2.BÖLÜM: "ÇETE"

37.2K 1.9K 1.1K
                                    

Multi: ÇETE

Uyandığım da bir yatakta yatıyordum. Burası benim evim değildi, burası benim odam değildi. Yatakta doğrulmaya çalıştığımda başıma giren ağrı ile duraksadım ve yüzümü buruşturdum. "Öleceğim." diye mırıldandım kendi kendime.

Kardeşime ne olacaktı? Evimi bilmiyorlardı ama yine de onlara bir şey olacak korkusu vardı içimde. Onları bir daha göremeyecek miydim? Teyzem ve eniştem kardeşime bakarlardı buna eminim ama yine de onları göremeyeceğimin şüphesi vardı içimde. Belki de beni öldüreceklerdi. Belki fidye isteyeceklerdi.

Ayaklarımı yere sarkıtıp  yavaşça ayağa kalkmaya çalıştım. Başıma giren ağrıyla yerimde sendeledim ve tekrardan yatağa oturdum. İkinci defa ayağa kalkmaya çalıştığım da başarılı olmuştum. Cama yaklaşıp baktığım da gözlerimi abartılı bir şekilde devirdim. Demirlikler vardı. Ne sanıyordum ki? Buyur cam açık kaç diyeceklerini mi?

Şansımı kapıdan yana kullandım ve kapıya yaklaşıp kapının kolunu indirdim. Şaşkın gözlerle aralık olan kapıya baktım ve derin bir nefes alıp gülümsedim. Gerizekalılar, kilitlemeyi unutmuşlar.

Kapıyı olabildiğince  sessiz bir şekilde kapattım ve karşıma çıkan merdivenlerden yavaşça aşağıya indim. Aşağıdan sesler geliyordu. Yakalanma riskini göze almadım ve indiğim birkaç basamağı geri çıktım. Başka bir oda da saklanabilirdim. Onlar odamı ararken bende hemen koşar kaçardım evden.

Holde ilerleyip siyah kapılı odaya girdim. Çift kişilik bir yatak vardı. Yatağın yanında bir çalışma masası ve büyük bir kütüphane, yatağın karşısında da televizyon vardı.

Çalışma masasının yanına ilerledim ve siyah büyük defteri açtım. Üstü kırmızı kalemle  çizilmiş bir resim çıktı karşıma. Dikkatli baktığım da bu adamın o gece ki öldürülen adam olduğunu anımsadım. Bu gözleri asla unutamazdım. Bana yalvarırcasına bakan gözler. 

Diğer sayfaya geçtiğim de gözlerim irileşti. O adam gibi bir çok kişi daha vardı defterde ve o adamların da resimlerinin üstü kırmızı kalemle çiziliydi. Bunu anlamamak için aptal olmak gerekliydi. Bunun anlamı, elbette 'işi bitti' demekti. 

"Küçük velet'in canı sıkılmış ve evi geziyormuş." Arkamdan gelen sesi duyduğumda korkuyla  sıçradım ve defter elimden firladı. Arkamı döndüğümde beni kovalayan adamla burun buruna geldim.

"B-ben şey..." dedim kekeleyerek.

"S-sen şey ne?" dedi alaycı bir ses tonu ile. Taklidimi yapmıştı. Normal bir zamanda olsa gülerdim ama şuan da hayatımda ilk defa bu kadar korkuyordum. O cesaretli Nisan gitmişti, yerine pısırık Nisan gelmişti. Çok normal değil mi?

Dudaklarımı konuşmak için araladım ama sanki kelimeler çıkmamak için direniyor gibiydi. Konuşmama izin vermeden beni kolumdan tuttu ve çekiştirdi.

"Bir daha bu odaya girmeyeceksin, anladın mı beni velet?" dedi tok bir sesle. Ses tonu irkilmeme neden olmuştu. 

"Anladım. Ben, ne zaman gideceğim?" dedim, çaresizce. Belki insafa gelir diye düşünmüştüm bu bakışlardan sonra ama bir katil vicdansız ve düşüncesiz olurdu. En azından filmlerde böyleydi.

Ellerim titriyordu, belli olmasın diye yanıma indirdim ve ellerimi sıkıp yumruk yaptım. "Hiçbir zaman." dedi sertçe.

"Ama ben gitmek istiyorum." dedim korkmuş ve ağlamaklı bir sesle.

Karanlık ÇeteHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin