bölüm 3: konuşuyoruz, tekrar

2.6K 263 71
                                    

Hayat bana bir oyun falan mı oynuyor anlayamıyorum. O kadar zamandan sonra Dean'le eş oluyoruz ve ben sonunda şansım döndü diyorum ama pek değerli lise aşkım yüzüme bile bakmadan diğer ders konuşuruz diyor ve uykusuna devam ediyor. Ne kadar da harika(!)

Çaresizce yerimde oturarak, ona taraf bakmamak için özel çaba sarf etmeme rağmen başarısız olarak 40 dakikayı geçirdim. Tüm ders boyunca yüzü diğer yöne dönük şekilde uyumuştu.

Zil çaldığında gereğinden biraz fazla oyalanarak toplandım. Dean ve ben dışında herkes çıktığında ise ayaklarım beni yine ona doğru götürdü. Omzuna hafifçe dokunarak, "Ders bitti" dedim. Öncekinin aksine hemen başını kaldırmış ve o güzel yeşil gözlerini bana çevirmişti. Bir anlığına her şeyi unuttum; zamanı, mekanı, kim olduğumu bile. Sadece Dean kaldı. Dean ve o yeşilin en sıcak tonundaki gözleri.

"Teşekkürler," dedi gülümseyerek. "Eş olma işini şimdi konuşalım mı, eğer başka bir işin yoksa."

Refleks olarak omzumu silktim,  "Olur tabiki" diye cevapladım. Garip bir şekilde sakindim ki böylesi çok daha iyiydi. Heyecanlıyken saçmalamak gibi bir huyum vardır da.

"Kantine gidelim o zaman?"

"Hayır!"

Ani çıkışına şaşkınlıkla baktım. Kantinde olmakla ilgili ne gibi bir sorun olabilirdi ki?

"Yani," elini ensesine götürüp başını eğdi. "Burası iyi, değil mi? Sessiz ve sakin, gayet uygun."

"Pekala."

Birkaç saniye ne yapacağımı bilemez şekilde ayakta dikildikten sonra Dean'in yanındaki sandalyeyi göstermesiyle hareketlenerek yerime geçtim.

"Ders çalışma programımız için hafta içi akşamları uygun bence."

"Her gün mü?"

Afalladığı gayet belli olurken, yaptığı tekliften (nedense) pişman olmuş gibiydi. "Yani bence hafta içleri iyi," dedi gözlerini kaçırarak. "Ama her gün olmaz diyorsan sorun değil."

"S-Sorun yok."

Kekelememle birlikte anında bana döndü ve sıranın üzerindeki elime hafifçe dokundu. "Neler yaşadığını biliyorum." Derin bir nefes alıp söyleyeceklerini bekledim. "Çoğu kişi o tür bir olaydan sonra kendini kaybederdi. Ama sen güçlüsün ve daima savaşarak tamamen iyileşmişsin."

Ben öyle demezdim, diye karşı çıktım içimden. Tamamen iyileşmiş olsam o kabuslarda gitmiş olurdu sonuçta, değil mi? Yada hala konuşurken arada bir kekelemelerim olmazdı ama bu ikisini saymazsak, evet daha iyiydim. Hele ki Dean'le olduğum şu sayılı dakikalarda, çok daha iyiydim.

Daima böyle kalsak, olmaz mıydı?

Hem sahi, Dean kazayı nerden biliyordu? Okuldan kimseye anlatmadığıma emindim. İnsanlar genelde sessizliğimi ve mesafemi ucube özelliği sayarak benden kaçarlardı zaten. Neden böyle olduğumu sormadan yada merak etmeden.

Dean'in beklenti dolu bakışlarını farkederek cevap olarak birşeyler demem gerektiğini anladım.

"Teşekkürler," diye mırıldandım kısık sesle. "Böyle düşünen tek kişisin sanırım."

"Burdan çıkarıyoruzki etrafında fazla zeki insan yok. En azından benim kadar."

Esprisinin ardından gururla sırıttı. Komik olmasa bile gülerken buldum kendimi.

Zil sesi güzel anımızı mahvederken, Dean hızla çantasını koluna taktı ve birkaç adım attıktan sonra geriye dönerek "Gülmek sana yakışıyor," dedi. "Bunu daha sık yapmalısın."

Ve ben kendimi yine gülümserken buldum.

sessizlik //destiel ✔️Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin