Ben cennet kokulu ikizlerimle dokuz ayın hasretini gidermeye çalışırken odaya tüm aile girince hemen kendime çeki düzen verdim.Bu arada Berfu'da dört aylık bir paşaya hamileydi . Babam Ecre'yi kucağına alırken Yusuf baba da Efe'yi kucağına aldı. Onlar torunlarını severken içeriye iki tane nüfus cüzdanıyla Azad'ın girmesiyle herkesin şaşkın bakışları bizi buldu.
"İsimlerini verdiniz mi?"
Berfu'ya bakarak başımı salladığımda Cüneyt abim yanıma gelerek başımın üzerini öptü.
"MaşAllah Aysiram çok tatlı yiğenlerim oldu. Annesi kadar güzel meleğim ve babası kadar yakışıklı paşamız oldu"
Yüzüm gülmekten ağrıyordu artık.
"Ecre ve Efe "
Kocaman gülümseyen yüzle bana bakan aileme karşılık vererek babamlara baktım. Evlatlarımın kulaklarına Ezan okuyorlardı. Herkes sessizce onları dinlerken hep bir ağızdan "Amin" dedik. Çocuklar minnacık elleri havada aniden ağlamaya başladıklarında babamlar endişeyle çocukları bana verdiler. Onlar odayı boşaltırken bende ağlayan çocuklarıma bakarak ağlamaya başladım. Ne yapacaktım şimdi?
"Kızım hadi emzir çocukları. Acıkmış yavrucaklar."
Anneme bakarak hemen başımı salladım. Annemler Azad'ıda odadan çıkarttıklarında bana nasıl emzirmem gerektiğini gösterdiler. Onlar benim sayemde karınlarını doyururken anne olduğuma daha çok inandım. Kızım sayesinde oğlumu da dünyaya getirmiştim. Kızıma borçluydum. Onların karnını duyurup uyuttuğum da yandaki iki tane duran küveze uzandırarak üstlerinden beyaz bir tülbent örttüm. Yavrularım benim, nede güzel uyuyorlardı.
Annemleri zorla eve yolladığımız da odada sadece Azad ,ben ve çocuklarımız kalmıştık. Bu geceyi ağrım olacağı için burada geçirmem gerekiyordu ki zaten ağrılarım yeterince vardı. Ben uzanırken Azad'da benim arkamda uzanarak ellerini belime dolamıştı. Ben onun kollarında ve kokusunda uykuya dalarken sadece son dediklerini algılayabilmiştim.
"Uyu güzelim. Sen hem benim için hem de çocuklarımız için toprağın suya ihtiyacı olduğu kadar, ihtiyacımız olan yağmursun . "
Azad'dan Devam
Şirkette kafamı dosyalardan kaldıracak zamanım dahil yoktu. Şuan Aysira'mın yanında olmayı çok isterdim ama şirketimizi ayakta tutmamız için imzalarım gerekiyordu.
Toplantının tam ortasında aniden kapı hızla açılınca kaşlarımı çattım. Serkan herşeyiyle güvendiğim adamımdı giren. Ne olmuştu böyle? Hemen aklıma Aysira'm geldi.
"Serkan?" Diyerek soran gözlerle suratına baktım. Kafasını yere eğdi. Sinirlerim beni daha çok gererken sinirle "Ne oldu?" Diye kükrememle herkes korkuyla bana bakmaya başlamıştı.
"Abi. Yenge. Cahit'lerin elinde."
Demesiyle tüm bedenimin kanı çekilmişçesine elim ayağım titremeye başladı. Aysira'm Cahit şerefsizinin elindeydi.
"Nasıl olur lan! Nasıl olur. Boşuna mı diktik o kadar korumayı o kapıya? "
Tüm şirketi sarsacak şekilde bağırarak elimi sinirle önümüzde duran cam toplantı masasına geçirdim..
Cam paramparça olup etrafa kaçarcasına fırlarken kuru toprağın yağmura ihtiyaç duyması kadar Aysira'ma ihtiyaç duymuştum.
O benim kuruluğumu kendi şefaatinde canlandıran duru yağmurumdu.
Odadaki herkes korkuyla hızla masadan kalkarlarken Serkan aceleyle yanıma geldi.
"Abi iyi misin diye sormayacağım. Yengenin nerede olduğunu biliyoruz. Kapıdan ağlayarak çıkınca Ceyhun'lar peşinden gitmişler. Mardin'in çıkışında seralıktaki depoların birindelermiş. Hemen çıkalım istersen. "
Bana bakarken birşey daha söylemek için kıvranıyordu resmen bu beni daha çok deli ederken kırık camlara tekmemi savurdum.
"Söyle Serkan, deli etme beni!"
Boğazım yırtılırcasına bağırdığım da korkuyla gözlerini kaçırarak konuşmaya devam etti.
"Cüneyt'lerin dediğine göre...yenge...hiç iyi...değil-miş abi. "
Hızla odadan çıkıp merdivenlerden inmeye başladım. Ben koşarken çalışanların bakışlarını üzerimde hissediyordum. Kapıdan çıktığımda korumalardan birine bağırdım.
