Cas kahvaltısını edip okul için yola düştü. Evet yürüyerek gidiyordu ve sadece otobüs yada servislerdeki kalabalıktan rahatsız olduğu için değil, aynı zamanda sevdiği için. Bazen kulaklıklarını takar ve favori şarkılarıyla uzun yolu kısaltır, bazen de düşünceler aleminde kaybolarak keyifli zaman geçirirdi. Evet daima yalnız olabilirdi ama çevreyi izleyerek yalnız yürümek, daha farklıydı. Daha güzel. Üstelik bu sene lisenin son yılıydı. Ama Cas ne yazıkki rahatlamıştan çok hüzünlü hissediyordu bu konu hakkında.Neden mi?
Tabiki sebep Dean Winchester'dı. Lise bittiğinde muhakkak bu küçük kasabayı terkedip büyük şehirlerden birine gidecekti. Oysa Castiel onu her gün görmeye alışmıştı, uzaktan da olsa. Görüyordu ve önemli olan oydu ama her güzel şey gibi buda bitecekti. Elbette Cas'de burda kalacak yada üniversiteye gitmeyecek değildi, okulda oldukça başarılıydı, dalga geçilen çocuk olmasına rağmen. Ama Dean ile ayni yere denk gelme ihtimalleri neredeyse sıfırdı. Sonuçta gidip önceden başvuracağı yerleri Dean'e sormak gibi bir şansı yoktu.
Umutsuzlukla başını salladı.
Aşkı bulduğuna bu kadar eminken uğruna savaşmaması kötüydü evet ama ne yapabilirdi ki? İlk adımı nasıl atabilirdi bilmiyordu.Zaten başlangıcı yapsa bile devamının geleceğinden kuşkuluydu, Dean'in iyi karşılayacağından da. Sonuçta Hristiyan bir ülkede yaşıyorlardı ve Tanrı eşcinselliği yasaklamıştı.
Castiel anlamıyordu. Aşk nasıl haram kılınabilirdi ki? Nasıl bu kadar hoşgörüsüz ve anlayışsız olabilirdi bir din?
Sonuçta sevmek iyi bir şeydi, değil mi? Cinsiyet gerçekten önemli miydi? Ha bir kız, ha bir erkek.
Hem kalp cinsiyet ayrımı yapmazdı ki.
Castiel'inki de yapmamıştı işte ve Dean Winchester'a tutulmuştu, bu onu günahkar kategorisine mi sokuyordu ?Eğer öyleyse, Castiel'e göre Tanrı adil değildi.
Bu konuda ne zaman düşünce canı sıkılıyordu. Zihnini temizlemek amaçlı cebinden kulaklıklarını çıkardı ve telefonuna takıp müzik listesini oynatmaya başladı.
Dinlediği şarkılar, genelde aşk hakkında olurdu.
Tempolu adımlarla 10 dakika kadar yürüdükten sonra okuldaydı.
Müziği durdurdu kulaklıkları çıkarıp çantasının yan gözüne koydu, bahçede yürürken istemsizce yine etrafına bakındı. Okulun ilk haftası olduğu için çoğu kişi gelmiyordu -dersler işlenmeye başlanmış olmasına rağmen. Ama zaten Castiel okuldaki diğer 487 kişiyi umursamıyordu. Tek görmek istediği Dean'di ve önceki üç gün gibi bugünde onu bahçede görememişti.
İlk dersi Organik Kimya'ydı ve geçen yıl Dean'in de aldığı bir dersti. Bu senede aynısı olması için dua etmekten başka birşey gelmezdi elinden.
Sınıfa girdi ve arkalardan bir sıraya sessizce yerleşti. Kitabını çıkardı, sonrasında etrafa şöyle bir göz attı. Ve evet ordaydı.Castiel gülümsedi çünkü Dean uyuyordu. Ellerini masanın üzerine koymuş ,başı pencere tarafina dönük, hafif aralık dudaklarından alıp verdiği nefesleriyle küçük bir bebek kadar tatlıydı. Castiel'in sadece iki sıra uzağındaydı üstelik.
O kadar güzeldi ki.
