---------------------------
Parçaları kaybolmuş puzzle gibiydi insanlar ne düşündükleri belli olmayan, parçaları bir araya getiremeyen avare gibi ortalıkta ne yapacağını bilmeyen çaresiz insanlar. Kiminin kalbi, kiminin ruhu, kimininse beyni yoktu. .
Şu anda parçaları kaybolmuş bir puzzle gibiydim. Düşüneceğim şey eksikti beynim iflas etmiş mantıklı düşünemiyordum.
Yerde acılar içinde kıvranan İpek'i gördüğümden beridir ruhum bedenimi terk etmişti sanki bişey hissetmiyordum. Olumsuzluklar kraliçesi gibiydim herşey çevremde gerçekleşiyordu.
Onu öyle görünce kalbim yaralı bir kuş misali kanat çarptıkça yorulmuştu ve yere düşüp kurtarılmayı bekliyordu. O karanlık köşeden çıkarıp eve getirmiştik. Çok harap haldeydi, hırpalanmış ve zarar görmüştü. Bunun verdiği yorgunlukla da uyuya kalmıştı. Yüzünde herhangi bir yara izi yoktu ama ruhen birkaç olay yaşadığı kesindi.
Acaba kardeşleri mi bişey yapmıştı. Bu saçma bir fikirdi çünkü kahvaltı da Merve çocukların, İpeği çok sevdiklerini söylemişti.
Akılda kalan diğer acaba ise, birinin ona zarar vermesiydi. Kendimi bu fikirleri düşünmekten alıkoyamıyordum. Ona yardım etmek istiyordum elimden geleni yapmak, ama avucumda hiç bişey yoktu.
Nedenini bilmiyorduk nasıl o hale geldiğini bunu kimin yaptığını hiç bişey...
Tek yaptığımız salonda onun uyanmasını beklemekti. Mine bana dönerek omzumu sıvazladı.
" O iyi olacak merak etme. Doktorluk bişey yok ama çok korktuğu ortada " oda sıkıntıyla iç çekerken, İpek yerinden kıpırdadı. Uzun dalgalı saçları toz içinde kalmıştı. Üstündeki tişörtün sırt kısmı ve boğaz kısmı yırtık içindeydi. Giydiği siyah pantolonun yırtılmış, dizleri kan içinde kalmıştı.
Umarım aklımdaki kötü şey olmamıştır. Geçen gün yaşadığım olay kolay bişey değildi gerçekten zordu dehşet verici ve iğrenç, beni kurtaran biri olmuştu en azından. Ya aynı şeyin daha kötüsünü yaşadıysa. Bu soruyu aklımdan kovdum umarım öyle bişey olmamıştır.
Mine'ye dönerek aklımı kurcalayan soruyu sordum.
" Mine biri ona zorla dokunmamıştır değil mi? " üzgün çıkan sesime engel olamadım. Mine'nin de benden bir farkı yoktu. Oda şu anda kanepede uzanan ve daha önce tanımadığımız kız için endişeleniyordu.
" Bilmiyorum Arya dua et öyle bişey yoktur " İpek fısıltılı konuşmamızdan rahatsız olmuş olacak ki gözlerini sıkıp araladı.
Aynı anda Mine ile yerimizden kalkıp yanına gittik. Görüş açısına girdiğimizde irkilerek geri geri emekledi. Onu korkutmuştuk sanırım.
" Sakin ol, kaçmana gerek yok güvendesin " Mine ona sakinleştirmeye çalışıyordu. Bense sadece ona bakıyordum. Çok korkmuş gibiydi göz bebekleri dehşetle büyümüştü, dudakları aralanmış nefes nefeseydi.
" Gel otur. Şu suyu iç hadi " Mine ona su uzatırken korkulu gözlerle bize bakıyordu. Öyle korkmuş ki göz bebekleri bile titriyordu. Zayıf bedeni çökmüş başını ellerinden kaldırmıyordu.
Bu canımı sıkmıştı. Yanına yaklaşarak ellerine uzandım. Soğuk ellerini ellerimin arasına aldım ve güven verircesine sıktım.
" İyi misin? " dediğimde bana dönerek kafasını olumlu anlamda salladı. Burnunun üzerinde toz izleri vardı. Banyo yapsa iyi olacaktı.
" İyi olduğuna göre, banyoyu senin için hazırladık sıcak bir banyo seni iyi yapacaktır " bana bakıp gülümsedi. Demek bunu o da düşünmüştü. Elini bırakmadan banyoya kadar eşlik ettim. Yürümekte güçlük çekiyordu, bu ayaklarının titremesinden hayli belli oluyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SEÇİM (Karanlık Oyun)
Novela JuvenilArya 17 yaşında genç bir kızdır. Babasının tatlı ve şımarık kızı olarak hayatına devam ederken yakın arkadaşı Mine'nin aldığı bir kararla bambaşka bir dünyaya girmek için ailesini ikna eder. Daha önce hiç alışık olmadığı bir hayata adım ata...