ateş ettim. Omuzundan vurulmuştu. Azad beye döndüm sinirle. Ne demek beni seçmişti?"Eğer seni de vurmamı istemiyorsan, hemen kararından vazgeç!"
Tekrar Selim denen adama, resmen kükredi.
"Selim sana birşey dedim. Lafımı ikiletme ve hemen uygula! "
Herkes bize bakarken aradan fısıldaşmalar geliyordu. Bana bakarak konuştu.
"Sende hazırlan MÜSTAKBEL KARICIM"
Yanağına hızla tokat attım. Alnında ki damarlar ortaya çıktığında sinirlendiğini çok rahat anlamıştım.
"Böyle birşey olmayacak. Aklından çıkarsan iyi olur."
Gözlerim dolarken, konaktan hızla çıktım.
Şoföre 'konağa sür.' dememle araba hareket etti. Biraz ilerledikten sonra konak gözüktüğünde adama seslendim.
"Burada dur ineceğim. Ben konağa girdikten yaklaşık on dakika sonrada sen gireceksin."
Arabadan indim.
Konağın kapısına geldiğimde adamların kapıyı açmasıyla kimseye gözükmeden ahıra koştum. Ahıra girdiğimde beyaz atımı yani YILDIZ'IMI alıp arka kapıdan çıktım. Üstüne bindiğim gibi yularını çektim. Gidebildiğimce hızlanıyordum.Bu bana çok... iyi geliyordu. Her şey neden benim başıma geliyordu? Peki... Benim bu hayatta ki imtahanım bu muydu? Gözümde ki yaşlar yanağımı teğet geçerken bir iç çektim. Dayanamıyordum. Kalbime ağırlık çökmüştü resmen. Vücudumda akım durmuş, nefesim hiç olmak istemiyormuş gibi boğuklaşıyordu.
Nehirin oraya geldiğim gibi atımdan inip yularını ağaca bağladım. O su içerken bende ağlıyordum. Bu olanlar çok fazlaydı. Kendi hayatımı buraya gelerek kendim seçmiştim resmen.
Ağaca yaslanıp yavaşça yere çöktüm.Uzun süre böyle durunca telefonumu çıkarıp saate bakma gereği duydum.
Saat 19.37'ye geliyordu. Birsürüde arama vardı. Esila'dan da arama olduğunu görünce Esila'yı aradım. "
Nefes nefese sesiyle kaşlarımı çatmama engel olamadım.
"Alo. Abla. Neredesin? Herkes seni konuşuyor. Abimler deliye döndü. Azad ağa burada. Seni arıyorlar her yerde. Tüm şehir dışı çıkışları tutuldu."
Ne demem Azad ağa bizim konakta?
"Esila sen ne saçmalıyosun? O adam ne hakla bizim konağa geliyor?
Ben eve gelmeyeceğim. Sende benimle konuştuğunu belli etme."Telefonu yüzüne kapattım. Böyle olamamalıydı. Resmen kendi mezarımı kendim kazmıştım..
Yavaşça ayağa kalkıp atımın ipini çözdüm.Üstüne binince yularını çekmemle at koşmaya başladı. Dağ evine gidecektim.Buraya babam bizi küçükken getirirdi.
Dağ evine geldiğimde Yıldız'ımı ağaca bağlayıp kapıya yöneldim.
Yerdeki vazoyu kırıp anahtarı alınca kapıyı açıp içeriye girdim. Kendimi hemen ılık sulara bıraktım.
Havluyla kurulanıp geceliklerimi giyerek salona geçtim. Televizyonu açıp koltuğa uzandım. Aklım hep o adamın dediklerindeydi. Resmen. Ne demişti?"MÜSTAKBEL KARICIM"
Pislik ışte! Öğlen ve ikindi namazlarım aklıma gelince hemen ayağa kalkıp lavaboya girdim.Abdestimi alıp feracemi ve şalımı taktım.İlk akşam namazımı ardından öğlen ve ikindi namazımın kazalarını kıldım. Ellerimi semaya kaldırarak Allah'ıma yalvardım.
Yavaşça seccademi katlayıp feracem ve şalımı çıkardım. Tekrar televizyonun karşısına geçip uzandım. Gözlerim kamaşmıştı. Gözlerim kapanırken aklımdaki tek şey, ailem ve gelecekteki hayatımdı.
"Kızım."
Şaşkınlıkla olduğum yerde kaldım. Gözümdeki yaşlar yanağımı süslerken yeni konuşmaya başlamış çocuklar gibi sesi mi zor buldum.
"Ba. Bab.babaanne.babaannem"
Uzandığım koltuğa yaklaşarak yanıma oturdu. Elleri saçlarımda giderken yüzünde bir tebessüm oluştu.
"Güzel kızım."
Kalbim deli gibi atıyor, ağlamaktan bulanık görüyordum. Hemen ellerimle gözümü sildim.
"Babaannemm."
Hıçkırırken ona sarıldım. Kokusunu içime doldururken fısıltı gibi çıkan sesimle konuştum.
"Babaanne. Çok zor durumdayım. Gelmek istemedim buralara ama...gelmek zorunda kaldım. Bir adam çıkmış evleneceğimizi söylüyor. Kahroluyorum babaanne. İçim yanıyor. Allah neden beni böyle cezalandırıyor babaanne? Hiç tanımadığım bir adamla nasıl aynı yastıkta yatacağım? Emanet gibi olurum babaanne. Emanet bir oyuncak gibi hergün kendimi yerim."
Babaannem saçlarımın üzerine öpücüklerini bırakırken konuştu.
"Üzülme güzel torunum. Hayırlısı bu olacakmış demek ki. Hem... Allah insana taşıyamayacağı yük vermez. Sen güçlü kızımsın benim.
Sen... Zozan'ın torunusun. Bende öyle evlendim kızım. Herşey güzel olacak. Şimdi sil o göz pınarlarını."Başımın üzarine tekrar öperek ayağa kalktı. Kaşlarım çatık heraketlerini izlerken o kapıya doğru ilerledi.
"Babaanne. Gitme. Lütfen. Lütfen gitme babaanne."
Arkasını dönerek güldü.
"Ben hep senin yanındayım güzel kızım."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Berdel'in Göz Yaşları
General FictionGenel Kurgu içinde ilk 100. °(Sürekli değişiyor.) Gücünü yörenin gerçeklerinden alan ve uzak geçmişin kokusunu taşıyan bir töre...Hızla değiştirilen kızlar.. Ben hiçbir zaman o kızlar gibi olmamıştım. Şuana kadar Töre denen saçmalığa hiç boyun eğmem...