Merhaba :) İYİDE OLSA KÖTÜ DE OLSA, EMEK EMEKTİR. GİTMEDEN ÖNCE YILDIZI DOLDURMAYI UNUTMAZSANIZ VE 'EŞSİZ' YORUMLARINIZI ESİRGEMEZSENİZ ÇOK SEVİNİRİM. ÇÜNKÜ İNSANI YAZMAYA TEŞVİK EDİYOR :) ŞUANDA BURADA OLUP, KİTABIMI OKUDUĞUNUZ İÇİN TEŞEKKÜR EDERİM :) ♥∞
Her şeye rağmen, şükretmesini ve elindekilerinin değerini bilen kız oldum. Ona rağmen şu hayatta, bu kısacık ömrümde çok kayıplar verdim. Annem her zaman; kimseyi kendinden çok düşünme derdi. Onun söylediği her şey bana doğru gelirdi ama yine de onu dinlemeyip, kendi bildiğimi yapardım. Ben annemin söylediğinin tam aksine kendimi hiç önemsemeyip, insanları mutlu etmeye çalışırdım. Ama insanoğlu nankör diye boşuna dememişler. Yaptığın hiçbir iyilik görülmez ama yaptığın tek yanlış seni kötü insan kalıbına sokar. Bende bu hikâyede ki saf ve aptal kızı oynuyordum.
Annem öldükten sonra, birçok kez intihara kalkıştım ama hiçbirinde başarılı olamadım ve hala bu boktan hayattayım. Bu sebeple Allah'ın da artık beni sevmediğini düşünerek iyice psikolojimi bozdum. Bunların üzerine arkadaşlarım benden uzaklaşmaya başladı ve artık beni koruyacak bir anne babam olmadığı için bana iftira atmaktan çekinmediler. Samimiyetimi ve arkadaş canlısı olmamı hep başka türlü algılarlardı. Onlara göre, erkeklerin altına yatan bir orospu ve kendini acındırıp ölü anne babasıyla prim yapan yalancının tekiydim. Oysaki ben bunlardan hiçbiri değildim.
Herkes gibi sıradan bir insan olmak isterdim hep ama hiçbir zaman öyle olamadım. Sevdiğim, değer verdiğim herkes yok olup gidiyordu bu hayattan. Annemlerden önce, çok sevdiğim kuzenim de trafik kazasından dolayı vefat etmişti. Kuzenimden 1 yıl önce de en iyi hatta tek iyi arkadaşım vefat etmişti. O günden sonra kimseyi sevmek, kimseyle arkadaş olmak istemedim. Zaten adım da lanetliye çıkmıştı, bu yüzden kimse de benimle arkadaşlık yapmak istemedi. Sevgimi hep içimden yaşadım ama yine de olmadı. Allah en sevdiklerimi alarak beni cezalandırdı. Ama ne için cezalandırdı, bunlar neyin bedeliydi hiç bilmiyorum.
Hayat bile bana sırtını çevirmişken, insanlardan medet ummak çok acınasıydı.
Saat öğlen olmuştu ama Cengiz dışında kimse uyanmamıştı. Cengiz'den Ayaz'ın gece çıkıp bir daha eve gelmediğini öğrendim. Diğerleri de uyuyordu. Cengiz'in oturduğu koltuğun yanındaki tekli koltuğa oturdum. "Kahvaltı hazırlamamı istemediğine emin misin?" diye sordum, düşünceli bir sesle. Başını telefonundan kaldırdı ve göz ucuyla bana bakıp kafa salladı. "Kolun yaralı, yorulmanı istemiyorum." dedi. Aman ne düşünceli!
"Benim için bile sorun değilken, senin hiç umurunda olmamalı." dedim, sertçe. Sesimin tınısı onu da rahatsız etmiş olacak ki telefonunu kilitleyip cebine soktu. "Burada zorla tutulmandan senin kadar bende hoşlanmıyorum, Nisan." dedi, en az benimki kadar sert bir sesle. "Ama o siktiğimin yerinde merakına yenik düşüp, bizi gözetleyen aptal da ben değildim." dedi. Sonlara doğru sesi yükselmişti ve bu gözlerimin irileşmesine sebep olmuştu. İlk defa bana hakaret içeren bir kelime kullanmıştı ve bu her nedense beni kırmıştı. Ona cevap vermeyip başımı öne eğdim ve iki yana salladım.
Ağlamamak için alt dudağımı parçalarcasına ısırdım. Ağzıma gelen metalik tatla, dudağımın kanadığını fark ettim ve dudağımı serbest bıraktım. Cengiz'in gözlerin de pişmanlığı ve hüznü aynı anda gördüm. Beni bileğimden tutup nazikçe kendi oturduğu koltuğa çekti ve yanına oturttu. Ona engel olmadım ve yanına oturdum. Ares ve Batuhan'dan sonra bir kişiyi daha karşıma almaya niyetim yoktu. Zaten Ayaz'da adeta bir soğuk nevaleydi. Gerçi benimle arkadaş olmaması benim açımdan daha iyiydi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Karanlık Çete
Teen Fiction"Her insanın kendi zevkleri vardır küçüğüm, benimki de cesetler. Ve unutma ki, katilini affedersen seni yeniden öldürür." Mavi ve Yeşil'in savaşı. •Kitabımda reklam yapmayın ve spoi vermeyin lütfen. Bunu tekrar eden kullanıcılar engellenecektir.Bu g...