Erkeklerin güzel olması normal değildi oysa. Yakışıklı olurlardı, karizmatik yada sempatik ama Dean Winchester güzeldi.
Kumral saçları, yeşil gözleri, o mükemmel yüz hatları. Ve dudakları...Bir kaç dakika sonra hocanın "Günaydın çocuklar." deyişi yankılandı sınıfta.
İşte başlıyoruz, diye geçirdi içinden Cas.
Tatilden ve gereksiz ayrıntılardan sonra Bay Elton, sınıfı iki kişilik gruplara ayıracağını söyleyip şöyle açıkladı. "Derste yapacağımız deneylerde yada ödevlerde birlikte çalışacaksınız, bu yıl sınav sonuçlarınızın ne kadar önemli olduğunu biliyorsunuz. Herkesin bir yardımcısı olmasını istiyorum, derslerde birbirinize yardımcı olabilir yada sadece benim dersimde görüşebilirsiniz, orası siz kalmış.Sınavı ve ödevlerinizi birlikte teslim edeceksiniz. Şimdi herkes karar verip eşini söylesin."
Bazıları yakınarak karşı çıksa da, çoğunluk mutlu gibi görünüyordu.Önümdeki kızın "çok mantıklı" diye mırıldanışını duydum. Bencede öyleydi, takım olmak. Son senemiz olduğu için dersler ağırlaşmıştı ve üniversite stresi üzerimize çoktan çökmüştü bile. Hal böyleyken grup çalışması yaparak görevleri azaltmak ve aynı zamanda sosyalleşmek güzel olacaktı.
Ben kimle eşleşsem bilemedim.Charlie -yegane arkadaşım- çoktan Gilda ile birleşmiş, özür diler bakışlarla bana bakıyordu. Önemli değil manasında elimi salladıktan sonra sınıfa genel olarak bir göz gezdirdim ve Dean yine dikkatimi çekti. Hala ayni pozisyonda uyuyordu, dolayısıyla bir eşi yoktu ve benimde yoktu... Sanırım çözümü basit bir denklem.
Tüm cesaretimi toplayarak ve kendime defalarca bunun son şansım olduğunu hatırlatarak, ayağa kalktım. Yavaş adımlarla hedefimin yanına yaklaştım.
O kadar güzel uyuyordu ki.
Daha doğrusu, o kadar güzeldi ki ve uyumak o kadar yakışıyordu ki. Ömrüm boyunca onu izleyebilirdim (ve kesinlikle çok güzel bir hayat yaşamış olurdum...)
Yavaşça omzuna dokundum.
"Dean."
Hiç bir hareket belirtisi olmamıştı. Bende yaptığımı tekrarlayarak bu kez daha güçlü bir dokunuşla omzunu salladım. "Dean!"
Birkaç kıpırdanış ve mırıldanma sonrası yerinde hafifçe doğruldu ve gözlerini ovuşturdu. "Castiel?"
Sesindeki şaşkınlık elle tutulur derecedeydi. Bu tabiki daha da afallamama ve aptal gibi davranmama sebep olmuştu. "B-Benim. Ders i-için iki kişilik gruplar ya-yapılıyor. Sadece sen kal-kalmıştın."
Dikkatle beni izlemeye devam ederken "Pekala," diye homurdandı. "Yapılması gerekenleri gelecek ders konuşuruz."
Sadece başımı sallamakla yetinerek, belki bir mucize olur diye bekledim. Belki bir mucize olur ve Dean konuşmaya devam eder yada dışarı çıkmayı teklif eder diye. Ama sessizlik dolu bir kaç saniyeden sonra aşık olduğum çocuk başını tekrar sıraya koydu ve gözlerini kapadı.
İşte, dedim içimden. İşte hikayemizin başı ve sonu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
sessizlik //destiel ✔️
FanfictionCastiel okulun sessiz öğrencilerinden biridir, aynı zamanda okulun popüler çocuğu Dean Winchester'a aşıktır. Elbette bunu kimse bilmez. Ama lise son sınıfa geçtiklerinde, kader bir şekilde onları birleştirir. Devamını merak ediyorsanız, hemen okumay...