"Arabamı hemen getirin! Korumaları ayarlayın. Elli kişi yüz kişi kaç olursa olsun. "
Getirilen arabama hızla binip tüm gazın köküne doğru basarak hızla çıktım anayola. Ben trafik kurallarına uymadan son hız ilerlerken dikiz aynasından arkaya baktım. Sonu gözükmeyen benim arabalarda ki korumalarım peşimden gelirken hıçkırdığım da ağladığımın yeni farkına varmıştım. Sinirle direksiyona vururken bir
yandanda ağlayarak bağırıyordum."Benim hatam. Allah benim belamı versin! Onu evde bırakmamalıydım. Zaten hamileliği çok kilo almasından zor geçerken onu nasıl evde bırakırım. Allah beni kahretsin! Kahretsin! Kahretsin! ... "
Sinirle bağırırken depoya ulaşmıştım. Ben hızla inerken korumalarda hemen inmişlerdi. Koşarak silahımı ayarlarken Aysira'nın çığlığını duymamla hızla önümdeki kapıyı kırıp içeri daldım. Adamlarım içerdekileri tek tek vururlarken sedyede kıvranan ve çığlık atan Aysira'yı görmemle silahımı yere fırlatarak hemen yanına koştum. Elini tutarken doğumun başladığını anlamıştım. Ben sinirden ve korkudan ne yapacağımı bilemezken "Hemen doktor çağırın. Yedi tane on tane kaç tane olursa olsun en iyileri olsun." Diye emir sıralarken içeriye Aysira'nın doktoru ve profesyoneller girdi.
"Herkes hemen dışarı. İçeride sadece doktorlar kalacak." Diye bağırdım.
Semra hanım Aysira'mla ilgilenirken Aysira'nın söyledikleriyle ölmeyi diledim.
"Yapamayacağım. Gözlerim kararıyor."
Dediğinde içim gitti.
"Yapabilirsin Aysira'cım sende ďoktorsun bebeğin kafasını görüyoruz son kez tüm gücünle ıkın" dediğinde Aysira'mın kendini sıkmasıyla içeriyi bebek sesi doldurdu. Ben ikinci kez aşık olmuşçasına bizim parçamıza bakarken "İşte geldi." Diyerek gülen Semra hanımın "Ağrım hayla devam ediyor" diyen Aysira'yla soldu gülümsemesi.
"Bir bebek daha geliyor. Hadi Aysira'cım yapabilirsin" dediğinde Aysira ilk ağlayan kızımıza bakıp ardından gülerek tüm gücüyle bağırarak ıkınmasıyla diğer bir bebek sesi de ilk sese eşlik etmeye başladı. "Birde paşamız oldu" diyen doktora baktım. Birde mucizemiz olmuştu. Oğlumuz. Ben dünyanın en mutlu insanı gibi dua ederken "Hastamız bayıldı." Diyen endişeli doktorla hemen Aysira'ma baktım. " Ambulans birazdan burada olur . Haber vermiştik. Kanaması çok hemen müdahale etmemiz gerekiyor. Çabuk sağlık ekiplerine haber verin hızlı olsunlar. " diye emir yağdıran Semra doktor beni daha çok korkutuyordu. Ona birşey olamazdı. Olmamalıydı.
Hastane odasının önünde tüm aile içerden iyi haberler bekleyerek dua ederken doktorun çıkmasıyla hemen yerimden doğruldum. Semra doktor bana bakarak "Gerçekten tebrik ederim. Çok güçlü bir eşiniz var. Hem ikiz çocuk doğurdu. Hem de çok kanaması olmasına rağmen direnmesi bize oldukça kolaylık sağladı. Şuan durumu çok iyi . Azad bey altı tüp kanınız eşinize çok yardımcı oldu. Bebeklerin durumları da oldukça iyi zaten. Tekrar gözünüz aydın. " Hepimiz sevinçle birbirimize sarılırken "Hastamız bir saate uyanır göre bilirsiniz. Iyi günler. "Diyerek giden doktorun ardından hemen odaya girdim. Aysira'mın bembeyaz olmuş suratına baktığımda kendimde suçluluk duygusu hissetmiştim.
Tam dokuz ay. İyi kötü . Ağrılarının olması. O çok güzel bir anne olacaktı. Çocuklarımız annesine aşkla bakacaklardı. Hep sevgisini arayacaklardı. Ve emindim Aysira'm yeri gelir kendimizden esirger çocuklarımıza verirdi o sevgiyi. Benimde ona bir sürprizim vardı tabiki . O benim hayatıma isminin anlamıyla ay gibi ışık saçarken Kendi evlatlarımızla bir evimiz olsa hiç de fena olmazdı.
Arkadaşlar bir dahaki bölümü final yapmayı düşünüyorum. Üzgünüm ama derslerimi aksatmamam gerekiyor . İnanın şuan gecenin bir yarısı ve ben daha sabah namaza kalkacağım. Onu geçtim birde tabiki okula gideceğim. Eğer ki final yaparsam yeni kitap olarak Ecre'nin hayatını yapmayı düşünüyorum. Yani bu kitabın devamı gibi birşey.
Sizleri çok seviyorum Lütfen oy ve yorumlarınızı unutmayınız. Çok çok öpüyorum. 😘😘👐
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Berdel'in Göz Yaşları
General FictionGenel Kurgu içinde ilk 100. °(Sürekli değişiyor.) Gücünü yörenin gerçeklerinden alan ve uzak geçmişin kokusunu taşıyan bir töre...Hızla değiştirilen kızlar.. Ben hiçbir zaman o kızlar gibi olmamıştım. Şuana kadar Töre denen saçmalığa hiç boyun eğmem...