Cas yoruluyordu. Fazlasıyla. Üniversite pekte beklediği gibi çıkmamıştı. Bir yandan dersler, bir yandan Hannah, bir yandan Dean.
Dean'in yokluğu.Evet, garipti ama Dean ortalarda görünmüyordu birkaç haftadır. Cas bazen gece gelen tıkırtılara uyanıyor ve gölgeler içinde bir insan figürü görüyordu. Belki yeni arkadaşlar bulmuş ve eğleniyordu, yada özellikle Castiel'den kaçıyordu.İki ihtimalde hiç hoş değildi.
Evet, sevgilisi olan birinin böyle düşünmesi yanlıştı ama elinde değildi ki. Sonuçta belli bir geçmişleri vardı.
"Selam," dedi Dean. Cas şaşkınlıkla sesinden tanıdığı kişiye döndü. Resmen düşünceleriyle onu çağırmıştı ve olmuştu işte! İşe yaramıştı. Tanrının sevdiği kulu falan olmalıydı.
"Merhaba Dean," dedi Cas, tüm soğukkanlılığıyla; sanki saatlerdir onu düşünen kendisi değilmiş gibi.
"Nasılsın?"Castiel omuz silkti. "İdare eder," dedi. "Sen?"
"İyi değilim." Kızarık gözleri de bu gerçeği destekliyordu.
"Neden?"
Tamam, Cas birazcık endişelenmişti. Çünkü Dean'in görünüşü, günlerdir uyumayan ve yemek yemeyen biri gibiydi.
"Çünkü seni çok fazla özledim. Artık dayanamıyorum."
Cas sessiz kaldı. Daima yaptığı gibi. Sessizlik Castiel'in bir parçasıydı zaten.
"Lütfen Cas. Hannah ile olmana dayanamıyorum. Geçen gün onu öpüyordun, oysa dudakların sadece bana ait olmalıydı. Seni başkasıyla görmek ölmek gibi Cas sanki nefes alamayıp boğuluyorum."
"Üzgünüm." diye mırıldandı Castiel. Dean'in hüznü yüzünden okunuyordu evet ama geçmişi unutamazdı. Terk edildiğini, yarı yolda bırakıldığını.
"Üzülme Cas. Herkes üzülsün, ama sen mutlu ol."
"Tamam Dean, bu kadar konuşma yeter. Ders çalışmam gerek."
Aslında hayır, gerekmiyordu ama Cas bu Dean'in (kırık, üzgün ve perişan) karşısında ne yapacağını bilmiyordu.
Ardından Dean dizlerinin üzerine çöktü. Kolları iki yanda asılı duruyor, yanakları gözyaşlarıyla ıslanıyordu.
"Canım yanıyor Cas, " diye fısıldadı. "Sana bu kadar yakınken dokunamamak, o masmavi gözlerine doya doya bakamamak beni öldürüyor. İstediğim herşeye sahibim ama sen yoksun."
Cas hızlıca dolan gözlerini sildi. "Ama yoktun, " dedi ortama uyan kısık sesiyle. "Seni sevdiğimi söyledim yinede gittin. Sen hiç yoktun Dean, şimdi ben nasıl yanında olabilirim? Zor günlerimde yanımda olan Hannah'yı nasıl terkederim?"
"Haklısın" dedi Dean. "Hepsi benim suçum. Daima korkaktım Cas, özür dilerim. Sevgini hakedecek bir adam olamadığım için özür dilerim."
"Artık seni sevmiyorum" diye cevapladı Castiel, rahat bir tavırla ama aslında içinde fırtınalar kopuyordu. "Sen geçmişte kaldın. Artık Hannah var, onunla mutluyum."
"Gerçekten öyle misin Cas?"
"Elbette Dean."
İşte yalan söylemek ve inandırmak bu kadar basitti.
Dean "Demek seni tamamen kaybettim, " dedi. Sesi o kadar yorgun, bitkin çıkıyordu ki. Hiçbir şeye gücü kalmamış gibi.
Cas tekrar "Üzgünüm," dedi. "Sende beni unutmalısın."
"Herşeyi iste ama bunu isteme," Dean sesli bir şekilde iç çekti. "Çünkü sen benim bir parçamsın, unutmam mümkün değil."
Gerçekten de öyleydi. Castiel, ilk ve tek aşkı , Dean için her şey demekti. Hayata tutunmasını sağlıyordu. Sevgiyi sevmesinin sebebi Castiel'di. Castiel iyi ve kötüydü, Castiel hayat demekti. Nefes almaktı. Dean'in en önemli parçasıydı.
"Hannah gitmemi istemişti," dedi. "Madem sende rahatsız oluyorsun benden, giderim o zaman. Kendime bir ev tutarım. Tek istediğim toplanmak için birkaç gün."
Castiel öylece durdu. Sessiz kaldı.
İşte Dean yine kaçıyor, aşk için savaşmıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
sessizlik //destiel ✔️
FanficCastiel okulun sessiz öğrencilerinden biridir, aynı zamanda okulun popüler çocuğu Dean Winchester'a aşıktır. Elbette bunu kimse bilmez. Ama lise son sınıfa geçtiklerinde, kader bir şekilde onları birleştirir. Devamını merak ediyorsanız, hemen okumay...